Malumu İlan! - Cüneyt Arcayürek


Hükümetin baş terörist Öcalan ile pazarlığa giriştiğini yadsıyan yok!
Başbakan, İmralı’da terörist başı ile görüştüklerini saklama gereğini duymuyor.

Öcalan da cezaevinden örgüte, cinayetlere devam etmesi talimatını veriyor.
Örgüt; İstanbul’da masum insanlara bombalı saldırı düzenliyor ve Başbakan, gayet rahat, Olay PKK imzalı diyor.
Vatandaş bacağını kaybediyor, yaralananlar hastanelerde.
Oy yitirmeye asla, ne olursa olsun, dünyalar yıkılsın razı olamayan Başbakan; bomba olayından sonra, çocuklara oyuncak, altın dağıtmaya gidiyor.
Hükümet böyle. Medyanın hali malum.
***
Yargının bağımsızlık sürecinden bağımlı düzeye nasıl geldiğini anlatmaya da gerek yok.
Bugünlerde kimilerinin de maskeleri düşerek gerçekler ortaya çıkınca; yarabbi, ne büyük günah işledik ki, böylesine demokrasiye aykırı yüzlerin yönetiminde yaşamaya mahkûm olduk diye insanın içinden kendini sorgulaması geliyor.
Örneğin kimi davalardaki gelişmeler daha az mı şaşırtıcı?
Seçim derdine düştük. Dikkat çekmeyen bir haber; gizli tanık gerçeğinin ne olduğunu değil, ne olmadığını kanıtladı.
Darbeye katılımcı diye içeri alınan Albay Dursun Çiçek; son duruşmada bir gizli tanıklığın ne denli yalancı, uydurma olduğunu açığa çıkardı.
Gizli tanık, darbeci Albay Dursun Çiçek’i teşhis etmiş. Albay’ın sorduğu sorulara gizli tanıktan aldığı yanıtlar; inanın Aziz Nesin’in güldürü öykülerini bile solluyor:
Soru - Madem beni gördün, söyle bakalım, üstümde nasıl bir elbise vardı?
Yanıt - Hâki renkli asker üniforması vardı.
- Ben denizciyim, bizim üniformamızın rengi başka.
- Tamam şimdi hatırladım, beyaz renkli bir üniforma vardı.
- Yine yalan söylüyorsun. Çünkü sen beni ocak ayında gördüğünü söylüyorsun. Oysa ocak ayında biz siyah giyeriz.
Bu sorgulamadan sonra gizli tanığın Albay Çiçek’i suçlayıcı açıklamalarının değeri beş para eder mi?
***
Karamsar yorumlara insanı; örneğin Ajda Pekkan gibi neredeyse yarım yüzyıllık bir şarkıcının yaptığı açıklamalar zorluyor.
Sayısını herhalde artık kendisinin de anımsamadığı, yeni yüzünü biçimlendiren son estetik ameliyatından sonra; Devlet Bakanı Egemen Bağış’a sesleniyor:
Muhteşem vizyonunuzla ülkemizin önünü açtınız. Her zaman sanat ve sanatçının yanındasınız dedikten sonra, lakin -nedense, ne içinse- dili fren tutmuyor. Dualar ediyor: Allah sizi başımızdan eksik etmesin!
Daha önce Köşk salonlarında zamanın cumhurbaşkanına kıl çeken bir başka alaturka kadın şarkıcı da Emine Hanım’ın önüne diz çöküp, Beraber yürüdük biz bu yollardayı birlikte söylüyor.
Bu ülkede onurlu yaşamak bedava! Yalakalık para getiriyor, parrrra!
***
Anketler yine boy göstermeye başladı.
İktidar tayfası gazetelerden biri dün yine AKP’nin yüzde 48’lerde durduğunu -bir ankete dayanarak- açıklıyordu.
Heyecandan yoksun seçimin neler getireceği götüreceği; içeride olduğu kadar dışarıda da merak konusu. Örnek:
Yazarımız Leyla Tavşanoğlu’na Washington’da bir ABD yönetim yetkilisi, RTE’nin zaten ayakta olan sinirlerini daha bir bozacak bir iki sonuç açıklamış: AKP’nin 367’ye ulaşması hayal. Oy oranı yüzde 38! MHP de baraja takılmaz!
Seçimde heyecandan yoksun diyoruz ama, yalnız partiler değil, bireyler de seçim anketleriyle yakından ilgili. Bu ilgiyi örnekleyeyim:
25 Mayıs Perşembe günü Güncel’de ismini vermediğim bir ünlü işadamımızın güvenilir kaynaklardan aldığı bilgilere dayanarak; CHP’nin 12 Haziran seçiminden birinci parti olarak çıkacağını söylediğini yazdım.
Genel yayın müdürümüzle beraberdik. Anketlere göre, kesin saptamayı (iddiayı) kuşkuyla karşıladığımda Sizinle bu konuda bahse girerim dediğini, hatta bizim mütevazı önerimize karşılık -bahsi kaybederse- ne istersek, ama ne istersek alacağını altını çizerek söyledi. O kadar emindi CHP’nin birinci parti olacağından.
Yazının yayımlandığı 25 Mayıs’ta ve dün sabah; CHPnin birinci parti olacağını kesin ifadeyle söyleyen ünlü işadamının kim olduğunu soran yoğun istekler geldi, okurlardan ve partililerden!
CHP’nin bu seçimde AKP’den ülkeyi kurtarmasına o denli gönül bağlandı ki; olası sonucu aldığı bilgilere dayanarak, üstelik bahse girecek kadar kesin bir ifadeyle söyleyen ünlü bir işadamının adını yazmak zorunluluğu doğdu: İnan Kıraç’tı.
25 Mayıs’ta da yazdığımı yineleyeyim: 12 Haziran’da; AKP’den bir an evvel kurtulmayı yıllardır özleyen ben, bahsi kaybetmeyi… Sayın Kıraç da kazanmayı bekliyoruz!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget