“Anadolu’yu Vermeyoz!”

“Karşı çıkan  yok olsun!” zihniyetine “Dur” demek zamanı  …
           
Sakın başlığa bakıp bu sözcük böyle söylenmez, yazılmaz diye  bilgiçlik etmeyin! Biz de biliyoruz öyle söylenmeyip , yazılmadığını… Doğrusu “Vermiyoruz”… Ama gelin görün her yaştan gençlerin  kurdukları siteye bu adı vermeleri  beni  sözcüğü böyle yazmaya yöneltti. 
Internet kullanıcıları  ilk sözüm size: http://www.vermeyoz.net/  adresine girin  ve durumu kendi gözlerinizle görün . Internet kullanmayanlar, beni bekleyin ama önce… 
Olmaz olsun böyle demokrasi!
Bu mu hukuk,  bu mu demokrasi ?! Eğer buysa, istemem sizin olsun!
Belki bin kez yazıldı! Ancak bin kez daha yazmalı! Bu köşenin  okurları  Berna Yılmaz ve Ferhat Tüzer adlarını iyi biliyor.   Hani “Parasız Eğitim istiyoruz Alacağız”  pankartı açtılar diye 14 aydır hapisteler. Tutuklular. Hükümsüz tutuklu.  Altı ayda bir mahkemeye çıkıyorlar.   İki gün önce yine duruşma vardı. Bu kez her nasılsa savcı da  mahkemenin tutuksuz devam etmesini istedi.   Ama hayır. Hakim tutukluluğun devamına karar verdi… Bundan sonraki duruşma ne zaman ?
Yanıt 6 Ekim 2011!    Yani bugünden dört buçuk ay sonra!  Oha yani! 
Haklısınız 3 yıldır içerde bekleyenlerin  yanında  birkaç ayın lafı mı olur!
Ah be çocuklar! Siz de şu pankartı Başbakanın görmeyeceği bir yerde açamaz mıydınız yani ! O zaman sıyıracaktınız! İş bunca inada binmeyecekti!
Anadolu Gölbaşına dayanınca!
Sloganları “Anadolu’yu Vermeyeceğiz”… Doğayı sömürüp  yok edenlere, derelere kelepçe vuranlara, tüm sularımızı  enerji şirketlerine satanlara,dağları parselleyip delik deşik edenlere,ormanlarımızda ağaç bırakmayanlara... Yaşamımızı nükleer santrallerle tehdit edenlere "Anadolu'yu vermeyeceğiz" diye haykırıyorlar... Seslerini duyurmak için 40 gün boyunca Türkiye’nin çeşitli noktalarından yürüdüler. (Bkz: Cumhuriyette 10 Nisan yazım)
Geçen hafta sonu Ankara’ya ulaştılar. Ve zulüm başladı: Gölbaşında durduruldular. Karşılarında polis ordusu , cop ve gaz! 
O gün bugün polis çemberindeler. Kente girişlerine izin yok. Yürüyenler orada kamp kurdu. Aç da kalsalar , susuz da,  seslerini duyurmadan geri dönmeyecekler. CHP il teşkilatının yardımlarına izin yok. Çankaya Belediyesi  portatif tuvalet getirdi, indirmelerine polisler izin vermedi.   Polisin ablukaya aldığı alanda özetle yaşam savaşı veriyorlar.  http://vermeyoz.net/ Sayfasına girip destek verin.
Destek verin ki  bu ülkede her gün biraz daha yerleşen  “Korku İmparatorluğuna” direnenler olduğunu  ortaya koyabilelim.
Hiçbir dil, din,  ırk, cinsiyet  ve siyasi görüş ayırımı yapmaksızın bir sivil karşı çıkışa karşı bu tutum, bir kez daha  “ Bana karşı çıkan  yok olsun!” zihniyetini ortaya koyuyor.  Bu zihniyete  “Dur” demek zamanı çoktan geldi de geçiyor …
Müstehçenlik deyince

Ah benim zavallı, zavallı, zavallı ülkem!  YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın  sergideki toprak heykele bakışını gösteren fotoğrafı , gazetede görmemiş olamazsınız!  Heykele bakıyor ve  müstehcen buluyordu!  Gülsem mi ağlasam mı ???
Aksilik bu ya,  müstehcen heykel ertesi gün kırılıverdi!  Ama her zaman böyle güzel aksilikler olmaz.
Her baktığı şeyde kendi kafasının içindekileri görenlere benim  naçizane önerim şu:  Siz siz olun   sakın ince belli testilere,  kollarını , bacaklarını açmış kadınları çağrıştıran ağaçlara, meyvelerden armuda, kavuna, soyulmuş incire zinhar bakmayın!  Zaten ülkemizde bol l miktarda  bulunan , oraları buraları görünen antik heykellere  bakmadığınızı , hele hele  saçı, kolu, boynu görünen kadınlara hiç ama hiç bakmadığınızı varsayıyoprum elbet! Bakacak olursanız  cehennemden cayır cayır yanarsınız!  Benden söylemesi ...
YOL GEÇEN HANI’na bekleriz
Bir kaç gün önce İstanbul ayaklarımın altında, Pınar Selek’le kahve içiyorduk. Müthiş bir gizli cennette Ayazpaşa’da (Set Otel’in terasında ) bana  yoğun programını anlatıyordu: Sosyolog olarak  çalışmalarının satırbaşları şöyle: - Fransa’da Strasburg Üniversitesinde   Uluslar arası Mahkemeler ve  Kadın katılımı üzerine çalışıyor. - Almanya’da Bağımsız Sığınma Evlerinde “Kriz Çözümü” eğitimi veriyor.  –Rosa Luxemburg Vakfı’nda “Çok kültürlülük” seminerleri veriyor.  Bu arada doktorasına devam ediyor. Ayrıca  “ Sürüne Sürüne Erkek Olmak” romanının Almanca okumalarına katılıyor.  Şimdi yeni romanı da çevrilmekte.
Pınar Selek  bu sıkı çalışmasına geri döndü ama arkadaşları kısa sürede yeni baskı yapan ilk romanı ‘Yol Geçen Hanı’ misafirlerini ağırlamaya hazırlanıyor. İletişim Yayınları’ndan çıkan kitap için önümüzdeki Pazar günü romanı yayıma hazırlayan editör Belçe Öztunalı, yazar Karin Karakaşlı  ve Sema Aslan Amargi’de  romanı ve yazma hallerini tartışacaklar. Yolu düşenleri “Yol Geçen Han”a bekleriz diyorlar. Bilginize.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget