Her İktidar Düşer - Öztin Akgüç

Anketlerin AKP’nin oylarını arttırdığını gösterdiği, iktidar süresini uzatmak için “yeni anayasa” hazırlıklarının yapıldığı bir dönemde “Her İktidar Düşer” başlıklı bir yazı yazmak, en azından, tebessüme neden olabilir. Sarakaya alınabilir, alaylı bakışlara yol açabilir. İyimserlik ya da yürek soğutma olarak da yorumlanabilir.
Aslında bu başlık yirmi yedi yıl kadar önce Milliyet’te yazdığım bir köşe yazısının başlığıdır. (21 Temmuz 1985, Milliyet). Yıl 1985 ANAP, TBMM’de büyük çoğunluğa sahip; Özal en parlak dönemini yaşıyor, Evren halkın yüzde 92 oyuyla Cumhurbaşkanı seçilmiş, yalakalığın, övgünün düzeyi günümüzü aratmayacak boyutta...
Böyle bir ortamda “Her İktidar Düşer” başlıklı yazı herhalde bir süre alay konusu olmuştur.
Aslında her iktidarın düşmesi toplumsal bir kanundur. Tıpkı yerçekimi ile her cismin düşmesi gibi... İktidarın düşeceğini söylemek bir kehanet, bir önbili değil gerçeğin ifadesidir; önemli olan iktidardan düşüş şeklini ve tarihini belirlemektir. Temennim, beklentim, gelecek genel seçimde halkın oyu ile AKP’nin iktidardan uzaklaştırılmasıdır. Başarısız iktidarlar, baskıcı bir düzen kurmaya kalkışsalar da sonuçta iktidardan düşerler. Baskının partizanlığın şiddetlenmesi bir yerde sona yaklaşıldığının da göstergesidir.
***
AKP’nin oy yitirmesine yol açacak nedenleri şöyle özetleyebiliriz.
• Ekonomik nedenler... AKP’nin, yapay bir şekilde yaratılmış ve kötü yönetilmiş bir ekonomik kriz sonrası iktidara gelmesi, dünya ekonomik konjonktürünün elverişli olması, borçlanma olanakları, özelleştirme gelirleri, yoğun bir propaganda, AKP’nin ekonomi alanında başarılı olduğu izlenimini geniş bir kesimde yaratmıştır. Ancak yolun sonu gözüktü, hanehalkı borç düzeyi yükseldi, geniş bir vatandaş kitlesi tüketici kredisi, kredi kartı yoluyla geleceğini, gelecekteki gelirinin büyük bölümünü tüketti. Yurtdışından kredi olanakları daraldı, özelleştirme gelirleri savurganca kullanıldı, kamuda satılacak orman arazileri dışında çok az şey kaldı; taşınmaz mal (gayrimenkul) piyasasında balonlar oluştu. Mevcudu tüketmenin, rant yaratmanın, borçlanmanın sonuçları ekonomide yaşanmaya başlanacaktır. Yavaşlayan büyük kriz, artan işsizlik, genişleyen bütçe açıkları, takipteki kredilerin tehlikeli boyutlara ulaşması, gayrimenkul piyasasında durgunluk, tutturulmayan enflasyon hedefi... Kötümser tahminler gibi görünen bu öngörüleri yakın bir gelecekte yaşamaya başlayacağız.
•Yaşam tarzına müdahalenin yarattığı tedirginlik hatta korku... AKP’nin kendi yaşam tarzını, ister mahalle baskısı, ister idari baskı, kamu baskısı olarak nitelendirin, yaygınlaştırmaya, zorlamaya çalışması, özellikle laik kesimde bir tedirginlik yaratmıştır.
•Yargıya olan güvenin giderek azalması... Yargının, yürütmenin hatta bir cemaatin denetimine girdiği kanısı, geniş bir kesimde güvensizlik yarattı. Uygulamalar da bu güveni iyice zedeledi.
***
Günümüz Türkiyesi’nde ileri demokrasi, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı alalaması altında hukukun temel kuralları, ilkeleri ihlal edilmeye, bozulmaya başlandı. 1215 Magna Carta’dan (Büyük Ferman) bu yana kabul görmüş ilkeler bile bir yana itildi.
Bunların birkaçını anımsatalım:
“Hiçbir yargı makamı, herhangi bir kimseyi doğru ve güvenilir kanıtlar ortaya koymadan dava edemez.
Yasalara uygun olarak verilen bir karar olmadıkça hiçbir özgür kişi tutuklanamaz, hapse atılamaz.
Hakkı, adaleti geciktirmeye kimsenin hakkı yoktur.”
Günümüz uygulamalarına bakıldığında 1215’te getirilen ilkelerin dahi yaşama geçirilmediği görülüyor. Güven azlığı, güven yitirilmesi, korku yanı sıra tepki de doğurmakta ve korkuyu oyla yenmek eğilimi güçlenmektedir.
• Dış politikada emperyalizmin sözcülüğü... Türkiye’nin Ortadoğu’da ABD’nin sesyayarlığına, hatta taşeronluğuna soyunması, diyet, minnet borcu ödemeye kalkışması, en azından bağımsızlıktan, ulusal egemenlikten yana olanlarda AKP’ye karşı birleşme eğilimini güçlendirmiştir.
• Partizanlığın, tarafgir davranmanın, ayrımcılığın yarattığı karşıt akım... Hemen her alanda, kucaklama söylemi altında, ayrımcılık, partizanlık, taraf tutma, dışlama, ötekileştirme, AKP karşıtı akımları güçlendirmektedir. Vatandaş, kayrılanlarla dışlananlar arasındaki farkı, keyfiliği, adaletsizliği görmektedir. Haksızlık her zaman karşıt gücü oluşturur.
• Yolsuzluk, vurgun söylentileri... Halk arasında iktidara yakın olanların yolsuzlukları yaygın söylentidir. İstanbul’da yükselen her gökdelenle ilgili paylaşım konusunda söylenti vardır. Bunlar doğru veya yakıştırma olabilir. Unutmamak gerekir ki söylentinin yaygınlaşması olayın vukuundan beterdir.
Bu nedenlere eklentiler de yapılabilir, kısa dönemler hariç, zamanla başarısız, baskıcı, iktidarların tarihin karanlığında yer aldıkları ve alacakları kuşkusuzdur.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget