Başbakan Erdoğan’ı kendisiyle yüzleştirelim mi? - Özdemir İnce

Başbakan Erdoğan’ı kendisiyle yüzleştirelim mi? (1)


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yakın tarihimizde derin arkeolojik kazılar yapmaya pek meraklı. Özellikle CHP konusunda... Arada bir Arapça “Men Dakka Dukka!” lafını tekrarladığını da hatırlıyoruz. “Çalma başkasının kapısını çalarlar kapını” anlamına geliyor. İncil’de de böyle bir ayet vardır: “Başkasını yargılamayın ki, siz de yargılanacaksınız. Çünkü nasıl yargılarsanız öyle yargılanacaksınız. Hangi ölçekle verirseniz, aynı ölçekle alacaksınız. Sen neden kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de kendi gözündeki merteği fark etmezsin? Kendi gözünde mertek varken kardeşine nasıl, ‘İzin ver, gözündeki çöpü çıkarayım’ dersin? Seni ikiyüzlü! Önce kendi gözündeki merteği çıkar. O zaman kardeşinin gözündeki çöpü çıkarmak için daha iyi görürsün.”

(Bu alıntı ünlü atasözümüzün kaynağını göstermesi bakımından da çok faydalı oldu.)

* * *

Yıllardır yazmak istediğim 6 yazılık diziye başlamak şimdi kısmet oluyor: Yazı masamın üzerinde Aydınlık dergisinin 20 Ekim 1996 tarihli 487’nci sayısı duruyor. Kapakta, günümüz başbakanı RTE’nin bir portresi, portrenin üzerinde şu manşet yer alıyor: “Merak edilen gizli mesajı açıklıyoruz: Abramowitz Tayyip’i Erbakan’ın yerine hazırlıyor!”

Eşeğimi sağlam kazığa bağlamak için, Aydınlık’ın Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazarı Serhan Bolluk’a telefon edip sordum: “Recep Tayyip Erdoğan. Bu sayıdan dolayı dergiyi mahkemeye verdi mi?”

Serhan Bolluk cevap verdi: “Hayır abi, ne mahkemeye verdi, ne de tekzip etti!”

Elimiz sağlam artık ama gene de çok dikkatli olmalı. Belediye başkanı başbakan olduğundan bu yana sadece üzerinden düştüğü atı mahkemeye vermedi. Gölgesine basanı mahkemeye veriyor...

* * *

Sinan Onuş imzalı haber; derginin 4, 5 ve 6. sayfalarında yer alıyor: “Amerika Tayyip’e oynuyor... Abramowitz ile Tayyip Erdoğan’ın 6 yıl önceye dayanan dostluğu ... RP’deki ‘sivil toplumcu’ görüntünün mucidi Abramowitz... Helsinki Yurttaşlar Derneği üyesi Ali Bulaç, Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarını yazıyor... Tayyip Erdoğan’ın destekçisi MÜSİAD, ABD ile iç içe... RP’li üst düzey yetkili: ‘Cemaat operasyonu Amerikan politikası’...”

Bu yazının yayınlanmasının üzerinden tamı tamına 15 yıl 7 ay 1 gün geçmiş. 14 Ağustos 2001 tarihinde kurulan partinin kuruculardan Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, İdris Naim Şahin, Binali Yıldırım ve Bülent Arınç partinin önde gelen isimleri. Bünyesinde Millî Selamet Partisi-Refah Partisi-Fazilet Partisi (millî görüş), Anavatan Partisi (Turgut Özal’a yakın isimler) ve Adalet Partisi-Doğru Yol Partisi (merkez sağ) kökenli isimleri barındırmakta.

* * *

15 aylık bir parti olarak 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan seçimlerde en yüksek oy oranını alarak (geçerli oyların %34,63’ü) Abdullah Gül başkanlığında 58. Cumhuriyet Hükümeti‘ni kurdu. Aldığı siyaset yasağı nedeniyle kabine ve TBMM‘de yer alamayan genel başkan Erdoğan’ın bu yasağı, Cumhuriyet Halk Partisinin de desteklediği bir anayasa değişikliği ile kaldırıldı. Erdoğan, 8 Mart 2003 tarihinde Siirt‘te yapılan yenileme seçimlerinde milletvekili seçilerek meclise girdi. Bunun üzerine Gül başkanlığındaki 58. Hükümetin 11 Mart 2003 tarihindeki istifasının ardından, 15 Mart 2003‘te 59. Cumhuriyet Hükümeti‘ni kurdu.

Demek ki Recep Tayyip Erdoğan, Aydınlık dergisinin bu yayınından tamı tamına 4 yıl 11 ay 24 gün sonra AKP kurucu Genel Başkanı, 6 yıl 4 ay ve 25 gün sonra başbakan olmuş.

Böylece derginin falı ya da gerçeklere dayalı öngörüsü gerçekleşmiş. Yani: Morton Abramowitz görüşmesinden sonra Allah, Recep Tayyip Erdoğan’a “Yürü ya kulum!” demiş.

Allah’ı ve ABD’yi arkasına alan hangi kulun sırtı yere gelir ki RTE’nin gelsin?!

* * *

Bu Morton Abramowitz denen zatın özyaşam öyküsü bir casuslar kralının, bir iş bitiricinin portresi: 1953 yılında Standford Üniversitesi’ni bitirmiş. 1 Şubat 1985 ve 19 Mayıs 1989 tarihleri arasında Ronald Reagan başkanlığı döneminde ABD Haberalma Araştırma Dairesi direktörlüğünü (İngilizce: Bureau of Intelligence and Research) yapmış. 1991 yılında, Türkiye’nin Ankara Büyükelçiliği görevinden ayrılmış ve ABD İçişleri Bakanlığı’ndan emekli olmuş. 1991- 1997 yılları arasında Carnegie Vakfı‘na bağlı uluslararası çatışma ve krizlerin önlenmesi için çalışan Carnegie Uluslararası Barış için Bağış Komitesi’nin (İngilizce: Carnegie Endowment for International Peace) Başkanlığını yapmış. 1997-1998 yıllarında Uluslararası Kriz Grubu (İngilizce:İnternational Crisis Group) Başkanlığı’nda bulunmuş. Dış İlişkiler Konseyi (İngilizce: Council on Foreing Relations (CFR) kıdemli üyesi. CFR’nin yayını olan dış İlişkiler (İngilizce: Foreing Affairs) dergisinde yazmakta. ABD’nin uzak doğu (Çin ve Kore) ile ilgili kitapları bulunmakta. Balkanlardaki çatışmalar ile ilgili ve Kosova problemi ile ilgili çalışmaları olmuş.

Başbakan Erdoğan’ı kendisiyle yüzleştirelim mi? (2)

Bu yazının tamamı Sinan Onuş’un yazısından yapacağım alıntılardan oluşacak:

***

[“Morton Abramowitz geçen Salı günü (ya 8 ya da 15 Ekim. Ö.İ.) Recep Tayyip Erdoğan ile makamında görüştü. Tayyip Erdoğan basına, Abramowitz’in ‘Sıcak ve olumlu bir mesaj’ getirdiğini söyledi.”

RTE, mesajın içeriğini elbette söylemiyor ama Aydınlık bir yolunu bulup öğreniyor: “Aydınlık’ın RP’ye yakın kaynaklardan öğrendiğine göre, Abramowitz ile Erdoğan arasındaki görüşmenin mesaj içeren bölümü şöyle”:

“Abramowitz: Siz İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde bu kadar başarılara imza attınız. Bundan sonra artık kendinizi Türkiye çapında bir insan olarak tanıtma yolları bulmalısınız.

Tayyip Erdoğan: Ben herhangi bir mücadelenin, veliahtlık, başkanlık yarışı içine girmek istemiyorum. Böyle bir gayretim yok.

Abramowitz: Biz niyetiniz olsun diye söylemiyoruz. Bu sizin ülkenizin yararınadır. İstanbul Ortadoğu’nun başkentidir.Siz burayı yönetip yıldızınızı parlattığınıza göre. Türkiye için de çok şey yapabilirsiniz. Bunun adını illa liderlik koymayın.”

Uygun olta uygun yem

“Recep Tayyip Erdoğan, RP’nin İstanbul Belediye Başkanı. Ancak bundan ibaret değil. Pazar günü yapılan RP Kongresi’nin Divan Başkanlığı koltuğunda oturuyordu. Daha da önemlisi, Kongre’de Erbakan takiyye konuşması yaparken, RP adına, RP’nin gerçek niyetlerini ortaya koyan konuşmayı Erdoğan yaptı. Erbakan tecriti kırmak için topluma seslenmek rolünü üstüne almıştı. Şeriat’ın savaş bildirgesi ise Erdoğan’ın ağzından okundu. Erdoğan için ‘Erbakan’ın veliahtı’ değerlendirmesi öteden beri yapılır. Nitekim Kongre’deki rolü ve tutumu, söz konusu değerlendirmeleri fazlasıyla doğruladı.

Basın önündeki yalanlamalara rağmen Tayyip Erdoğan, Erbakan sonrasının liderliğine hazırlandığını bütün davranışlarıyla ortaya koyuyor.”

Altı yıl önceye dayanan ilişki

“Amerika, oltayı atacağı adamı ve oltaya takacağı yemi özenle seçiyor. Bu olta yeni atılmış da değil. Abramowitz daha Ankara’da ABD Büyükelçisi iken, Recep Tayyip Erdoğan ile ilişkiye geçti. Erdoğan o zaman, RP Beyoğlu İlçe Başkanı idi. Kasımpaşa’da bir vakıftaki tanışma toplantısında, dönemin RP İstanbul İl Yönetiminden bir yetkili de vardı. Buluşmayı ayarlayan, RP’nin dışa açılma kapısı işlevi gören ‘solcu’ bir gazeteciydi. Şimdi İkinci Cumhuriyetçilerin Şeriatçı kanadının önde gelenlerinden Mehmet Metiner de bu ilişkinin kurulmasında rol aldı. RP ile arası açık olan Metiner, bu görüşmenin ardından Tayyip Erdoğan’la birlikte toplantılara katılmaya başladı.

“Abramowitz ile Erdoğan, bu tanışmadan sonra birçok kez, kamuoyundan gizli olarak bir araya geldiler. Erdoğan Belediye başkanı seçildikten sonra, Büyükşehir Belediyesi’nin Florya’daki Lokalindeki buluşmalarının tanıkları var.”

***

Bence, son elli yılın en önemli haberi olan bu yazı, 20 Ekim 1996 tarihinde yayınlandıktan sonra 28 Şubat 1997 tarihine tamı tamına 4 ay 8 gün geçmiş. Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşları AKP’yi 4 yıl 9 ay 24 gün sonra kurmuş.

Bir siyasetçinin hayatında çok kısa bir süre. Bu 4 yıl 9 ay 24 gün içinde neler oldu neler.

Bu nasıl iş? Sinan Onuş’un anlattığı bir öykü mü, yani bir kurgu (fiction) mu, yoksa bir kurgubilim (science-fiction) metni mi? Nedir Allahaşkına? Gazeteci diliyle bir asparagas mı?

Bu yazıyı 20 Ekim 1996 günü ve daha sonra okuyanlar, mutlaka, Aydınlık dergisinin “malum kompo merakı”na (!) yormuş olmalılar.

Bunları Fethullah Hoca yazsa ya da söylese, rüyada gördü diyeceğim. Çünkü Fethullah Hoca geleceği rüyasında görüyor: “Herhangi bir insanın, üç aylık çalışma ile, bir-iki ‘erbain’ (kırk gün inzivaya çekilme) çıkartmakla, gözünü yumduğunda üç ay sonra olacak hadiseleri sapmadan veya az bir inhirafla söyleyebilmesi, içinde bulunduğu ülkenin içtimâî ve siyasi gelişmelerini çok önceden kestirip ifade edebilmesi, hükümet şu zaman düşecek, şu parti kazanacak, başbakan filan kişi olacak, cumhurbaşkanlığına filan kişi seçilecek, şeklinde tahminlerde bulunabilmesi - biraz tecrübe ettiğim için bilerek söylüyorum - hiç de zor değildir.”

***

Ne dersiniz, Sinan Onuş, Fethullah Hoca’nın yanında staj görmüş olabilir mi?

20 Ekim 1996 tarihini ve Refah Partisi 5. Büyük Kongresi’nin tarihi olan 13 ekim 1996’yi internette bir araştırın, çok ilginç şeyler var

Başbakan Erdoğan’ı kendisiyle yüzleştirelim mi? (3)

Arşivde araştırma yaparken, 21 Nisan 2007 tarihinde Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanmış, konuyla ilgili bir yazımı buldum. Adı “Şu feleğin işine bak!” Birlikte okuyalım:

***

[15 nisan 2007 tarihli Aydınlık Dergisi’nden ilginç şeyler öğrendim. Çoğunuzun dergiyi okuduğunuzu sanmadığım için bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum:

[Tarih: 16 Şubat 1997. Cumhuriyet Gazetesi’nden Leyla Tavşanoğlu, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’le röportaj yapıyor. Bir yanıt şöyle: “Perinçek: ABD Tayyip Erdoğan’ı Başbakan, Abdullah Gül’ü de Dışişleri Bakanı yapacak. CIA’nın yan kuruluşlarından Rand Corporation’ın yayın organında da bu yazıldı.”

Doğu Perinçek, bu saptamayı 3 Kasım 2002 seçimlerinden 5 yıl 8 ay önce yaptı. Aydınlık da 20 Ekim 1996 tarihinde “Abramowitz, Tayyip’i Erbakan’ın yerine hazırlıyor” kapak haberiyle ABD’nin Erdoğan’a verdiği görevi duyurmuştu.

Gülen AKP mimarı

Erdoğan’la Abramowitz’in ilk teması kapatılan Refah Partisi’nin ilçe başkanıyken kuruldu. Bu temasın ardından Tayyip İlçe Başkanlığı’ndan İl Başkanlığı’na ve oradan da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na çıkarıldı.

