Özgürlük ve umut! - Ruhat Mengi

 Özgürlük ve umut!
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 1 Mayıs’ta Yozgat’ın Boğazlayan ilçesinde 3000 kişiye hitabetmiş ve 1 Mayıs’ın “alın teri dökenlerin, evine helal ekmek götürenlerin günü” olduğunu söyledikten sonra “partisinin önümüzdeki süreçte güçlü bir çıkış yapacağını” vurgulamış. Geçtiğimiz hafta The Economist dergisi de yazdığı yorumda “Kılıçdaroğlu bu seçimde başbakan olmayabilir ama giderek çok daha sıkı bir rakip haline geliyor” demişti.

Gerçekten de CHP’de lider değişikliğinden sonra ciddi bir değişim göze çarpıyor. Öncelikle geçen yıllardan farklı olarak açıklanmasının hemen arkasından köşe yazarlarına “Seçim bildirgesi medya özeti” gönderdiler ki örneğin referandum öncesinde hazırladıkları “Anayasa değişikliği taslağı” kitapçığı bile zamanında gelmemişti.

Son derece güzel ve net bir özet..

Sonra, sokaklarda CHP’li ilçe başkanlarının “Nerede oy kullanacağınızı bizden öğrenebilirsiniz” afişlerine rastlıyorum ki daha önce böyle bir çalışmalarını da görmemiştim. Bunlar bile seçimde ‘sandık başlarında duracak gözcülerin çay-kahve-sigara vs için yerlerini dakikalarca boş bırakmayacak sorumlu kişiler’den seçileceği.. YSK’nın daha önceki “milyonlarca kayıp veya ilave seçmen’ ya da “sandık sonuçlarını vermeme” gibi olaylarının, “bilgisayarlar çöktü, elektrik kesildi” gibi sürprizlerin (!) tekrarlanmaması konusunda bu kez gerekeni yapacakları ümidi veriyor. Hatta belki “hekır-savar” bile bulurlar kendilerine, iyi de olur!

BASKIYA SON

CHP Seçim Bildirgesi “Özgürlüğün ve Umudun Ülkesi, Herkesin Türkiyesi” başlığıyla hazırlanmış ve içinde “liderler yerine milletin kendi vekillerini seçeceği” demokratik seçim sisteminden, “barışçı her tepkinin meşru sayılacağı”na, “baskıya, korkuya, basılmamış kitap imhasına son”dan, “kadına yönelik şiddetin ağır suç sayılacağı”na, “Topraksız köylüye toprak, işsize daha fazla ödenek”ten, “ihtiyacı olan her aileye destek” vaadine, “emeklilere milli gelir zammı”na, “üniversite harcının kaldırılması”na kadar aklınıza gelen her konuda verilmiş sözler var ki gerçekten uzun uzun okuyup incelemeye değer.

İncelediğinizde, hala süregelen “Haberal’ı niye aldınız, onun hastanesinde Ecevit’i hasta etmeye çalıştılar” benzeri anlamsız yıpratma gayretlerinin önemli ve somut projeler karşısında ezilip gittiğini görüyorsunuz. Ecevit’in son yıllarında “siyaset yapamayacak kadar” halsiz ve hasta olduğu ve neredeyse tamamen eşinin desteğiyle işi götürdüğü her halinden belli değilmiş gibi son zamanlarda buna sarıldılar. Onu tutturamayanlar bu kez Baykal’ın tamamen kendi sorumluluğunda olan “kaset olayıyla gitmesini” deniyor.

ÇOCUK YOK!

CHP projelerinde “Kadına karşı şiddetin ağır suç sayılacak olması” güzel, Çıkaracakları “Güldünya Yasası” ile töre ve namus cinayetlerine de ağır ceza gelecek olması güzel (bu töre ve namus kelimeleri de kalkmalı), her yıl en az 5 kadın sığınma evi açılacak olması harika.. Bunları kimse hatırlamadı bugüne kadar.

