Biz Böyle Biliyoruz - Işık Kansu
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın “Sadece İmralı değil, devlet Kandil ile de birçok görüşme yaptı” açıklaması, olup biteni bir kez daha ifşa etti:
AKP iktidarı, başta MİT olmak üzere kimi kurum ve kişiler aracılığıyla Kandil ile pazarlık etmişti. 2005’te MİT Müsteşar Yardımcısı Emre Taner, İmralı’da Öcalan ile görüşmüştü. 2006’da “PKK’yi Dağdan İndirme” tasarımı yürürlüğe sokulmuştu. 2006’da MİT, Talabani ve Barzani aracılığıyla Kandil’e kuş uçurmuştu. 2006’da Kandil ile Nevruz’da şiddet olmaması için pazarlık yapılmıştı. 2008’de Kandil ve İmralı ile görüşmelere bizzat Abdullah Gül Çankaya’dan, Recep Tayyip Erdoğan Başbakanlık’tan, İlker Başbuğ da Genelkurmay karargâhından destek vermişti. 2009’da PKK’liler üzerlerinde askeri giysileri zafer işaretleriyle Habur’dan giriş yapmışlardı.
Oysa, Ağustos 2010’a gelindiğinde Recep Tayyip Erdoğan, “AKP hükümetinin terör örgütü ile masaya oturması asla mümkün değildir. Ne AKP, ne AKP iktidarı, hiçbir illegal örgütle, hiçbir terör örgütü ile görüşmez, masaya oturmaz, müzakere yapmaz, bunu böyle biliniz” demişti.
Zaman gösterdi ki; görüşmüşlerdi, masaya oturmuşlardı, müzakere yapmışlardı, pazarlık yürütmüşlerdi. Bunu böyle biliyoruz biz…
Yüzler ve Sözcükler
Emin Özdemir, son kitabı “Yüzler ve Sözcükler”de birilerini betimlemiş:
“Bir politikacı, bir siyaset adamı da olabilir. Sözcükleri dişleye dişleye, avurtlarını yellendire yellendire konuşuyor. Havayı yumrukluyor ikide bir. Esip savuruyor; tumturaklı, ağzı dolduran, uğultulu sözcükleri seçerek. Olayları, durumları, sorunları söz boğuntusuna getirerek. Çünkü böylesi bir söylem, bir alışkanlığa, huya dönüşmüştür onda. Yaşama, konuşma biçeminin bir parçası olmuştur.
Çevrenizdekilere, alıcı gözle, şöyle yakından bakın bir, hemen tanıyacaksınız bu tür kişileri. Lafçıl, ‘palavracı’ diye nitelendirdiğimiz kişilerdir bunlar. Konuşurken sözcüklerin ayağını yere bastırmaz, düşünsel sığlıklarını gizlemek için ortalığı toza dumana katarlar.”
Emin Özdemir, bize bir de söz vermişti. “Onursuzluk Sözlüğü”nü çıkaracaktı. Kitapta, bu çalışmasından vazgeçmediğini vurgulayıp seçtiği kimi sözcükleri sıralamış:
“Omurgasız, yumuşakça, bükülgen, kaypak, ikiyüzlü, günoğlu, gücetapan, çıkarcıl, paragöz, işbirlikçi, yalak, yavşak, her dönemci, goygoycu…”
Kimi parlatılmış “surat”lara bir bakın, o sözlüğün dizinini görürsünüz.
Algı
CHP Ankara 2. bölge 7. sıra adayı Alper Taşdelen umutlu:
“2009 belediye seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu İstanbul’da yüzde 38.5 oy aldı. Bugün yakaladığımız ivme ile bu oranın yüzde 42-43’e oturacağı kanısındayım. Ankara’da da 2009 seçimlerinde yüzde 31.5 olan oyumuzun yüzde 35’i bulacağına inanıyorum ben. Bu gidişle Türkiye genelinde yüzde 30’u aşacağız…”
CHP’lilere bakılırsa, “CHP algısı çok farklı bu seçimde.”
Az kaldı. 12 Haziran akşamı algının aslını öğreneceğiz…
İleri Demokrasi
Meslektaşımız Abbas Güçlü, ÖSYM bademini çarşafa dolayan meslektaşlarımızdan…
Recep Tayyip Erdoğan çıktı televizyona, Abbas Güçlü ve şifreli sınavı ortaya çıkaranlar için “Şimdi değil, ama gelecekte bedelini çok ağır ödeyecekler” dedi.
Telekulaklara, kasetçilere, gizli tanıklara yine iş düştü. Çok yoruluyorlar, çok…
HANGİ ÖZERKLİK?
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Güneydoğu gezileri sırasında gündeme getirdiği “Avrupa Yerel Özerklik Şartı’nı çekincesiz kabul edeceğiz” vurgusunu destekleyen de var, desteklemeyen de.
Parti içinde bu görüşü destekleyenlerin başında Diyarbakır’dan gelip İstanbul’dan aday olan Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu geliyor. Tanrıkulu’na sorduk:
- Sizin Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’ndan anladıklarınızla PKK ve BDP’nin bölge için istediği özerklik öngörüsü örtüşüyor mu?
- Tabii ki örtüşmüyor.
- Sizce Avrupa Özerlik Şartı, PKK ve BDP’nin öngörüleri ile aynı sonucu içerebilecek şartları içeriyor mu?
- Hayır içermiyor. Okunduğu zaman bu çekinceler hangi kaygılarla konulmuşsa, artık bu kaygılara gerek yok.
- CHP’nin özerklik anlayışı adli özerkliği ya da güvenlik açısından özerkliği öngörür mü örneğin?
- Hayır, hiçbir biçimde öngörmez. Ne öyle bir tartışma içine girdik, ne de şarttan bu sonuç çıkar.
Tanrıkulu ile bu söyleşiyi gerçekleştirdiğimiz saatlerde CHP Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal aradı. Eğer Avrupa Yerel Özerlik Şartı’nın çekinceleri kalkacaksa, yalnızca Hakkâri, Batman, Van gibi iller için değil, Edirne, Muğla ve Merzifon için de kalkacağına değinerek, dedi ki:
“Sayın Genel Başkanımız neden bu açıklamaları hep Doğu’da yapma ihtiyacı duyuyor?”
Doğru ya, madem özerlik şartı ve CHP’nin öngörüleri, BDP ve PKK’nin “özerklik istemleri” ile bağlantısı yok, niye benzer ileti hep orada dillendiriliyor?
Yorum Gönder