Sosyal Medyada Bir Hafta - Mustafa Balbay

10 Mayıs 2012’nin benim için “resmen sosyal medyaya giriş günü” olduğunu geçen hafta bu sütunda paylaşmıştım.
Bugün ilk haftanın sonuçlarını aktarmak ve en çok merak edilen sorulara yanıt vermek istiyorum.
Takipçiler doğal olarak, benim cezaevi koşullarında sosyal medyayı nasıl kullandığım sorusuna yanıt arıyorlar.
Silivri Cezaevi’nde internet yasak. Haftada sadece 2 saat bilgisayar odasına gidip savunma yazma ve dijital iddianamelerle eklerini inceleme izni veriliyor. O bilgisayarlar tamamen dış bağlantılara kapalı.
Ben, avukatlarım aracılığıyla sosyal medyaya ulaşıyorum. Onlar mesajları kâğıda döküp bana getiriyorlar. Ben de elle mesajlarımı yazıp onlara veriyorum. İşlemleri yürütmeyi çok güvendiğim birkaç dostuma emanet ettim. Benimle iletişim kurmadan adım atmıyorlar. Benim el yazılı mesajlarımı dijital ortama aktardıktan sonra o yazıların fotoğraf halini yine sisteme koyuyorlar.
Bunlar bugün için sıradan bir “insanlara ulaşma çabası” gibi görülebilir ama, bu acılı günleri aştığımızda bir “destan” değerinde olacağını düşünüyorum. Buna emek veren dostlarımın hakkını da ancak o günlerde ödeyebileceğim.
***
Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde birinci sınıfın sonlarına doğru baraka kantinde imza toplamak gerekti. Bizim sınıftan herkesi tanıyan bir arkadaş öğrencilerin ismini yazıyor, soyismini kendisine soruyordu. Sıra bana gelince isim bölümüne “Balbay” yazdı, “Soyismin neydi?” diye sordu.
Okul yıllarından beri çevremdekiler beni genellikle soyadımla çağırırlar. Bu nedenle zorunlulukla da olsa sosyal medya adreslerimin, twitter.com/balbaymustafa, facebook.com/balbaymustafa olması ters değil.
Birinci haftanın sonunda sosyal avukatlarımın getirdiği döküme göre her iki adreste de 5 haneli rakamlara ulaşılmış. Sosyal avukatlarım her yeni görüşmede sayının arttığını söylüyorlar. Facebook’un ülkeler ve şehirler sıralamasını da getirdiler. Mesajların yüzde 80’i Türkiye’den. Yabancı ülkeler sıralamasında ilk 6 şöyle:
Almanya, ABD, Hollanda, İngiltere, Kıbrıs, Fransa.
İlk 7 il de şöyle:
İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa, Mersin, Eskişehir.
Zindanlar sadece içeriden dışarıya doğru değil, dışarıdan içeriye doğru da yıkılır. Bu yelpaze beni sevindirdi. İletişim çağının katılım çağına evrildiği bu dönemde birbirimize ulaşabildiğimiz kadar varız.
Bu çabalarımın salt kişisel olmadığını bir kez daha paylaşmak isterim. Sosyal medyaya katılımımı sağlayan dostlarım, sosyal avukatlarım “Balbay’a Özgürlük Girişimi” zemininde bir araya geldiler. Bu da salt Balbay’ın özgürlüğünü sağlamak için oluşturulmuş bir yapı değil. Köşe yazılarımla, duruşma konuşmalarımla, kamuoyuna açık mektuplarımla, CHP’nin il kongrelerine o ile özel yazdığım mesajlarla, yazdığım kitaplarla bir mücadelenin içindeyim. Bu mücadelem adalet arayan, özgürlük isteyen herkes için.
Mücadele gücünü her şeyden önce başarıya ulaşacağımıza olan inancımdan alıyorum. Bu inancı paylaşanlar da beni güçlendiriyor. Balbay’a Özgürlük Girişimi işte bu inancın zemini.
***
Balbay’a Özgürlük Girişimi’nin ilk girişimi İzmir Kitap Fuarı olmuştu. Onu iki hafta art arda paylaştım. İkinci girişimi ise 20 Mayıs Pazar günü İstanbul Adalar’da oldu.
Adalar Belediye Başkanı, adaşım Dr. Mustafa Farsakoğlu’nun kurumsal, kişisel, ailesel desteğiyle, Ada Gönüllüleri Derneği’nin katılımıyla “Milletvekillerini Meclis’te istiyoruz” mesajları havalandı martıların kanatlarından. Ankara’ya kadar ulaştı mı bilmem ama Silivri’ye kadar ulaştı.
Bu mesajların benzerinin aynı gün Akhisar’dan 553. Çağlak Festivali CHP standından yola çıktığını Twitter mesajından öğrendim.
Sevgili dostlar,
Hiçbirimiz hepimiz kadar güçlü değiliz. Bütün iletişim ve katılım olanaklarını kullanarak bunu haykırmak, kanıtlamak istemez misiniz?
Ben isterim...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget