Bir konu ortaya atıyor. Üzerinde tartışma başladı, başlıyor derken; ertesi gün manşetler başka bir konunun peşinde.
Gece topluma, sağduyuya ters düşen
bir konuyla yatıyor.
Sabah, başka bir konu ile uyanıyor.
Son konuşmasında “kimse mürebbiye gibi parmak sallayarak bizi tehdit etmesin” dedi.
RTE’yi kim tehdit ediyor?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları sanatçıları!
RTE’ye göre bu tehdit, belediyeye değil, AKP’ye!
Ne yapmalı sanatçı? Kuralı açıkladı:
Madem ki belediyeden maaş alıyorsun: Salla başını al maaşını!
Bu zihniyet tiyatro sanatçısını devletin kapıkulu gören zihniyet.
***
Ergenekon soruşturmalarının ilk günlerinde Deniz Baykal; RTE’nin her adı geçeni, her olayı, karalamaktan da öteye suçlayan açıklamalarını “Başbakan değil, savcı” diye değerlendirdi.
RTE dünden bugüne savcılıktan vazgeçmedi. Hatta şimdi başsavcı!
28 Şubat soruşturmasını genişletmeyi, askerlerin yanı sıra sivil sektörden kurumları, kişileri eklemeyi amaçlayan duyumlar “cadı kazanına” benzetildi.
RTE, “Cadı kazanı diyenlere aldırmayacağız” dedi.
Başbakanlarının sözlerini emir telakki eden yandaş, dindaş, yalaka basın esnafının, jurnalciliği meslek edinen gazetecilerin…
…münasip yerlerine neft yağı sürüldü sanki.
Derhal 28 Şubat’ta askerden talimat aldı, köşesinde 28 Şubat’ı övdü, Genelkurmay’daki toplantılara, brifinglere katıldı diye gazeteci listeleri yayımladılar.
Başbakan, henüz başlayan soruşturmayı sulandırmamak gereğine dikkat çeken, ne ki bir devlet adamından beklenen ağırbaşlı bir açıklama yerine, cadı kazanını körükledi.
27 Nisan Cuma günü: RTE, 28 Şubat soruşturmasını yapan savcıların dikkatini çekmeye özen gösteren konuşmasında cadı kazanının içeriğini genişletti...
Suçlama listesinde iş dünyası ve sendikaların yanı sıra, gazeteler, gazeteciler şu cümleleriyle yer aldı:
“Eğer, 28 Şubat sürecinde, emirle, talimatla yazı yazanlar, psikolojik operasyonlara ruhlarını satanlar deşifre olmazsa, biliniz ki ilk fırsatta bunlar bu ülkenin aydınlık geleceğini yeniden karartmak isteyeceklerdir.”
Başbakan Yardımcısı Arınç da RTE’ye koşut açıklamasında, 28 Şubat’ın işbirlikçisi, destekçisi diye tanımladığı “kimi gazetecilerin, bugün hâlâ görev başında olduklarını ve... medyanın bunlardan arınmasını” isteyen açıklamalar yaptı.
***
Yandaşların en haslarından destekleyici sesler arttı.
Fehmi Koru: “Ya medya? Medyadaki sıkıntı nicedir dışavuruyor. Soruşturma kendisine kadar uzanırsa savcılara ne söyleyecekse onu şimdiden yazıya dökenler, aile albümünü herkesle paylaşanlar var. Bugünlerde yandaşlık yapanlar yok mu, bizler de 28 Şubat’ta askerlere yandaşlık yapmışız, çok mu?” diye yazdı. (28 Şubat 2012-Star)
Medya, günün koşullarında görev yaptığının altını çizerek, dik durarak, elbette sonuçlarına katlanarak (4 yıldır Silivri’de hukuksuzluğa karşı savaş veren gazetecileri -Mustafa Balbay’ı- örnek alarak) bu zihniyetle savaşacağı yerde; ya RTE’nin yazar çizerin 28 Şubat’ı doğrudan desteklediğini, hesap sorulması gerektiğini içeren, üstelik savcılara yol yöntem gösteren açıklamalarını görmezden geliyor...
…ya da (örneğin dün Milliyet’te Mehmet Tezkan) “Postmodern denilen darbede suç var, suçlu var (askerler)…
…Ahlaki kabahat var, kabahatli var (medya).
…Bu ayrıma dikkat edersek, torbalama yapmazsak, önüne geleni içeri atmazsak sonuç alırız” diyor.
***
Atasözü “Korkunun ecele faydası yok” diyor.
Yorum Gönder