Tutuklama ve medya - Hasan Pulur

Gecenin ilerlemiş bir saatinde telefon çaldı, “Bilse bilse sen bilirsin!” peşreviyle dostumuz sordu:
“Yahu, biraz önce televizyonda bir hukukçu söyledi, tutukluluk hali on yıl bile sürebilirmiş... Doğru mu?”
“Doğru” dedik, bir an sesi çıkmadı...
“Nasıl olur bu?”
Nasıl olduğunu ve olacağını anlatmaya çalıştık, geçen gün salıverilen sanıkların durumunu örnek gösterdik:
“Eğer sanık ağır cezalık suçtan, örneğin terörden, gizli örgütten yargılanıyorsa, on yıl için yargı karar verememişse tahliye edilir.”
Soru soruyu açar, dostumuz bunu, adeta kabul edilmez gibi görüyor ve tabii yine suçu medyaya, gazetelere yüklüyor “Sizin durumunuz nedir?” diye soruyordu.
* * *
Türkiye Barolar Birliği, İnsan Hakları Merkezi’nin hazırladığı “tutuklama raporu”nda “medya”nın da durumu tespit edilmişti.
Bu raporu esas alarak “medya”nın durumunu özetlemeye çalıştık...
“Hâkimlerin bağımsızlığı, kuvvetler ilkesi kapsamında, yalnız yasama ve yürütmeye karşı değil, aynı zamanda yargılama organına, basına, medyaya ve kamuoyu baskısına karşı da güvence altına alınmıştır.”
* * *
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi uyarınca, mahkemelerin bağımsız ve tarafsızlığı, adil yargılama hakkının temel unsurlarındandır. Kısacası bağımsızlığın ve tarafsızlığın, basına karşı korunmasına ilişkin hükümler de vardır. Basın Kanunu şöyle de der:
“Ceza soruşturmasının başlamasıyla, hüküm kesinleşinceye kadar, hâkim ve mahkemenin hüküm, karar ve işlemleri hakkında mütalaa yayınlamak yasaktır.”
* * *
Peki, kanun böyle de “uygulama” nasıldır?
Barolar Birliği raporu “tarihi bir tablo” çizmektedir:
“Uygulamada yayınlarla, tutuklamanın bir tedbir olarak uygulanması değil, peşin cezalandırma olarak uygulanması teşvik ve destek görmekte; tutuklama kurumunda yukarıda aktarılan tüm çarpıklıklara karşın, tutuklama kararları alkışlanırken tahliye kararları en ağır biçimde eleştirilmekte ve bu yolla yargı kararları yönlendirilmeye çalışılmaktadır.
* * *
Uygulamada, gizlilik kararına konu soruşturma işlemleri dahi, koruma tedbirleri uygulamasının hemen ardından ve hatta uygulamadan önce servis edildikleri medya organlarında yer almaktadır. Eldeki gizli belge ve bilgilerin medyaya dağıtılması/ dağıttırılması yoluyla soruşturmanın gizliliği ihlal edilirken, yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına, suçluluk karinesine ilişkin yasal yasaklar çiğnenmektedir.
* * *
AİHM, şüphelinin, polis ve basın mensupları tarafından daha soruşturma aşamasında suçlu gibi gösterilmesini suçsuzluk karinesine aykırı bulmaktadır. Mahkeme, kamu görevlileri ve basın mensuplarının, sanığın yargılanması ve hüküm öncesi beyanlarında, kullanacakları sözlere dikkat etmeleri gerektiği görüşündedir.
Son derece yaygın ve açıkça sürdürülen bu aykırılıklara karşın, bunların ait oldukları adli süreçlerdeki sorumluluklarına ilişkin bir yaptırıma rastlanmadığı gibi, bu doğrultuda ciddi bir girişim de gözlenmemektedir.”
* * *
Telefondaki dostumuza “durumun vaziyeti”ni anlattık, o da “vaziyetin durumu”nu öğrenmiş olmalı...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget