Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Marmara Araştırma Merkezi'nde (TÜBİTAK-MAM) geçen yıl başlatılan çalışmayla Türkiye faunasında yer alan yaban hayvanlarına ait genetik kaynakların korunması amacıyla DNA ve hücre bankası oluşturuluyor.
Çevre ve Orman Bakanlığı, TÜBİTAK-MAM ve Selçuk Üniversitesinin işbirliğiyle yürütülen ''Ulusal Biyoçeşitliliğin ve Gen Kaynaklarının Korunması Hedefleri Doğrultusunda Büyük Memeli Türlerinin Araştırılması, Korunması ve Yönetimi Projesi''nin birinci gelişme raporu toplantısı yapıldı.
TÜBİTAK MAM Konferans Salonu'ndaki toplantıda konuşan Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Av ve Yaban Hayatı Daire Başkanı Cemal Akcan, dünyada acil koruma altına alınması gereken biyolojik çeşitlilik açısından zengin 34 sıcak noktadan 3'ü olan Kafkasya, İran ve Anadolu'nun Türkiye'de buluştuğuna dikkati çekti.
Hem tür, hem ekosistemdeki çeşitlilik üzerindeki tehditlerin giderek arttığının altını çizen Akcan, yaban hayatının bozulmasının başlıca nedenlerinin tarım ilaçlarının bilinçsiz kullanımı, sulak alanların kirletilmesi ve azaltılması ile kaçak avcılık olduğunu vurguladı.
Akcan, yaban hayatının korunması, geliştirilmesi, bundan bilinçli ve planlı faydalanılması, sürdürülebilir yöntemle gelecek nesillere aktarılması görevinin Çevre ve Orman Bakanlığı adına Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğüne verildiği hatırlattı.
Üreme istasyonları
Akcan, üretip, yerleştirme çalışmaları için Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün 12'si memeli, 8'i de kanatlılar için 20 üreme istasyonu bulunduğunu dile getirerek, bugüne kadar 79 yaban hayatı geliştirme sahası ilan ettiklerini ve bu sahalarda türleri ve yaban hayatı yaşam alanlarını korumaya çalıştıklarını söyledi. Akcan, toplam 1 milyon 201 bin hektarlık alanın bu kapsamda korunduğunu ifade etti.
Üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yaptıklarını belirten Akcan, bu çalışmalarla tüm koyunların atası olarak bilinen Anadolu yaban koyununun hala türünün neslini devam ettirebildiğini, ceylan ve kelaynak gibi türlerin korunmasına yönelik çeşitli çalışmalar da yürüttüklerini anlatarak, ''Ovalarımızda artık keklik seslerini duyuyoruz'' dedi.
Akcan, 270 bin sülün ve kekliği doğaya saldıklarını da bildirerek, şunları söyledi:
''Bu seneki hedefimiz en az 60 bin kanatlı hayvanı doğaya yerleştirmek. İlgili tüm sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve biz, bir zamanlar Anadolu'da yaşamış olan 'canavar' diye öldürdüğümüz 'Anadolu Parsı'nın peşindeyiz. Anadolu'da yaşadığını ispatlamaya çalışıyoruz. Yarın bu türlerde de aynı şeyi yaşamamamız için el ele verip, bunları korumamız gerekmektedir. Yaptığımız proje, bizim için çok önemli. Projeden beklentimiz, biyolojik çeşitliliğin tanımlanması, tür ve alt türlerin revizyonu, hayvan gen kaynaklarının korunması eylem planları kapsamında DNA ve hücre bankalarının kurulması, memeli dağılım haritasının yapılabilmesi ve yasak avla mücadeledir.''
Cemal Akcan, projenin başladığı 23 Mart 2010 tarihinden itibaren TÜBİTAK'a aralarında karaca, geyik, kurt, vaşak, tilki, sırtlan, yaban keçisi, çengel boynuzlu dağ keçisi, çakal, ceylan ve yaban koyunu türlerinden 107 örnek gönderdiklerini anlattı.
Fotokapan çalışmasıyla türlerin yaşam alanlarını tespit etmeye çalıştıklarını kaydeden Akcan, ''Bir vaşağı, karakulağı görmek çok zor ama bu hayvanların yerlerini fotokapanlarla tespit ettik. Dünya standartlarında, 100 kilometrekarede popülasyon olarak 3,4 vaşak bulunurken, Türkiye'de 6,2 çıktı. Bunu bilmiyorduk, bu çalışmalar sonucu öğrenmiş olduk'' diye konuştu.
Nuh'un gemileri
TÜBİTAK-MAM Gen Mühendisliği ve Biyo-Teknoloji Enstitüsü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Sezen Arat da 2007 yılında başlattıkları ve 6 ay sonra tamamlanması planlanan ''Türkiye Yerli Evcil Hayvan Genetik Kaynaklarından Bazılarının In Vitro Korunması ve Ön Moleküler Tanımlanması-1'' (TÜRKHAYGEN-1) projesini Nuh'un Gemisi'ne benzettiklerini belirterek, ''Nuh'un gemilerinden biri hareket etti'' dedi.
TÜRKHAYGEN-1 projesi ilk başladığında yaban hayvanlarının da içinde olduğunu anımsatan Arat, ancak yaban hayvanlarına ayrı yer verilmesi gerekliliğinin ortaya çıktığını, daha geniş katılımlı, daha fazla türü içeren, kapsamlı bir proje oluşturulması için
TÜRKHAYGEN-1'den projenin ayrılmasına karar verdiklerini kaydetti.
İlk projede tecrübe edindiklerini dile getiren Arat, Çevre ve Orman Bakanlığı ile tekrar çalışmaya, ikinci geminin hazırlığına başladıklarını belirterek, ''İlk projede büyük çekinceler olmasına rağmen Türkiye'deki ilk gen bankalarını oluşturduk, 30 ırk ve bin 500 hayvanın genlerini saklamayı başardık'' diye konuştu.
İkinci projenin de yaban hayatıyla ilgili başlatıldığını vurgulayan Arat, şöyle konuştu:
''Belki bu projelerin ardından iki proje içinde yer almayan türlerle ilgili ayrı bir proje daha yapılabilir. Çevre koşulları, iklim değişiyor. Doğanın, biyoçeşitliliğin bir parçası olan insan, biyoçeşitliliğe de en fazla zarar veren tür. Rahatımız için çevreyi değiştiriyoruz, çevreyi değiştirdikçe bizimle yaşama hakkına sahip olan türleri yok ediyoruz. Sonra da 'Onları yok ettik, koruyalım' diyoruz. Dünyada da aynı endişeler söz konusu. Dünya Tarım ve Gıda Organizasyonu, tüm ülkelerden biyoçeşitliliğin korunmasıyla ilgili eylem planları hazırlanmasını istedi. Türkiye'de de Tarım ve Köyişleri ile Çevre ve Orman bakanlıkları eylem planları hazırlıyor. Bu projeler eylem planlarının bir basamağı olacaktır.''
''İnşallah ikinci gemimiz de sağlıklı bir şekilde yoluna devam eder. Bu gemiler Nuh'un gemisinin moderni. Nuh'un gemisinde hayvanlar canlı olarak taşınıyordu. Biz bunları dondurarak saklıyoruz. Şunu unutmamak gerekir, bu hayvanların yalnızca dondurarak saklamak yeterli değil bunların muhakkak canlı olarak korunması için önlemler almamız gerekiyor. 'Bunları bankaya sakladık, artık bunların hepsini yok edebiliriz, endişe etmemize gerek yok' diye bir şey düşünmememiz gerekir. Gen bankaları korumanın yalnızca bir ayağıdır. Bunların canlı olarak muhafaza edilmesi için bir şeyler yapmamız şarttır.''
Konuşmaların ardından ''Ulusal Biyoçeşitliliğin ve Gen Kaynaklarının Korunması Hedefleri Doğrultusunda Büyük Memeli Türlerinin Araştırılması, Korunması ve Yönetimi'' proje yöneticisi Dr. Evren Koban, 2014 yılına kadar devam etmesi planlanan, 14 büyük otçul ve etçil memeli türünü kapsayacak projenin tanıtımını yaptı.
Proje
Proje kapsamında karaca, ceylan, kızıl geyik, alageyik, yaban koyunu, yaban keçisi, çengel boynuzlu dağ keçisi, çizgili sırtlan, karakulak, vaşak, kurt, boz ayı ve tilkilerden toplanacak örnekler, yaban hayatına ait genetik kaynakların korunması amacıyla DNA ve hücre bankalarının kurulması için kullanılacak. Ayrıca proje kapsamında toplanan tüm örneklerin genotiplendirmesi ile tür tayinleri gerçekleştirilecek.
Arazi çalışmaları sırasında kurulacak fotokapanlar ve bazı hayvanlara takılacak GPS tasmalarla türler ve korunmalarına yönelik bilgilerin artmasıyla strateji revize etme çalışmaları yürütülecek.
Yorum Gönder