Her seçim döneminde gündeme gelen “seçim rüşvetleri”, yine sınır tanımamaya başladı.
Hatırlarsınız; 2009’daki yerel seçimler öncesinde Tunceli Valiliği elektriği bile olmayan evlere beyaz eşya ve mobilya dağıtmış, valiliğin depolarında AKP pankartları bulunmuştu.
Bunun üzerine Vali Bey yargılanmış ve sembolik bir cezayla kurtulmuştu.
***
Dün ortaya çıktı ki; aynı senaryo bir süre önce deprem felaketine uğrayan Kütahya’nın Simav ilçesinde sahneye konulmuş…
Bu ilçeye gönderilen Kızılay çadırlarının ve yataklarının, AKP Kütahya 5’inci sıra adayı Bediha Türkyılmaz’a ait seçim minibüsüyle taşındığı ortaya çıkmış.
Bediha Türkyılmaz’a ait seçim minibüsünün üzerinde Kızılay’ın yataklarını gören bazı depremzedeler aracı takip etmiş… Minibüs, Tabakhane Mahallesi’nde bulunan ve bahçesine yaklaşık 100 çadır kurulan Yusuf Koyuncuoğlu İlköğretim Okulu’na gitmiş…
Burada okul görevlilerinin yatakları indirişini görüntüleyen depremzedeler, duruma tepki göstermiş…
***
Sonuçta ne olmuş biliyor musunuz?
Olayı saklayacak ya da inkâr edecek hali kalmayan Kızılay Başkanı Tekin Küçükali, yardımları AKP’nin seçim minibüsüyle taşıyan şoförle, okulun hizmetlisi hakkında suç duyurusunda bulunmuş…
Mahkeme de sanıkların tutuksuz yargılanmalarına karar vermiş!
“Peki; adı geçen milletvekili adayına ne olmuş” diyorsanız…
Ne olacak canım; hiçbir şey olmamış!
***
Dinimizin yoksullara, muhtaçlara veya afetzedelere yapılan yardımlar konusundaki tavrı belli:
“Sağ elin verdiğini, sol el görmeyecek…”
Yani; yardım yaptığını kimseye söylemeyeceksin, bununla böbürlenmeyeceksin!
Hele hele yapacağın yardımı asla bir “şart”a bağlamayacaksın…
Çünkü o zaman bu, “yardım”dan çıkar, “ücret”e dönüşür!
“Yardım karşılığı bir mal ve hizmet satın almak” sayılır…
***
Şu üç günlük dünyada, para ya da makam için bu kadar hırsa kapılmaya değer mi?
***
600 BİN LİRA!
Söz “seçim rüşveti”nden açıldı ya… Gündem yoğunluğundan yazmaya fırsat bulamadığım bir konuya değinmenin zamanı geldi:
Duymuşsunuzdur; Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Mersin’den AKP’nin adayı oldu.
Üç hafta kadar önce, iktidara yakın Zaman Gazetesi’nin spor sayfalarında yer alan bir haber aynen şöyleydi:
“Mersin İdmanyurdu Kulüp Başkanı Ali Kahramanlı, Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’ın takıma 600 bin TL destek verdiğini belirtti.”
Sayın Çağlayan’a soruyorum:
-Bu parayı nereden buldunuz da verdiniz?
-Devletin kasasından çıktıysa; aday olduğunuz bir bölgenin futbol takımına böyle bir parayı aktarma yetkisini nereden aldınız?
-Kişisel birikiminizden aktardıysanız, daha önce aynı takıma hiç bağış yaptınız mı?
-Yapmadıysanız; bugünkü yardımınızı seçimlere mi borçluyuz?
-Bu parayı vermenizin yasalara aykırı olabileceği hiç aklınıza gelmedi mi?
***
Günün Sorusu
İktidara yakınlığıyla bilinen Star Gazetesi’nin yine iktidar dostu bir yazarı, MHP’deki kaset dalgasının seçime doğru hız kazanacağı iddialarını köşesine taşımış ve doğrudan Devlet Bahçeli’yi hedef alan bu kasetlerde değişik türde ilişki görüntüleri olduğunun iddia edildiğini yazmış… Sorum kendisine:
Nereden biliyorsun? Gözlerinle görmediysen, bu iğrençlikleri yazmaktan rahatsızlık duymuyor musun?
***
Başkan’ın terör önlemi!
Bülbüller… Neden sustunuz?
Hale Soygazi, Deniz Türkali, Rojda, Sezen Aksu, Lale Mansur, Emel Müftüoğlu, Yeşim Salkım, Seher Dilovan…
Hepiniz bu ülkenin ünlü kadın ses, sinema ya da tiyatro sanatçılarısınız…
12 Eylül’deki referandumdan önce siyasi bir figür olarak ortaya çıktınız ve vatandaşları “Evet” oyu vermeye davet ettiniz.
Nerede dinci ya da Kürt milliyetçisi bir hareket olsa; aranızdan birini ya da birkaçını orada görmek bizim için artık doğal bir hal aldı.
Ama ne hikmettir ki; Sibel Üresin adlı kadının, kadınlara yönelik akıl almaz sözlerine ilişkin en küçük bir tepki bile vermediniz!
Sorum hepinize:
Yoksa siz de bir erkeğin dört kadınla evlenebilmesini, kadınların aldatılmayı ve dayak yemeyi hak ettiğini mi düşünüyorsunuz?
Düşünmüyorsanız; Kürt milliyetçilerini ve dincileri savunmak için bülbül kesilirken, neden bu konuda tek cümle bile kurmuyorsunuz?
Yorum Gönder