Silivri’deki Babalar ve Kızları - Emre Kongar

 Silivri’deki Babalar ve Kızları
Bugün 1 Mayıs…

Emek Bayramı…

İşçi Bayramı…

Bahar Bayramı.

Doğanın, sevginin, aşkın, dayanışmanın, hakkın, hukukun, insanlık değerlerinin çiçeklendiği bayram.

İnsanlık kin ve nefretle, zulümle değil, sevgiyle, aşkla, dayanışmayla, üretimle çiçeklenir, yücelir, ilerler, gelişir.

İşte 1 Mayıs bunun bayramıdır!

***

Silivri’de yatan babalar…

En büyük hazineleri olan evlatlarından ayrı kalmanın işkencesini çekenler…

Mahpusluğun yanında, kahredici evlat özlemi…

Anılar, yaşanmışlıklar, umutlar, yaşanacaklar, hayaller…

Sevgilerin en hası…

Sevgilerin en karşılıksızı…

Evlat sevgisi…

Kırılgan, narin, üzerine titrenen kız evlada duyulan, koruma duygularıyla, gerçekleştirilecek başarıların özlemiyle bütünleşmiş o tarifsiz duygu!

***

Silivri’de yatan babalar…

Parmaklıkların dışındaki evlatlar…

İlkokul öğrencisinden, dünyanın en parlak üniversitesindeki hocaya kadar, her yaştan kızlar!

Bu yazı onlardan sadece bir iki örneği anmak için yazıldı…

Evlada karşı duyulan sevginin ne olduğunu bilen…

Yaşamını, çocuklarının mutluluklarında gören biri tarafından.

***

Mustafa Balbay…

Gazeteci yazar…

Yağmur…

Daha çok küçük, ilkokul öğrencisi…

Babasından ayrı kaldığına ağlıyor, sevgisi cama çarpıyor, durumu anlamaya çalışıyor.

Tuncay Özkan…

Gazeteci, yazar…

Nazlıcan…

Ergenlik çağında, lise öğrencisi…

Kendi sorunlarıyla, okulla uğraşırken babasını özlüyor.

Dursun Çiçek…

Albay…

İrem…

Avukat oldu, babasını savunuyor…

Kışladan Hasdal’a, Albay Dursun Çiçek Vakası adıyla bir de kitap yazdı.

Çetin Doğan…

Emekli Orgeneral…

Pınar…

Harvard’da başarılı bir hoca, eşi ünlü ekonomi profesörü Dani Rodrik’le birlikte Balyoz, Bir Darbe Kurgusunun Belgeleri ve Gerçekler diye bir kitap yazdı.

Ve Ali Tatar…

Haksızlığa uğradığı düşüncesini kaldıramayarak intihar eden Yarbay…

Kızı Gökçen’e, “Canım kızım, çok iyi çalış, iyi yerlerde ol ki, benim hesabımı sorabilesin” diye vasiyeti var.

***

Silivri’deki babalar, eşleri, oğulları ve kızları:

Yukarıdaki örnekler kamuoyuna yansıyan, aysbergin görünen yüzünün bir bölümü…

Kimbilir suyun altında, dört duvar arasında, parmaklıkların ardında, bilemediğimiz, göremediğimiz, duyamadığımız daha ne trajediler var!

Bir zanlıyı, bir tutukluyu, bir hükümlüyü hapse attığınızda:

Bir eşi, bir evladı, bir babayı, bir anneyi, bir kardeşi, tüm bir aileyi, üstelik de kişi daha yargılanırken hüküm giymeden cezalandırıyorsunuz!

Bu zulüm hiç bitmeyecek mi?

***

Not: Bugün Suadiye’de saat 13’te, Kanyon’da saat 17’de Remzi Kitabevi’nde “İçimizdeki Zalim”i imzalayacağım.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget