Deyimin aslı; “cami avlusuna terk etmek” diye yazılıp söylenir. Yalnız, kimsesiz, bakanı olmayan çocuklar kundak halinde cami avlusuna sabah ezanından önce bırakılır.
Polis bulur.
Adını “Yetim” koyarlar.
Türkiye “Kilise avlusuna terk edilmiş” sahipsiz, tek başına bırakıldı. Başbakan Tayyip Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun eline “güneşli havada şemsiye verdiler, yağmur başlayınca şemsiyeyi” aldılar.
Bir yıl öncesine kadar; itibar bin beş yüz görünüyordu.
Türkiye yıldız ülke olmuştu.
Ortadoğu’yu o sallayacaktı.
Araplar, diktatörlerini kovacak.
Demokratik ülkeler haline gelmek için AKP’yi model alacaklardı. Türkiye Başbakanı’nın İsviçre’de bir sosyete toplantısında “One Minüte” diye bağırması sonunda Arap dünyası ayağa kaldırılıyor; “Ortadoğu’nun kaderini değiştirecek ve İslam Dünyası’nın parlayan yıldızı olacak ülke Türkiye ve onun Başbakanı Tayyip Erdoğan’dır” diye yazılıp söyleniyordu.
Bir yıl nasıl geçti, gördük.
ABD’nin her dediğini yaptı.
Türkiye yine de ciddiye alınmıyor.
NATO’nun her kuralına uydu.
Yine de yaranamadı.
ABD Başkanı Obama, Pantegon’un bir numaralı adamı Dempsey, NATO’nun Genel Sekreteri Rasmussen, Türk Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun; “Suriye’de çatışma oluyor, mermiler Türkiye topraklarına düşüyor… Suriye, Türk uçağını sebepsiz vurdu…” diyerek Türkiye’nin yanında durmalarını istemesine kulak tıkadılar.
Obama’nın niyeti yok.
Dempsey’in arzusu sıfır.
Rasmussen’in emri çıkmamış.
Suriye’deki kanlı çatışmayı seyrediyorlar ve Türkiye’nin Başbakanı ve Dışişleri Bakanının, komşusu Suriye’nin “iç isyanına aslansınız, kaplansınız, Ortadoğu’nun parlayan yıldızı sizsiniz” diyerek iteklediklerini de unutmuş görünüyorlar. Ve tarih, Suriye’deki kanlı faturayı Tayyip Erdoğan ile Ahmet Davutoğlu’na yazıyor.
Açığa çıktı.
Her gün daha da netleşiyor: Suriye diktatörü Esad’ı devirmek için Sünni mezhebine mensup karşı güçleri, Tayyip Erdoğan ile Ahmet Davutoğlu, Suudi Arabistan ile Katar’ın parasal işbirliği ile silahlandırdılar.
Arkamızda Amerika var!
Esad, 15 günde yıkılır.
Sonu Kaddafi gibi olur.
Diye düşündüler.
Erken hesap tutmadı.
Türkiye, komşusunun iç kavgasına silahla yardım eden ve Emperyalist güçlerin Ortadoğu’da sahneye koyduğu “Sünni İslam ile Şii-Alevi İslam arasındaki kanlı bölünmede” açık taraf oldu.
Bir yanda:
İran, Irak, Suriye.
Öbür yanda:
S. Arabistan, Katar, Türkiye.
Ne oluyor?
Petrol, doğal gaz ve enerji yolları kontrolde tutulsun diye Ortadoğu’da Sünni İslam ile Şii-Alevi İslam birbiriyle kanlı boğazlaşmaya sokuluyor, Türkiye’de Sünni tarafta yerini alıyor. Esad, devrilmeyip direndiği için Suriye’de daha çok kan akmasının sebebi Türkiye oluyor.
Türkiye’nin kendi yanıyor.
Türkiye’nin ordusu, “düzmece Balyoz, Ergenekon davaları” ile çökertilmiş, kendi bölücü isyanını durdurmakta zorlanıyor. Türkiye’yi yönetenler Amerikan dolduruşu ile komşusu Suriye’de daha çok kan akmasına omuz olacak taraflılık içine ülkeyi itiyorlar.
Ve oyun içinde oyun!
İran’da, Irak’da, Suriye’de, Türkiye’de Kürtler birleştirilip, “Ortadoğu’da yeni harita düzenlenmesinde tayin edici güç” haline getiriliyorlar.
Türkiye “ver kurtula” zorlanıyor.
Tarih hesap sorar.
Yorum Gönder