Bayram yapabildik diye bayram yapan ülkeyiz.
Medyanın görseli yazılısı bu yıl 1 Mayıs’ın geçen yıllara oranla daha renkli ve coşkulu törenlerle kutlandığında
birleşiyor.
Eşcinselden sınav mağduru öğrenci gruplarına kadar kimi ararsan Taksim Meydanı’nda.
Taksim Meydanı, meydan olalı beri böylesi bir gün yaşamadı diyenler de var.
Mikrofonlara sarılıp meydanın adını değiştirmek gerektiğini isteyen ilericiler de... bugünü överken dünü karalamayı yandaşlık görevi sayanlar da…
***
Coşkulu söylemler ekranlarda, manşetlerde ama:
PKK ve Barış ve Demokrasi Partisi yandaşlarının düzenlediği, kışkırttığı normal sınırları çoooktan aşan eylemlerden söz eden yok!
Yasa tanımaz saldırganların Taksim Meydanı’ndaki anıtın üzerine çıkarak asker Atatürk’ün yüzüne PKK’li katillerin lideri İmralı’daki baş caninin resmini, sivil Atatürk’ün üstüne de BDP flaması asmalarından söz eden tek satır yer almadı medyada. Siyasetçi de görmezden geldi olayı.
Artık etnik şımarıklığı da aşan bu azgınlık, ne yazık ki yalnız medyanın yandaş, dinci kesiminde yer aldı.
PKK kökenli görüş ve politikalarıyla Güneydoğu’yu seçim arifesinde cehenneme çevirerek oy toplamaya girişen BDP’nin hâlâ vekil sıfatı taşıyan üyeleri, devletin polisini tokatlıyor.
Neredeyse olur böyle vak’alar anlayışıyla sinen medyada olayın anlamı üzerinde durulmuyor.
Seçim çadırları kuruyorlar. Arama yapılıyor. Seçim afişleri yerine sokaklarda polise ve halka kullanılan molotof bombaları bulunuyor. Devletin güvenlik güçleri bu çadırları ortadan kaldırınca, BDP’li bir vekil; “Çadırlarımızı yıkarsanız biz de şu bu partiyi basarız ha!” diye bas bas bağırıyor, tehditler savuruyor..
Medya da, İçişleri Bakanlığı da sessiz!
***
PKK ve BDP’ye ödün verdikçe, özgürlüğü kanlı, silahlı saldırıları için kullanmalarına göz yumuldukça… azgınlık hız kesmeyecek, korkarız daha da yoğunlaşıp yayılacak!
Güneydoğu’da isyan kazanları kaynıyor.
Başbakan doğu illerinde BDP’ye Kürt imamın arkasında toplu namaz kıldırdığı için söylemediğini bırakmıyor ve lakin PKK’nin kentlerde yoğunlaşan, BDP ile koşut eylemlerine değinmiyor bile.
Hükümetin zaafı bu ülkeye pahalıya mal olacak.
***
Başbakan’ın, ne anlama geldiği anlaşılamayan bir söylemi var. İkide bir yineliyor: “Kürt sorunu sona erdi!”
Sona erdi dediği günler Güneydoğu illeri şu veya bu vesile ile PKK ve BDP yandaşlarının yarattığı kargaşa içinde.
Neredeyse tavana vuracak PKK ve BDP azgınlığı. Hükümet sessiz!
Pek beğendiği bir sözcükle, Başbakan’a “ya’vu” diye seslenelim:
Bir milyon 700 bin genci ve ailesini yakından ilgilendiren sınav rezaletine de günlerce sessiz kaldınız.
Neredeyse ayını dolduracak rezaletin bir türlü görevden alamadığınız mimarı Prof. Ali Demir’i nihayet önceki gün “Sınav sürecini iyi yönetemedi” diye uzaktannn eleştirdiniz. Oysa “Yaraya tuz bastınız!”
Ya yeni Osmanlı Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Tunus’ta başlayıp Mısır’a, Libya’ya ve Suriye’ye sıçrayan isyan dalgasının neden bize uğramadığına değinen açıklamaları?
Meğer “2002’de -tabii AKP iktidara geldikten sonra- reformlar yapmasaymışız. Mısır, Libya, Suriye gibi olurmuşuz”!
Muhterem Dışişleri Bakanı, 2002’de Türkiye’de, Mısır, Libya ve Suriye’de olduğu gibi kırk yıllık diktatör yoktu.
Demokratik rejim eğrisiyle doğrusuyla yıllardır işliyordu.
Öyle ki son Ecevit koalisyonunun -başlıcası ekonomik- zaaflarından yararlanarak kapatılan dinci partinin küllerinden kurulan AKP, tek başına iktidar olabildi.
Partisini, tarihsel gerçekleri yadsıyarak böylesine övmek, bu hükümetin Dışişleri Bakanı’na nasip oldu. Kutlarız!
***
Amerika, İkiz Kuleleri yerle bir eden yıllardır aradığı Bin Ladin’i öldürmeyi başardı. ABD’nin çeşitli kentleri bayram yapıyor. İnsanlar Beyaz Saray’ın önünde Obama’yı kutluyor.
İmralı’yı teslim alıp yurda getiren Ecevit’e bu operasyon ilk seçimde birinci parti olmayı sağladı.
Bin Ladin’in ölümü Başkan Obama’ya aynı şansı getirecek mi acaba?
Yakalanan, öldürülen katiller oya dönüşüyor.
Yorum Gönder