AKP Hükümeti dün bütün ülkede 19 Mayıs törenlerini yasaklamaya kalkıştı. Stadyumlarda tören yapılmadı. Okullardaki törenler desteklenmedi. Ankara’da merkezi bir devlet töreni gerçekleştirilmedi. Valilikler, ülke genelinde siyasal partiler ve çeşitli kurumların Atatürk anıtlarına çelenk koymalarına izin vermedi. Sadece Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü önünde, sokak arası denilebilecek küçük bir meydanda Bakan Suat Kılıç’ın katılımıyla tören düzenlendi.
Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın düzenlediği anlaşılan bu tören, kasaba panayırlarını aratmayan ruhsuz, rüküş, içi boşaltılmış ve kötü bir etkinlikti. Cumhuriyetin kuruluş atılımını simgeleyen 19 Mayıs adeta bir “ayıp” gibi saklanmaya çalışıldı. Bakan Kılıç, törene katılan bir kız grubunun gösterisini “edepsizlikle” suçladı.
Peki, bütün bunlar ne anlama geliyor? Yanıtı açık; Türkiye’de bir karşı devrim gerçekleşti. Amerikancı bir karşı devrim… Uzun süredir yazıyoruz; AKP-Cemaat iktidarı Birinci Cumhuriyeti yıktı.
Türkiye artık bir “Ilımlı İslam Cumhuriyeti” haline gelmiştir. Bu dönüşüme, aynı anlama gelmek üzere “İkinci Cumhuriyet” de diyebiliriz.
Her ulusun bir doğuş ve kuruluş öyküsü ya da miti vardır. Eğer bu kuruluş ya da doğuş Ortaçağ’dan çıkış, insan aklının özgürleşmesi, iktidar iradesinin gökyüzünden yeryüzüne (halka) indirilmesi ve aydınlanma devrimi anlamına da geliyorsa –ki genellikle böyledir- tarihsel olarak insanlığın ilerici atılımının bir parçası demektir.
Cumhuriyet devriminin tarihsel anlamı da budur. Dünya ve Batı için Fransız Devrimi ne anlama geliyorsa, Doğu ve İslam dünyası için Cumhuriyet devrimi de aynı anlama gelmektedir.
Ancak, sizin için ilerici bir atılımı başlatan bir devrim, başkaları için yenilginin ve kaybedişin simgesi olabilir. Cumhuriyet devrimi bir Ortaçağ imparatorluğunu ve din devletini yıkmıştır. Emperyalist işgale karşı verilen bir kurtuluş savaşı içinde gerçekleştirilmiştir.
Cumhuriyetin tasfiye ettiği güçler, bugün emperyalizmin İslam dünyasını yeniden biçimlendirme projesinden aldıkları güçle, bir atılım içindedir. Önemli bir başarı sağladıkları da ortadadır.
Bugün tasfiye edilen şey, insanlığın ilerici kazanımlarıdır. Sol da bu kazanımlar üzerinde kendi varlık zeminini bulmaktadır.
Rejime / sisteme yönelik her eleştiri demokratik bir itiraz değildir. Cumhuriyet’e soldan gelen ve tarihsel bakımdan ilerici, kategorik olarak devrimci eleştiri başka bir şeydir, gerici ve karşı-devrimci itiraz ise daha başka şey.
Ancak yaşananlar Türkiye gericiliği için Pirus zaferinden başka şey değildir. Yani, eğer bu bir zaferse yenilgiden beter bir zaferdir.
Çünkü dün halk hükümetin yasağını dinlemedi. Türkiye’nin her köşesinde sokaklara dökülerek ilk kez sivil bir 19 Mayıs kutladı. Zaten insanlar yıllardır içi boşaltılmış, sıkıcı resmi törenlerden bıkmıştı.
Buraya bir mim koyun. Bu 19 Mayıs bir dönüm noktası olacaktır. Çünkü olup bitenler maddenin doğasına aykırıdır. Bir rejimin / sistemin kendisiyle köklü bir hesaplaşma yaşamadan ve esaslı bir kırılma / çatışma gerçekleşmeden onun yarattığı kurumlara dayanarak onu bütünüyle tasfiye edemezsiniz.
İşte dün sokağa dökülen büyük halk kitleleri bunun işaretini vermiştir. Sanıldığı gibi Cumhuriyetin kitle tabanı bu ülkede, bazı iktidar yanaşması liberal aydınların ileri sürdüğü gibi yüzde 20 filan değildir. AKP’ye verilen oyların büyük bölümü bile, bu partinin Cumhuriyeti yıkması için verilmiş oylar değildir. Sokağa çıkan milyonlarca insan, bugüne kadar büyük bir şaşkınlıkla izlediği sürece müdahale etmeye başlamıştır. Ve belki de tarihte ilk kez bir “Sivil 19 Mayıs” kutlanmıştır. Emin olan devamı gelecektir.
Yukarıda yaptığım değerlendirmeler benim eğilimimi yansıtmaktan çok, duruma ilişkin nesnel tespitlerdir. Bu nedenle “sağa sola” çekiştirmenin anlamı yoktur.
Merdan Yanardağ/Yurt Gazetesi
Yorum Gönder