CIA İstasyon Şefi Graham Fuller, 2001’de “İslami hareketin liderliği” görevini, Tayyip Erdoğan’ın “yenilikçileri”ne verdi. Fuller, Aktüel Dergisi’nin 520. sayısında Fazilet içerisinde “yenilikçi kanat İslami hareketin lideri olacak” dedi. Erdoğan’ın kuracağı partinin “mimarlığını” da Fethullah Gülen yaptı.

Tayyip Erdoğan, CIA şefleriyle görüştükten sonra TÜSİAD’a “Turgut Özal’ın bıraktığı yerden gideceğim” sözünü verdi.

15 nisan 2007 tarihli Aydınlık’ta bunlar yazılı.

20 Ekim 1996

Ben kartezyen, rasyonel ve kuşkucu bir insanım. Eğer Aydınlık Dergisi’nin 20 Ekim 1996 tarihli sayısının kapağının tıpkı basımını 15 Nisan 2007 tarihli derginin 6. sayfasında görmeseydim, alıntıladığım satırlar bana bir komplocu palavra olarak gelebilirdi.

Aydınlık Dergisi’nin kapağında “Merak edilen gizli mesajı açıklıyoruz: Abramowitz Tayyip’i Erbakan’ın yerine hazırlıyor” diye yazan 20 Ekim 1996 tarihli sayısını mutlaka okumuşumdur. Ama okuduğuma dair en küçük bir bilgi kırıntısı yok belleğimin bir yerinde. Demek ki okuduktan sonra bir falcılık palavrası olduğunu düşünerek unutmuş olmalıyım.

Ama Aydınlık Dergisi R.T.Erdoğan’ın Türkiye Cumhuriyeti başbakanı olacağını 3 kasım 2002 seçimlerinden tamı tamına 5 yıl 8 ay önce ilan etmiş. Cumhurbaşkanı adayı olmasına kendisi mi yoksa aynı merciler mi karar verecek? 2007 yılının Şubatı’nın 20. günü benim gözüm iyice korkmuş durumda.

Şeyhin şeyhi kim?

AKP, MKYK’sı 7 saat süren toplantıdan sonra cumhurbaşkanı adayını tek başına seçmesi için parti başkanı ve Başbakan R.T.Erdoğan’ı yetkilendiriyor. Midemi bulandıran bu değil. Demokrasinin “D”sinden habersiz bir partiden beklediğim birşey. Tarikatların sivil toplum örgütü kabul edildiği bir ortamda, kuşkusuz, “Şeyh”in tek karar mercii olması pek doğal. Ama şeyhin şeyhi kim? Bunlar kabul edilir gibi değil. Benim midemi bulandıran, kendilerini amorf demokrasinin savunucusu ilan etmiş kalem erbabının bu açık-seçik mutlakiyetçi (otokratik) duruma itiraz etmemeleri. Bu türden insanlarla karşılaşmamak için köşe bucak kaçıyorum. Olur da karşılaşır, ellerini sıkmak zorunda kalırım, elim kirlenir diye !... ]

***

5 yıl sonra, 2012 yılının Mayıs ayında bu yazıyı yazarken, şaşkınlıktan ağzım bir karış açık! Helal olsun vallahi! Bir ülke halkı nasıl oluyor da böylesine bir mandepsiye bastırılır, tuzağa düşürülür, kandırılır.

Şimdi hemen saldıracaklar: Büyük Türk milleti asla mandepsiye basmaz, çürük mal almaz! Türk halkına hakaret etme! Müslüman Türk halkına yukardan bakma! Ne olacak pis jakoben herif!

28 Şubat, RTE’nin okuduğu şiir yüzünden kısa süren hapishane keyfi, ardından CHP sayesinde milletvekili seçilip başbakanlık koltuğuna kurulması... Bunların hepsi bir siyasal tiyatro oyunun sahnelenmesi olabilir mi, olamaz mı?

3 Kasım 2002 seçiminden sonra hiçbir ünvana sahip olmayan RTE’nin Beyaz Saray’a bir başbakan gibi kabul edilmesini de unutmayalım. Beyaz Saray’a davet eden adam onun pek yakında en sadık başbakan olacağını biliyor mu, bilmiyor mu? Adamın arkasında, Allah var, sarayı beyaz koskoca ABD var, cinci ve büyücü, dilbaz ve râvi Fethullah Hoca var; CIA’nın Graham Fuller’i var, IRI’si (Uluslararası Cumhuriyetçi Enstitü) ile, NDI’si (Ulusal Demokrasi Enstitüsü), Freedom House var; bilumum yerli ve yabancı Sefil Toplum Örgütleri (NGO’lar) var, var oğlu var! Bir tek Dalay Lama eksik! Belki o da vardır!

Acıyan bize acısın!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget