Tiyatrocu kimdir? - Melih Aşık

Başbakan’ın tiyatroculara kimlik soran sözleri yeni bir dönemin başlangıcı gibi görünüyor.
Önce bir muhafazakâr sanat tartışması başlatıldı.. Peşinden İstanbul Şehir Tiyatroları’nın başına bürokratlar getirildi... Sanatçıların başkaldırması üzerine Başbakan gürledi:
- Soruyorum siz kimsiniz? Bu ülkede sanat sizin tekelinizde mi?
Cumhuriyet sanatçıya ve tiyatroya özel önem vermiştir...
Şöyle diyor Atatürk 1932 ylılında:
“Tiyatro yalnız hoş bir vakit geçirme ,bir eğlence aracı değildir. Bir ulusun fikri seviyesini yaşayışını ve zevkini de yansıtan büyük bir sanat dalıdır.”
Ünlü sanatçı Vasfı Rıza Zobu anlatır...
Atatürk turnedeki İstanbul Şehir Tiyatrosu sanatçılarına Ankara’da bir davet verir. Sanatçılar ayrılırken Reşit Galip, Atatürk’e:
- Paşam müsaade ederseniz ayrılırken elinizi öpmek istiyorlar, diyor.
Atatürk,”Hayır” diyor, şaşıran sanatçılara hitaben o ünlü sözleri söylüyor:
“Hayır olmaz. Sanatkâr el öpmez, biz hepimiz mebus oluruz, vekil oluruz, hatta reisicumhur oluruz ama hiçbirimiz sanatkâr olamayız...” Ve sözü noktalıyor:
“Sanatkar el öpmez sanatkarların eli öpülür.”
* * *
Aile Bakanlığı’nın yaptırdığı son araştırmaya göre tiyatroya hiç gitmeyenlerin oranı yüzde 74 imiş.
Ferhan Şensoy:
- 1980’lerde Küçük Sahne’de “Şahları da Vururlar”ı oynadığımızda bilet kuyruğu caddeye taşar, biletler karaborsaya düşerdi, diyor...
Bugün tiyatronun düne oranla daha fazla desteğe ihtiyacı var. Devlet TRT’yi nasıl destekliyorsa bir anayasal kültür görevi olarak tiyatroyu da desteklemek zorunda... Tabii özgürleştirecektir de...


Başbakanımız sinirlenmiş, devlet tiyatrolarını da özelleştirecekmiş.
Valla bu gidişle devletin elinde “derin devlet”ten başka bir şey kalmayacak gibi...
Haldun Ertem


TÜSİAV’ın anketine göre evin reisi kadınmış.
Sürekli dayak yiyen reis de yalnızca bizde var galiba...
Fahrettin Fidan


Kemalist takıntısı
Bu da yeni çıktı... Müslümanlar Kemalist olmuşlar...
Benzerlik mi? Kemalizm de yasakçıymış bugünün iktidarı da...
Bir körlük mü söz konusu? Yoksa bugünün iktidarı üzerinden dünü karalamak mı? Her türlü numara vardır bizim liberallerde...
Acaba Peter Üstinov’un şu sözünü bilirler mi?
“Güneş doğarken de batarken de gökyüzü aynı renge boyanır. Zamanı bilemezsen aradaki farkı yani gündüz mü başlıyor gece mi başlıyor anlayamazsın...”
Bizim liberal enteller de o hesap.. Gündüz mü başlıyor gece mi, farkında değiller.. Ya da farkında değil görünüyorlar...

Haberli kazalar!
11 Mart: İstanbul Esenyurt’taki bir şantiyede yangın çıktı. 11 işçi yanarak öldü.
14 Mart: Adana Kozan’da baraj kapakları koptu. 10 işçi sulara kapılarak boğuldu.
2 Nisan: Eskişehir’deki bir kömür ocağında göçük meydana geldi. 4 işçi göçük altında kalarak hayatını kaybetti.
5 Nisan: Erzurum Aşkale’de 5 işçi bindikleri botun alabora olması sonucu boğularak öldü.
“Geliyorum” deyip göstere göstere gelen iş kazaları sonucu son 1.5 ayda ölen işçilerimizden küçük bir bölümü yukarıda aktardıklarımız... 1 - 2 ölümlü olduğu için gazetelere yansımayanları da katarsak çok daha vahim bir manzarayla ve rakamlarla karşılaşırız.
Peki, bu kadar kazanın sebebi nedir? Soruya sendikacı kökenli CHP Milletvekili İzzet Çetin, “İki sebep var” diye yanıt veriyor:
- Birinicisi; işverenler üzülmesin, kârları düşmesin diye hükümet bugünkü çok yetersiz yasa ve tüzükleri dahi uygulamıyor. İhlal edilmesine alenen göz yumuyor. İş müfettişlerinin sayısı son derece yetersiz. Yüz işyerinden sadece ikisi denetlenebiliyor. Kaldı ki yapılan denetimler caydırıcı değil. İş müfettişlerini kimse kaale almıyor. İşini biraz ciddi yapıp rapor tanzim edenler de işverenin bir şikâyetiyle sürüm sürüm süründürülüyor.
- İkinci sebep?
- İş kazalarını asgariye indirmek için Meclis’te bekleyen, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Yasa Tasarısı’nın acilen çıkarılması gerekiyor. Ancak AKP, yine işverenlerin hatırına tam 9 yıldır bu yasayı çıkarmıyor. Komisyonlarda süründürüp duruyor.
- Sonuç
- İş kazalarında Avrupa’da birinci, dünyada üçüncüyüz.

Eskişehir Cemiyeti
Eskişehir Gazeteciler Cemiyeti’nin 60. kuruluş yıldönümü hafta sonunda kutlandı... Kutlamaya Türkiye’nin çeşitli illerinden gelen 60’a yakın cemiyet temsilcisi katıldı... Anemon Otel’indeki gecede “Demokrasi ve Özgürlük” ödülleri 6 gazeteciye; Emin Çölaşan, Uğur Dündar, Can Ataklı, Yılmaz Özdil, Ümit Zileli ve bu sütunun yazarına verildi... Üzülerek katılamadığımız gecenin coşkulu geçtiğini dostlar anlattı. Eskişehir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Yılmaz Karaca ve cemiyet üyelerini kutluyor, nice yıllara diyoruz...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget