Vay Be! Ne Müthiş Proje! - Deniz Kavukçuoğlu
Başbakan İstanbul’a bir kanal-boğaz kazandıracak, böylece İstanbul’un iki denizi olacak. Osmanlı’nın yapamadığını, Sayın Bülent Ecevit’in sözde bıraktığını o gerçekleştirecek. Kanal-boğazın iki yanına kurulacak yeni kentlerde yükselecek TOKİ eseri beton apartman kulelerin balkonlarından insanlar önlerinden geçecek tankerleri seyredecekler. Düşünün, kerahet vakti beyaz peynir, kavun eşliğinde demleniyorsunuz… O sırada önünüzden iki yüz altmış bin gros-tonluk bir Rus tankeri geçiyor, siz de dev tankere kadeh kaldırıyorsunuz…
Hayali bile heyecanlandırmaya yetiyor insanı.
Başbakan düşünen bir insan, düşünüyor taşınıyor, aklına her defasında çılgın bir fikir geliyor. Kanal-boğaz projesi de böyle bir çılgınlık işte…
Güzergâh tam açıklanmadı ama 45 km’lik kanal-boğazın bir ağzının Silivri, öbür ağzının da Karaburun yakınlarında olacağı biliniyor. Uzmanlar etüdü yapılmadan yer açıklaması yapılmasını doğru bulmasalar da siyaseten kulağa kar suyu kaçırmanın belli bir tadı var ve Başbakan belli ki kendini bu tattan yoksun bırakmak istemiyor. Haklı bence; bir de ezelden beri CHP’ye oy veren seçmenler Başbakan’ın “on binlerce işçi istihdamı” söylencesine kapılıp 12 Haziran seçimlerinde AKP’ye yönelseler durum kaymaklı ekmek kadayıfı olacak, ama bilinmez ki...
Ortada bir etüt yok, ama söylenenlerden anlaşılıyor ki belli birtakım ön çalışma yapılmış, örneğin 650 milyon ton hafriyat toprağı başta kapanmış maden boşlukları olmak üzere Trakya’nın dört bir yanına dağıtılacakmış. Bir tür “toprak reformu” yani! Bu bile tek başına projenin desteklenmesini haklı kılıyor.
Tabii o çevreci münafıklar olmasa…
Kanal kanal dolaşıp televizyon ekranlarından akıl karıştırıyorlar. Yok, efendim Karadeniz’in tuz oranı yüzde 17 iken Marmara’nınki yüzde 29 imiş, sular birbirine karışıp Marmara’ya dökülünce bu çevre felaketine yol açarmış, falan. Çevre felaketi dedikleri de Marmara’da her türden balık soyunun tükenmesi! Komik değil mi? Arkadaş, adamlar sana dünya çapında bir “mega proje” sunuyor; lüferdi, uskumruydu, dildi, palamuttu, kolyozdu yemesen ölür müsün? O güzelim lop etli Akdeniz balıklarının ne günahı var.
Ha, Marmara’da balıkçılık ölürmüş, balıkçılar işsiz kalırmış… O zaman git kanal-boğaz boyunda hamallık yap! İş mi yok memlekette?
Bir de şom ağızlı depremciler var; yok kanal-boğaz projesine harcanacak para İstanbul’da konut yenilenmesine harcansaymış da evler olası şiddetli bir depremde insanlarıyla birlikte İstanbul’u yok etmeseymiş… Bak sen!
Başbakan, en az bin kez söylemedi mi, “Ben yaratılanı Yaratan’dan ötürü severim” diye? Belki hep birlikte ölürüz ama sevilerek ölürüz. Hem Allah’ın verdiği canı yine Allah almayacak mı? Buna kimin bir itirazı olabilir ki? Yoksa siz gâvur musunuz?
Başbakan keşke o heykel yıkıcılığına soyunmasaydı… Üşenmedim, baktım. 1895 yılında açılan ve I. Dünya Savaşı’na kadar Alman İmparatoru I. Wilhelm’in adını taşıyan Kiel Kanalı dışındaki kanalları, Süveyş Kanalı’nı (1869), Korint Kanalı’nı (1893) ve Panama Kanalı’nı (1914) kimin yaptırdığını tarih yazmıyor. Fakat tarihte resim yaktıran, heykel yıktıran tüm sanat düşmanlarının adları tarih kitaplarında yer alıyor.
Sen otur, düşün ve kafanda yarattığın o muhteşem projeyi gerçekleştir, iki denizi birbirine bağla, ama 40 yıl sonra adını kimse anımsamasın…
Yazık!
Yorum Gönder