Alkışlar Ferzan Özpetek İçin... - Zeynep Oral
Dünyanın belli başlı usta sinema yönetmenlerinin günün birinde opera sahnelemeleri, onları “vezir de eder, rezil de...”
Floransa’ya giderken çok heyecanlı ve biraz endişeliydim. Sinemasına hayran olduğum Ferzan Özpetek Maggio Musicale Fiorentino Festivali’nde sahnelediği opera repertuvarının en sevilen ama o denli de güç eseri Verdi’nin “Aida”sının altından nasıl kalkacaktı?
Endişelerim yersizmiş. Temsil sona erdiğinde sanatçılar tek tek selama çıktıklarında, ortalık alkıştan inliyordu. Sonunda Ferzan Özpetek selama geldiğinde, Floransa’nın hıncahınç dolu Teatro Communale’si ayağa kalktı, alkış ayakta devam etti.
Sen insanlık heykelini yıkadur!
Bütün o alkış boyunca, perdesi açık duran sahnede, Nemrut heykelleri önünde sanatçılar seyirciyi selamlarken ben içimden kahkahalar atıyor, şöyle haykırıyordum:
Hey sen gafil, sen, padişahtan çok padişahçı! Sen Kars’taki “İnsanlık Anıtı”nı dinci ve ırkçı referanslarla yıkadur, benim ülkemden çıkan insanlar dünyanın her yerinde yeni çağdaş anıtlar, insanlık anıtları dikiyor. Kendi aidiyetlerini katarak Anadolu topraklarının binlerce yıllık birikiminden yararlanarak çağdaş evrensel değerleri yücelterek...
Bir yanda yıkım... Öte yanda sahnede alkışlanan sanatçıların ardında yükselen Anadolu heykelleri! Tarihsel bir ironi!
Yorumun zenginliği ve farklılığı
Maestro Zubin Mehta yönetimindeki Maggio Musicale Orkestrası ve korosunun mükemmelliği, solistlerin eşsiz niteliği, hele Aida rolünde Çinli soprano Hui He’nin çok geniş bir yelpazeye yayılan ve kristal berraklığındaki ses rengindeki çarpıcılık... Bunlardan uzun uzun söz etmeyeceğim.
Ferhan Özpetek’in “Aida”sını, bugüne dek izlediğim onlarcasından farklı kılan özelliklere değineceğim:
Görkemli değil çok yalındı. (Filleri, atları, şatafatlı aksesuvar ve dekorları unutun!) Ancak o yalınlık içinde sonsuz bir büyü, eşsiz bir görsellik, renk ve ışık harmonisi, adeta sinematografik bir imgelem vardı.
İçeriği çok katmanlıydı. Köle Aida ile Firavun kızı erk sahibi Amneris (oyunculuğu da başarılı mezzosoprano Luciano D’İntino) arasındaki denge şaşırtıcıydı. Aida’nınki kadar Amneris’in kişiliği ve acısı da ön plana çıkmıştı. Sarayda Amneris’in kendi mekânında aynalarla “dansı”, çarpıcılık dışında Harem’in gizemini ve çağrışımını da taşımıştı sahneye.
Beni yüreğimden yakalayan özellik ise yorumuna “her zaferin bir bedeli hem de çok ağır ödenen bir bedeli olduğunu” vurgulamasıydı. Mısır ordusu savaştan zaferle dönerken, millet (koro) zafer kutlamalarına hazırlanırken kanlı giysileri içinde bir kız çocuğu sahnede can çekişti, herkese dokunmaya çalıştı, kimse onu görmedi ve düştü öldü. Onu sadece 3 köle (biri Aida) gördü, kucaklayıp bağırlarına bastılar. Zaferi kutlayanlar değilse de -“çünkü göze görünmez ölü çocuklar”- biz gördük. Kanımız dondu, genzimiz yandı, içimiz acıdı.
Oyundan sonra Ferzan’la konuştuğumda, Nâzım’ın Hiroşima’da ölen “Kız Çocuğu”ndan esinlendiğini anlatacaktı.
Çarpıcı bir başka yorum daha: Bu operada bana pek anlamlı gelmeyen, bitse de eser devam etse dedirten uzun bir dans sahnesi vardır. Ferzan Özpetek’in “Aida”sında o dans sahnesi bir “Savaş Oyunu”na dönüşmüştü. Mavililerle Kırmızılılar arasında stilize bir savaş oyunu ve elbet bu savaşta /oyunda yine kullanılan (sözcüğün tam alamıyla kullanılan) kadınlar! Bu dans bölümü adeta “Aida”nın bir özeti olup çıkmıştı. Fancesco Ventrigali’nin koreografisi hem çok anlamlı hem de çok etkileyiciydi.
Sahnede sürekli kullanılan kum (hele sopranonun “vatanım” aryasında ve finalde mezara kum dökülmesi), Nil’in ışıltısı ve şavkının dev heykellere yansıması, tüm sahneye egemen olan kum rengi... O çöl renklerinin içinde solistlerin giysilerinin göz alıcılığı... Kollanan simetri ve sahnelerin akışkanlığı... Bütün bunlar ve buraya sığdıramayacağım sayısız ayrıntının özenle işlenmesi... Ferzan’ın düş, düşünce ve imgelem gücüyle Verdi’nin muhteşem müziğinin buluşmasından, biz ölümlü izleyiciler kazançlı çıktık.
Temsil sonrasında Zubin Mehta’yla konuşurken maestro şöyle diyordu: “Ferzan’la çalışmak harika bir şey! O herkesin içindeki güzeli ortaya çıkarıyor.”
Teşekkürler Ferzan Özpetek. İyi ki varsın!
Yorum Gönder