Deniz Feneri soruşturmasını yürütürken haklarında dava açılan savcılar Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz'ün Yargıtay'da yargılanmasına başlandı.
Deniz Feneri soruşturmasında bugüne kadar bilinmeyen ilginç bir uygulama ortaya çıktı. Sanıklardan eski Deniz Feneri Savcısı Mehmet Tamöz, gözaltı ve tutuklama dahil tüm işlemlerde Ankara Başsavcısının görüşünü aldıklarını, yapılmak istenen işlemlerde oylama 3’e 1 olursa çoğunluk görüşünün, 2-2 olması durumunda ise başsavcının bulunduğu tarafın görüşünün kabul edildiğini açıkladı. Türkaslan, Deniz Feneri’nde gözaltı ve tutuklama olmasaydı haklarındaki davanın açılmayacağını vurgularken Yaren ise “susuzluktan olduğu gibi adaletsizlikten insanların öldürülebileceğine” dikkat çekti.
Yargıtay Genel Kurul Salonu’ndaki ilk duruşmaya, “resmi belgede sahtecilik ve görevi kötüye kullanmak” suçundan 11 yıla kadar hapsi istenen Türkaslan ile görevi kötüye kullanmak suçundan 1’er yıldan 3’er yıla kadar hapisleri istenen Yaren ve Tamöz ile avukatları katıldı. Duruşmada, üç savcı hakkında dava açılmasını sağlayan Deniz Feneri davası sanıklarından Zekeriya Karaman ve Zahid Akman’ın avukatları da hazır bulundu. Duruşmayı, bazı CHP ve MHP milletvekilleri, Yarsav üyeleri, yargıç ve savcılar izledi.
e.V Yargıtay’da oldu e5
Heyete başkanlık eden 11. Daire Başkanı Hüseyin Eken’in, Deniz Feneri e.V bağlantılı soruşturma ifadesini birden fazla “Deniz Feneri e 5” olarak okuması akıllara, V. I. Lenin kitaplarının geçmiş dönemde “Altıncı Lenin” denilerek soruşturma dosyalarına konulmasını getirdi. Savcı Mehmet Tamöz’ün Deniz Feneri soruşturmasının yakından izlendiğini bunun hakkındaki yargılamaya siyasi nitelik kazandıracağı ve yargılamanın önüne geçeceği kaygısı taşıdığı görüşleriyle duruşmaların kapalı yapılması istemi, mahkeme heyetince reddedildi.
Akman tutuklanmasa yargılanmazdık
Nadi Türkaslan, bir saate yakın süren savunmasına “26 yıllık savcı olarak karşınızda olmak hiç kolay değil” sözleriyle başlarken “Mesleğimi hukuk kuralları içinde, tarafsız yaptım. Bugüne kadar bir disiplin cezası bile almadım. Suçsuzluğumu ispat ettiğimde bir savcıya yapılanlar nasıl izah edilecek” dedi. Deniz Feneri soruşturmasında gizliliğe gösterdiği özen nedeniyle basında “soruşturmayı örtmekle, şüphelileri korumakla” suçlandığına anımsatan Türkaslan, “Deniz Feneri soruşturmasından alınmamın bahanesidir bu dava. Gözaltı ve tutuklama kararları olmasaydı ne bu şikayet olurdu, ne de bu dava açılırdı. Soruşturmadan neden alındığımızı kamuoyu da bunları bilmek istiyor ama bunların anlatılmasının ne yeri, belki de zamanı değil” dedi.
HSYK’nin adliyeye müfettiş göndermesinden sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcısı’nın yanına gittiğini anlatan “Hukuk ve tarafsızlığımdan şüphesi olmadığını söyledi. Bir süre sonra soruşturmadan alındım” dedi. Soruşturmayı yürüten HSYK müfettişlerini gizli tanık yaratma gayreti içinde olmakla suçlayan Türkaslan’ın “İki hakimin ifadesini almışlar. Ben bu ifadeleri istediğimde isimlerini ve imzalarını kapatarak aslı gibidir onaylı suretlerini gönderdiler” sözleri, hakkındaki belgenin üstünü kapatma suçlaması nedeniyle dikkat çekti.
Cinayetten de gelebilirdim
Sahtecilik yaptığı iddia edilen tedbir kararın aslının Deniz Feneri dosyasında olduğunu, asıl kararın fotokopisini çektirerek tapu müdürlüklerine gönderdiğini anlatan Türkaslan, “Asıl kararın üzerinde oynama, silme, kazıntı yoktur. Fotokopi hukuken bir belge olmadığı için sahtecilik suçunun unsurları oluşmamıştır. Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından onaysız bir fotokopinin nasıl suç oluşturduğu açıklanmalıdır” dedi. Türkaslan, HSYK’den soruşturmasıyla ilgili belgesini istediğinde ise HSYK’den gönderilen kimi belgelerin üzerinin kapatılarak gönderildiğine işaret ederken, “HSYK’den süre istedim müfettiş, basit soruşturma gibi yansıttı. O nedenle süre vermedi. Basit denilen soruşturmadan evrakta sahtecilik suçlaması çıktı. Ciddi bir soruşturma olsaydı herhalde ben burada adam öldürmekten yargılanacaktım” dedi.
Zekat parasıyla hovardalık
Sanık savcılardan Mehmet Tamöz ise Deniz Feneri soruşturmasına ilişkin alınan ilginç bir ilke kararını ilk kez açıkladı. “Bunu herkes bilsin” diyen Tamöz, Deniz Feneri soruşturmasına dahil olduktan sonra ilke kararı aldıklarını, gözaltı ve tutuklama dahil tüm işlemlerde Ankara Cumhuriyet Başsavcısı’nın da görüşünü aldıklarını söyledi. Tamöz, işlem karar oylamasının 3’e 1 olursa çoğunluk görüşünün, 2-2 olması durumunda ise başsavcının bulunduğu tarafın görüşünün kabul edildiğini açıkladı. Tamöz, “Hiçbir soruşturmada şu şahsı şüpheli yap ya da şu şüpheliyi çıkar değerli bir insan dediklerinde hukuk ve vicdanım karşısında bunu asla yapmadım” dedi.
Abdulvahap Yaren ise “Bu insanlar ne yapmış? Zekat, fitre, sadaka paralarını hovardalıkta kullanmış, şirketlerine aktarmış, paraları kendine mal etmiş. Bunu dini inançları suistimal ederek yapmış” derken, savcı olarak görevini yerine getirdiğini belirtti. Yaren, “Yargılandığım suç yazdığım mütalaa. Sonraki savcılar da aynı mütalaayı yazmış. Onlarla ilgili karar var mı? Yok. Gerçek amaç savcıları uzaklaştırmak ve amaçlarına ulaştılar” değerlendirmesini yaptı. Yaren, yargısal faaliyetlerin yargılama konusu yapılamayacağını belirterek “Burası yüce bir mahkemedir. Susuzluktan insanları öldürmek gibi adaletsizlikten yargıyı da öldürmek mümkündür” dedi.
Karaman’ın müdahilliği reddedildi
Duruşmada, mahkeme heyeti, suçtan zarar gördükleri iddiasıyla Hayat Görsel Yayıncılık, Zirve İletişim, Set Programcılık, Mepa Medya, Lapis Eğitim ve Yeni Dünya İletişim şirketleri ile Zekeriya Karaman’ın davaya katılma taleplerini değerlendirdi. 6 şirketin müdahillik talebini kabul eden heyet, Zekeriya Karaman’ın davaya katılma talebini ise “doğrudan zarar görmediği anlaşıldığından” reddetti. Müdahil avukatı Hakan Yıldız, avukat Ersan Şen’in tanık olarak dinlenmesini talep etti.
‘Bakan yargılamayı etkiledi’
Nadi Türkaslan’ın avukatı Cevat Balta, HSYK’nın en az 5 üyeyle toplandığını ve kararlarını en az 4 oyla aldığını belirterek, ilk toplantıda kovuşturma için gerekli 4 oya ulaşılamadığından yargılama şartının gerçekleşmediğini savundu ve davanın düşmesi gerektiğini söyledi. Balta, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in Adalet Başmüfettişliği raporunu göndermeden yaptığı açıklamalarla adil yargılamayı etkilediğini söyledi. Elinde, HSYK’nın, bir kısmını kapatarak, “aslının aynı” diye onayladığı iki belge bulunduğunu belirten Balta, “Eğer savcılar belge kapattığı için yargılanıyorsa, cezalandırılacaksa, bu bir suçsa, HSYK bu suçu ağırlaştırılmış işlemiştir” diye konuştu.
Mahkeme Başkanı Eken, Avukat Ersan Şen’in bir sonraki duruşmada tanık olarak dinlenmesine karar verdi ve davayı 29 Haziran’a erteledi.
Yorum Gönder