1980 Temmuzu’nda Fatsa’daydım. Bağımsız Belediye Başkanı Terzi Fikri, partili rakiplerinin toplamından daha fazla oy alarak seçilmiş ve Fatsa’da bir tür “halk yönetimi” kurmaya girişmişti.
Darbeye birkaç ay kala asker, büyük yığınakla Fatsa’ya girmiş, direnişi kırmış, Terzi Fikri’yi tutuklamıştı.
Ben gittiğimde duvarlarda sloganlar, yollarda barikatlar, her yerde zırhlılar vardı. Kasaba eve kapanmıştı.
Muhbir olarak göreve çağrılan, yüzü maskeli ülkücülerin gösterdiği evler askerlerce basılıyor, yakalananlar karakolda işkenceye çekiliyordu.
Yankı Dergisi’ndeki izlenimlerime “Ağrımayan Dişe Kerpeten” başlığını atmıştım.
* * *
Dünkü Milliyet’te Türker Karapınar ve Gökçer Tahincioğlu, Genelkurmay tarafından 12 Eylül davasına bakan mahkemeye gönderilen “Fatsa Operasyonu” planlarını yazdı.
Operasyon emrini bizzat Kenan Evren vermiş. Dönemin Komando Tugay Komutanı Eşref Bitlis de uygulamış.
O dönemki askeri raporda şu ifadeler var:
“Dev-Yol militanları bayilere gelen akaryakıta, sigaralara el koyarak, yokluk zamanında margarin bularak, normal fiyattan halka dağıtmış ve sempati toplamışlar.”
Biz gittiğimizde bu “rezalet”e son verilmiş, normale yani yokluğa dönülmüştü.
* * *
Fatsa operasyonu, Evren ve Şahinkaya’nın yargılandığı 12 Eylül davasının iddianamesinde yer alıyor.
İddianamenin temel tezi şu:
“12 Eylül öncesi ülke yönetiminin askerin eline geçmesini isteyen güçler, ülkeyi kaosa sürükleyerek darbe şartlarının oluşması için bazı olaylar çıkardı.”
Hangileri?
10 olay sayılıyor:
1) 1 Mayıs 1977 olayları (Evet, “provokasyon” deniliyor)
2) Postayla gönderilen bombalar
3) 16 Mart katliamı
4) Sivas olayları
5) Kahramanmaraş olayları
6) Abdi İpekçi’nin öldürülmesi
7) Çorum olayları
8) Fatsa operasyonu
9) Cumhurbaşkanlığı seçimleri
10) MSP’nin Konya mitingi
* * *
Fatsa’nın bu listede ne aradığı biraz karışık...
Evren’e, “Maraş’a ‘Sıkıyönetim yok’ diye müdahale etmedin, o halde sıkıyönetimin olmadığı Fatsa’ya nasıl müdahale ettin” diye soruluyor.
Yine de Fatsa’nın “Türkiye’yi darbeye sürükleyen olaylar” bahsinde diğer provokasyonlarla birlikte anılması garip...
Daha garibi şu:
İpekçi cinayeti ve sonrasında Ağca’nın askeri cezaevinden kaçırılması, darbe gerekçesi sayılan terör olayları arasında zikrediliyor. Bunların, “Devlet içindeki derin yapıların yönlendirmesi ve kurgulamasıyla yapıldığı” belirtiliyor.
Buna rağmen, 12 Eylül davasının savcısı, İpekçi ailesinin davaya müdahil olma başvurusunu reddetti.
Sadece onları mı?
1978’de öldürülen savcı Doğan Öz’ün ailesini de...
1979’da öldürülen akademisyen Cavit Orhan Tütengil’in ailesini de...
1980’de öldürülen DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’in ailesini de...
Oysa cinayetlerin nasıl işlendiğini, katillerin nasıl kollanıp salıverildiğini, yargılama sürecine nasıl müdahale edildiğini en iyi onlar biliyor.
Bu dava, çoğumuzun hissettiği gibi bir “göz boyama”dan ibaret değilse savcı, iddianamede zikrettiği olayların mağdur ailelerini bir an önce davaya müdahil olarak çağırmalı...
Yorum Gönder