Dönekler, yalakalar, yağdanlıklar, yandaşlar, candaşlar, dindaşlar askeri darbelere, faşizme karşı değiller mi?
Görünürde karşılar!
Faşizm ayrımcılıktır!
Faşizm intikam duygularını harekete geçirir, ayrımcılığı körükler...
12 Eylül askeri darbesinin hayatta olan iki başrol oyuncusu Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya yargılanıyor mu?
Yargılanıyor!
Tutuklu mu Evren ve Şahinkaya?
Değil!
Peki, 12 Eylül’ü yapanlar, DAL’da insanları işkenceden geçirenler, Diyarbakır, Metris, Mamak, Aydın, Eskişehir zindanlarında gençlerimizi işkenceden geçirip öldürenler bu davanın neresinde?
Bilinmiyor!
***
Faşist askeri darbelerin iyisi, kötüsü olur mu?
Olmaz!
Adı üzerinde faşist askeri darbe!
O zaman şu soruyu soralım:
12 Eylül faşist askeri darbesinin hazırladığı Partiler Yasası, Seçim Yasası neden hâlâ duruyor yerli yerinde?
Niçin bu konuda candaşlar, yandaşlar, dindaşlar, dönekler “kelam” etmiyor?
Georgi Dimitrov’un günlüklerini yıllar önce okumuştum. Dün yeniden elime aldım üç ciltlik günlükleri...
Üç cilt olan günlükler 1933-1949 yılları arasını içeriyor...
Dimitrov’un adı, dünya çapında Nazilerin açtığı Leipzig davasındaki ünlü savunmasıyla duyuldu.
1935’ten kapanışına değin Komünist Enternasyonal’in Genel Sekreterliği’ni yürüten Dimitrov, Bulgaristan’da 9 Eylül 1944 devriminin ardından kurulan “halk demokrasisinin” başbakanı olarak toplumsal, sosyal, kültürel dönüşümlerin mimarı oldu.
***
Dimitrov’u uzun uzun anlatmama gerek yok...
Onun savunmasını okumadan Türkiye’de faşizmle mücadele edilmez...
Hele hele darbelerle, darbeseverlerle hiç ama hiç hesaplaşılmaz yargı önünde.
Salt halkı kandırırsınız...
***
Bir torbaya katilleri, mafya liderlerini, katliam sanıklarını, faili meçhul cinayetleri örten birkaç JİTEM’ciyi, özel harekâtçıyı, muslukçuyu, lokanta işletmecisini koyup, içine bir de eski Genelkurmay Başkanı’nı, emekli generalleri, muvazzaf subayları atarsınız!..
Bu da yetmez!..
Gazeteciler, bilim insanları, katil Alparslan Arslan’ı da ekler; sonracığıma önce 12 Eylül davasını açıp, 28 Şubat bombasını patlatırsınız.
Bunlar olurken Bekir Coşkun bir yazı yazar, Genelkurmay yanıt verir muhtıra gibi.
Bekir, hedef tahtasına oturtulduğu için faşistlerden tehdit telefonları alır...
O da yetmez, İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal’a gelir sıra, ardından astsubaylara...
Ohh! İçiniz rahatlamıştır, zil takıp oynama zamanıdır...
Alkışlar size tosuncuklarım benim...
***
Ben de merak eder dururum, Milli Savunma Bakanı niçin konuşmaz bu olup bitenler karşısında, neden sesini çıkarmaz, diye...
Bir türlü anlayamam(!)...
Seçilmiş milletvekilleri Silivri’de ve Diyarbakır’da mazgallarda gökyüzünün maviliğini görmek ister.
Halil Berktay gibileri, bir yerlerden buyruk alır 1 Mayıs 1977 katliamını saptırır, kimileri Kenan Evren’i destekler...
Eh bu arada DİSK’e vuracaksın, kötüleyeceksin, katliamı solcuların üzerine yıkacaksın ki, tadından yenmesin...
Faşizm budur işte...
Yıldırma, baskı ve sindirme, karalama ve zindanlarda çürütme...
Erdal Eren 17 yaşında idam edildi, ailesi 12 Eylül davasına müdahil olarak katılamıyor...
DİSK katil, solcular katil, devrimciler katil, yurtseverler katil!
***
Onun için Dimitrov’un savunmasını okumayanlara sesleniyorum, sosyalistliğin, yurtseverliğin, faşizmin ne olduğunu öğrenmeleri için...
Dönekler, yandaşlar, candaşlar, dindaşlar askerin siyasete müdahalesine, bildiri, muhtıra yayımlamasına karşı değiller miydi?
Bekir Coşkun hedef tahtası oldu Ümit Kocasakal gibi...
Bizden olanlar, bizden olmayanlar!
İkiyüzlülüğün böylesini görmemiştim bu kadar!
Sizi gidi faşistler sizi!
Yorum Gönder