Başbakan Erdoğan’ın ‘düşman’ ilan ettiği isimler listesine gazeteci arkadaşımız Abbas Güçlü de girdi.
Başbakan’ın ‘düşmanlar listesi’ hayli uzun... Değişik mesleklerden, gruplardan pek çok insanı kapsıyor. Siyaset adamları açısından tarihimizin 60-70 yıl öncesine kadar uzanıyor. Rahmetli İsmet Paşa’yı da kapsıyor. Onunla aynı kararnameleri imzaladıkları bilinen eski Cumhurbaşkanı rahmetli Celal Bayar’ı ve eski Başbakan rahmetli Adnan Menderes’i de, ‘zımnen’ içine alıyor.
Daha sonrakilerden eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ise, yaşı ilerlemiş diye ‘Otur oturduğun yerde’ diye, doğrudan doğruya azarlananlardan...
Bugünkü siyasetçileri hatırlatmaya hiç gerek yok. Başbakan, belli ki, kendi partisinin bazı üyeleri dahil, kendisine –kendi sevdiği dille- ‘bilâ kayd-ü şart’ (kayıtsız-şartsız) bağlı olmayan siyasetçilerin hiçbirine, iyi gözle bakmıyor. Hatta, AKP dışındaki partilerin seçmenlerine de... O seçmenlerin çoğunlukta olduğu illere de... O olumsuz ‘bakış’tan, daha önce İzmirliler nasiplerini almışlardı.
Listedeki gazeteciler
Gazeteciler grubuna gelince...
Başbakan’ın ‘bilâ kayd-ü şart’ ölçüsünün o grup için de geçerli olduğunun örnekleri çok. Gazetelerin, televizyonların sahiplerinden, başyazarlarına, yöneticilerinden bölüm şeflerine, yazarlarından muhabirlerine kadar, yayınla ilgili elemanlarının hepsi, Başbakan’ın gözünde o ölçüyle değerlendiriliyor. Basınımızda ‘yandaş’ diye adlandırılan yayın organlarının yazarları, çizerleri dahil... Başbakan, kendisi hakkında en olumlu yayınları yapanlara bile, hoşuna gitmeyen birkaç cümle yazdılar diye, neler söylediği hatırlarda...
Şimdi de Abbas Güçlü’yü hedef tahtası haline getirmesine hiç şaşırmamak lazım.
Güçlü ve gerçekler
Abbas Güçlü’nün son sıralarda yaptığı gazeteciliğin Başbakan’ı hayli rahatsız ettiği anlaşılıyor. Güçlü, malûm, sınavlarda ‘şifreli sorular’ olayını ortaya çıkarmıştı.
Başbakan Erdoğan, Haber Türk Televizyonu’ndaki söyleşisinde, Abbas Güçlü’nün kasıtlı olduğunu, bunun için görevlendirilmiş olduğunu ileri sürdü. Şöyle sözler söyledi:
“İşi gücü, o kişinin zaten bu. Sürekli, mensubu olduğu yayın organının televizyonunda, köşesinde bu işi tahrik etti. (...) Bunlar ağır bedeller ödeyecekler. (...) Bunlar maşeri vicdanda mahkûm olacaklar. Gelecekte bedelini çok ağır ödeyecekler.”
Bu laflar da, Başbakan’ın, kızdığı yayınlara karşı hiddetini dışa vururken, ne kadar ölçüsüz davrandığının sayısız örneklerinden biri. Ben gene de burada Abbas Güçlü’yle ilgili gerçeği anlatayım:
Güçlü’yü, dergicilik, gazetecilik yaptığı gençlik günlerinden beri tanırım. Yıllarca birlikte çalıştık. 30 yıldan beri gazetecidir. Gazetecilikteki uzmanlık alanı eğitimdir. Türk basınında ilk ‘eğitim servisi’ni kuran odur.
‘Hangi partiden yanadır?’ diye sorarsanız, söyleyeyim: O, her şeyden önce ‘eğitimden yana’dır. Gelmiş geçmiş Milli Eğitim Bakanları’nın çalışmalarından olumlu bulduklarını desteklemiş, olumsuz bulduklarını eleştirmiştir.
YÖK Başkanlarını da öyle...
Ben onu, 1980’li yılların başlarında, rahmetli YÖK Başkanı İhsan Doğramacı’dan dinlemiştim. Derdi ki: “Bu çocuk beni çok eleştiriyor. Ama bu eğitim işini çok iyi biliyor. Bilmediğini de sorup araştırıp öğreniyor.”
Abbas Güçlü o günlerden bugüne eğitimin her aşamasıyla ilgili bilgilerini geliştirmeye, bilmediklerini araştırıp öğrenmeye hep devam etti. Ve ülkemizin eğitimindeki gelişmelere gazeteci olarak büyük katkılar yaptı.
Bugün de aynı şeyi yapıyor.
Ayrıca, televizyondaki ‘Genç Bakış’ programıyla, -bence- medyamızın çok daha fazla önem vermesi gereken ‘gençlerle diyalog’ alanındaki öncülüğünü sürdürüyor.
Bütün bu faaliyeti sırasında da, sadece gazeteciliğin kurallarını uyguluyor ve kendi vicdanının sesini dinliyor. Onu, gazeteciliğe verdiği emekler için, bu vesileyle bir kere daha kutlarım.
Sayın Başbakan’a ise, giderek daha da uzattığı o ‘düşmanlar listesi’ni başından sonuna iptal etmesinin ne kadar faydalı olduğunu hatırlatmak isterim.
‘Düşman’ diye belleyip seçim kampanyasında kötülediği insanların büyük çoğunluğunun bu ülkeye büyük hizmetleri vardır. Onları siyasi hesaplarla veya kızgınlıklarla düşman gibi görüp hedef haline getirmek, hiç kimseye yakışmaz. Hele Başbakanlık mevkiindeki siyasetçilere, hiç yakışmıyor.
Altan Öymen
Yorum Gönder