İş dünyasının duayenlerinden İnan Kıraç, kaset komplosuyla devrilmesinden yaklaşık üç ay önce Deniz Baykal’ı ziyaret ediyor.
Kıraç görüşmede CHP’nin ve Baykal’ın performansının iyi gittiğini söylüyor, ancak üç ismin kurultayda aday gösterilmemesi talebinde bulunuyor. Bu üç isim dönemin CHP Genel Sekreteri Önder Sav ile Mustafa Özyürek ve Onur Öymen’dir… Deniz Bey her üç ismi överek yapılan teklifi nazikçe reddediyor. Daha sonra bu olayı yardımcılarından Yılmaz Ateş’e aktarıyor.
Bu haber önceki gün Mehmet Baransu imzasıyla Taraf gazetesinde yer aldı. İnan Kıraç konuyla ilgili dün açıklama yaptı ama açıkça bir yalanlamada da bulunmadı.
Gelelim sonrasına…
Baykal’ın istifasının ardından Kemal Kılıçdaroğlu, “Genel başkanlığa aday değilim” diyerek, doğru olanın Deniz Baykal’ın tekrar geri gelmesi olduğunu söylüyor. Baykal’ın listeye alması durumunda genel merkezde çalışma isteğini Ateş’e iletiyor. Ateş olumlu tepki verince bu defa soruyor: “Önder Sav, Mustafa Özyürek ve Onur Öymen listenizde olacak mı?” Ateş’in “Tahminim üç isim de olacak” cevabı üzerine Kılıçdaroğlu “O zaman beni listenize almayın” diyor. Gerekçesini ise şu sözlerle açıklıyor;
“Önder Sav ve bu isimlerin olduğu yerde yenileşme olmaz. Parti de iktidara gelemez.”
Önder Sav bunlardan habersiz Kemal Kılıçdaroğlu’nu genel başkanlığa taşıyor. Sonunda o da tasfiye olmaktan kurtulamıyor.
Bu dönemde siyasete kasetler yön veriyor. Ancak kasetlerin kaynağı meçhul. Yukarıdaki olayda ise siyasete müdahalenin ve tasfiyenin kaynakları daha belirgin. Okyanus kokusu yoğun… Sözü geçen üç ismin ortak yanı mı: Ulusal onur ve bütünlüğe inanan, ulusal çıkarlar konusunda tavizsiz kişiler oluşları…
Güney Afrika Başkanı seçmene “Bizi seçmezseniz cehenneme gidersiniz” diye seslenmiş!
Biz şimdilik “Silivri’ye gittiler”le idare ediyoruz…
Elif Eral
Vurmayın gençlere!
Gençlere kötü davranıyor iktidar… İrade bu yönde olunca mahkemeler ve üniversiteler de aynı havaya giriyor. “Parasız eğitim istiyoruz” diye pankart açan iki genç Berna Yılmaz ve Ferhat Tüzel, 14 aydır hapisteydi.. Savcının talebine rağmen yargıç (Balyoz davasının da yargıcı) tahliyeyi reddetti. Duruşma 4,5 ay sonrasına ertelendi…
Üniversiteler de ceza yağdırmaya devam ediyor…
Muğla Üniversitesi öğrencisi Ömer Çetin harç parası çıkışmadığı için İstanbul’da işçilik yaparken inşaattan düşüp öldü. Arkadaşları onun için Muğla Üniversitesi’ne bir büst dikmek istediler. Üzerine de Ece Ayhan’ın “Meçhul Öğrenci Anıtı” şiirini yazacaklardı. Talepleri kabul görmeyince öğrenciler pankart açarak kampüste yürüyüş yaptılar. En ufak bir taşkınlık olmadı. Buna rağmen üniversite yönetimi 160 öğrenciyi cezalandırmaya çalışıyor.
Büyükler affetme büyüklüğünü gösteremez, en küçük demokratik eylemi kendilerine karşı şiddet olarak nitelerse… Böyle ülkede ne huzur olur ne demokrasi…
Özerklik şartı
“İktidara geldiğimizde Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartnamesi’ne koyduğumuz bütün çekinceleri kaldıracağız. Böylece yerel yönetimlerin halka çok daha iyi hizmet vermesi söz konusu olacak. Belediye başkanlarının Ankara’ya gidip para dilenmesini ortadan kaldıracağız.”
Kemal Kılıçdaroğlu’nun yukarıdaki sözlerine Başbakan Tayyip Erdoğan, “Bu vaat bölücülere yarar” sözleriyle tepki gösterdi. Söz konusu vaat gerçekten bölücülüğe mi yarar? Bir dönem Merzifon Belediye Başkanlığı da yapmış CHP Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın yanıtı:
- Maalesef bölücülüğe yarar. Zaten dikkat ederseniz bölücülerin en başta gelen isteklerinden biri bu çekincelerin kaldırılması.
- Çekinceler ne ve kalkarsa ne olur?
- Sadece biz değil, Fransa ve Portekiz gibi ülkeler de söz konusu Şartname’yi bazı çekinceler koyarak imzaladılar. Neydi onlar? En basit anlatımıyla ülkelerin üniter yapısını bozabilecek, ileride özerk yapılanmalar doğurma tehlikesi taşıyan maddelerdi. Düşünün ki 1992’de o şartnameyi çekinceler koyarak yürürlüğe sokan kişi dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’dı.
- İyi de Genel Başkanınız bunu bilmiyor mu?
- Genel Başkan belediyelerin geniş ekonomik imkânlara kavuşmasının önündeki engelin o çekinceler olduğunu zannediyor. Alakası yok. Öyle olsaydı bu konunun BDP dışındaki belediyelerin de gündeminde olması gerekirdi.
Cemil Çiçek, “Kasetçilerin ortaya çıkarılmasını en çok biz isteriz” demiş.
İstemeleri böyle. Bir de istemeselerdi kim bilir ne olurdu?
Fahrettin Fidan
Abdullah Gül kaset olayına değinmiş: “Bugün buna yarın başkasına olur.”
Aslında erkekler eşlerine sadık kalsa kimseye bir şey olmaz da… Zor tabii…
Haldun Ertem
Yorum Gönder