Ama ya çocuklar? Çocuklara tecavüz eden sapıkların, aile içinde kendi çocuklarına bile el uzatan canavarların “serbest bırakılmayıp en ağır cezaya çarptırılması” neden yok? Eğer memleket bir Sırat Köprüsü’nden geçmekte olmasa “Çocuk tecavüzlerine çözüm ve ceza aramayan” partilere oy vermeyelim kampanyası bile açmak gerekirdi, konu öylesine önemli. Bununla birlikte “çocuk konusu dışında kusursuz”a yakın bir çalışma yaptıklarını teslim etmek gerekiyor.

Umarım CHP “çocukları unuttuğunu” en kısa zamanda fark eder ve bu “tek eksikli” bildirgesini de sık sık tekrarlayarak yeterince duyurur. Gerçi TV’lerde ‘eşit şartlarda propaganda yapamayacakları’ bilinen bir durum ama bir yol bulmaları gerek. Zira en kolay duyması gereken, dikkatli medya takipçileriyle konuşurken onların bile ‘bu bildirgeyi duymamış olduğu’ fark ediliyor, benden hatırlatması!





*****


'Çocukların oyu yok' diye mi?

Türkiye’nin kadın kuruluşlarının “çocuk tecavüzü” konusunun peşini bırakmayacaklarını, Meclis açılır açılmaz “ağır cezaların verilmesini sağlayacak yasalar”için eylemlerini sürdüreceklerini söyledik. Hiçbir partinin, ne kadın ne erkek hiçbir bakan veya milletvekili ya da liderin umurundaymış gibi görünmüyor, ağızlarına bile almıyorlar.

Seçim propagandalarında herşey var, “vahşetle karşı karşıya kalan kadın ve çocuklar” yok. Çocuklar oy kullanamaz diye mi acaba? Peki o masum çocuklara tecavüz eden canavarların en ağır şekilde cezalandırılmak yerine serbest bırakılmaları iktidar partisinin de, diğerlerinin de vicdanını hiç mi sızlatmıyor?

SÖYLEMİN FAYDASI YOK!

Hani “74 milyonu aynı şekilde sevmek”, nerede kaldı? Ayrıca, hükümetlerin, meclislerin işi sadece sevgi değildir, vatandaşları korumak, onlara zarar verenlerin cezalandırılmasını sağlamaktır.. Söylem değil, eylemdir önemli olan.

Çırpınıyoruz, bileklerimizi zincirleyip Meclis’in önüne gidiyoruz, “Türkiye’de aile içi, kendi çocuklarına tecavüz yamyamlığı olayları da arttı, ağır ceza verilsin” diye TV’lerden haykırıyoruz, en ufak hareket yok. Ve işte dün “Samsun’da 18 yaşında bir genç kızın hayatının daha ‘öz babası’ tarafından karartıldığı, 8 yaşından beri tecavüze uğrayan kızın bir de üstüne hamile kaldığı” haberi duyuldu.

BU NASIL MAHKEME?

Adli Tıp raporu öz babanın “yüzde 99.9 hamile bırakan kişi” olduğunu belirliyor, buna rağmen adam (gerçek adamlardan özür dilerim) suçu kabul etmiyor, ‘beraat istiyor’ ve dava tanıkların dinlenmesi için erteleniyor.

Eğer burası medeni ve hukukun işlediği bir ülke olsaydı böyle bir durumda davanın ertelenmesi yerine derhal mahkeme kararı verir ve bu “en ağır suçlu”yu “affa-indirime uğramayacak şekilde en ağır ceza”ya mahkum ederdi.

Baksınlar bakalım Batı’da bu saçmalığın benzerine rastlanabilir mi? Hükümet aile içi tecavüz başta olmak üzere çocuk tecavüzlerine en ağır cezanın ve en kısa sürelerde verilmesini mutlaka sağlamak zorundadır, YAZIKTIR BU MASUM VE ÇARESİZ ÇOCUKLARA, YAZIK!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget