“Değdi mi, değer miydi?” diye bir deyim vardır. Sorun umduğun gibi sonuçlanmayınca, geçmişi hatırlayanlar sorarlar:
“Değdi mi, değer miydi?”
“Türban kavgası” da böyle değerlendirilebilir. Türbana karşı olanlara sormanın tam sırasıdır:
“Değdi mi, değer miydi?”
Kaç kız öğrenci okulu bıraktı, kaç kadın işe giremedi...
* * *
Sorunun temelinde yatan türbanı siyasal simge kabul edip etmemekti.
Toplum ikiye ayrılmıştı, türbandan yana olanlar, türbana karşı olanlar.
Türbanın “inanç gereği” olduğunu söyleyenlere karşı çıkanlar, “siyasi simge” olarak kabul ediyorlardı.
Tartışmanın büyüğü üniversitedeydi:
“Kız öğrenciler türbanla giremezler!”
“Hayır, girerler!”
* * *
Kavga aylarca, yıllarca sürdü gitti, bir ucu Anayasa Mahkemesi’nde, ikinci ayağı siyaset meydanında. Olay o kadar dal budak saldı ki, cumhurbaşkanının Çankaya köşkündeki davetine bazı milletvekillerinin eşleri “kapalı” oldukları için de davet edilmiyorlardı. Oysa cumhurbaşkanının da eşi türbanlıydı.
* * *
Rahmetli Özal türbandan yanaydı, genç kızları yüreklendiriyordu, lakin en cesuru rahmetli Erbakan Hoca’ydı, kızlara kimsenin çıkmadığı kadar arka çıkıyordu:
“Rektörler size selam duracak!”
Evet, o gün de geldi. Hem de ne selam durma!
* * *
Askerler yasağı tam uyguluyorlardı, herkes yumuşasa bile onların böyle bir niyeti yoktu ya da öyle sanılıyordu.
Hatta bir orgeneral tören sırasında türbanlı “hanımefendi”nin elini sıkıp “hoş geldiniz” dememek için uzaklaşıyor, göze görünmüyordu.
* * *
Askerlerin bu konuda ne kadar hassas oldukları, cuma günü gazetelerde yayımlanan bir haberle anlaşılıyordu.
Bakın düne kadar “orduevleri”ne kimlerin girmesi yasakmış:
“Yaşının ilerlemesi nedeniyle dini inançlarına uygun olarak sade bir şekilde sakal bırakmış kişiler ile yaşlı annelerden yüzü açık olacak şekilde eşarplı olanlar dışında; sakallı, cübbeli, sarıklı, takkeli, türbanlı vb. çağdaş olmayan kıyafetlerle gelenler, günlük sakal tıraşı olmamış ütüsüz ve kirli elbiselerle gelenler, yabancı uyruklu kişiler orduevlerine giremezler (...) Orduevleri, askeri gazinolar ve askeri sosyal tesislerde yapılan düğünlere, türbanlı, sakallı, cübbeli, takkeli ve yabancı uyruklu kişilerin girmesinin önü açıldı. Orduevleri, askeri gazinolar ve askeri sosyal tesislerdeki düğünlerde davul-zurna çalınamayacağına ilişkin hüküm de yürürlükten kaldırıldı.”
Hatta hatta orduevlerindeki düğünlerde davul-zurna çalınması da artık serbestmiş...
Demek artık orduevlerine türbanlı, sakallı, cübbeli ve yabancı uyruklu kişilerin girmesi serbest bırakılmış.
* * *
Tesadüf, rastlantı, bu haberin çıktığı gazetenin bir başka sütununda Genelkurmay Başkanlığı’nın, meslektaşımız Bekir Coşkun aleyhine dava açtığı haberi de vardı.
Tesadüfün böylesi derler ya!
Böylesi az görülür.
Yorum Gönder