Hrant Dink cinayetine adı karıştı... Ergenekon ve Balyoz operasyonlarının “beyni”ydi...
Kızağa çekildi. 17 Aralık operasyonundan sonra Tunceli’ye atandı. Ancak
3 gün önce emeklilik dilekçesini verip, izne ayrıldı. Bu arada ABD’den
10 yıllık vize aldığı ortaya çıktı.
Cemaate yakınlığıyla bilinen istihbaratçı polis müdürü Ali Fuat Yılmazer’den söz ediyorum.
İşte onun hazırladığı bir “kumpas”la cezaevinde olduğunu öne süren emekli Gazi Üsteğmen, Avukat Serdar Öztürk, “kaçmaya hazırlanıyor” diyerek, Yılmazer’e acilen yurtdışı yasağı konmasını istedi.
-Dün 51 No’lu DVD... Ya Bugün?-
4.5
yıldır cezaevinde olan, Ergenekon’dan 25 yıl hapis cezasına çarptırılan
emekli Gazi Üsteğmen Serdar Öztürk’le, Ali Fuat Yılmazer ilişkisini
anlatmak için meşhur 51 no’lu DVD’den başlamamız gerekiyor.
Öztürk
ve emekli Albay Mustafa Levent Göktaş silah arkadaşıydı. Sonra
avukatlıkta da meslektaş oldular. Ocak 2009’da Levent Göktaş’ın
bürosunda o DVD bulundu. Peki içinde ne vardı; Yüksek yargıdaki hakim ve
savcılara ait özel görüntü ve bilgiler.
Yüksek yargının teslim alınması, 12 Eylül 2010 Anayasa referandumu değil, aslında bu DVD’yle başladı.
Hemen bir parantez açıp, bugünlerde olanlarla paralellilik kuralım.
Şimdi yeni bir “yüksek yargı”
savaşı, görevden almalar ve saf değiştirmeler var ya, Ankara’da
söylentinin bini bin para. Ancak herkesin aklına geçmişte 51 nolu DVD
sayesinde sağlanan “başarı” geliyor ve “Eski müttefikler şimdi de birbirleri için DVD hazırlıyor olabilir mi?” diye soruluyor.
Söylentiler gerçek ya da böyle bir ihtimal veya korku sözkonusu ki, bir hafta önce Zaman Gazetesi’nde “Yüksek yargı mensuplarına sahte plakayla takip” başlıklı şöyle bir haber yayınlandı:
“Türkiye’yi
sarsan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından gözlerin çevrildiği
yargı mensuplarının yakın takibe alındığı ortaya çıktı. Ankara’da yüksek
yargıda görevli bir hâkimin izlendiğini fark ettiği aracın çalıntı,
plakasının da sahte olduğu belirlendi. Hakim ve savcıların kimlerle
görüştüğünün tespit edilerek fişlendikleri iddia ediliyor. İstanbul
merkezli yolsuzluk soruşturmasının yankıları sürerken Ankara’da bir
yüksek yargı mensubunun takip altına alındığı ortaya çıktı. Yüksek
yargıda görevli bir hâkim, Başkent’in en gözde semtlerinden birinde
yargı mensuplarının kaldığı sitenin karşısında şüpheli bir araç tespit
etti. Fiat Doblo marka araçta iki kişinin ellerindeki ajandaya bir
şeyler yazdığını belirleyen hakim, şüpheli aracın plakasını sorgulattı.
Yapılan araştırmada plakanın sahte ve aracın da çalıntı olduğu
belirlendi. Fark edildiğini anlayan şüpheliler, polis gelmeden olay
yerinden uzaklaştı.”
Ne ilginç değil mi?
-DVD’nin Peşinden Cezaevine-
Levent
Göktaş’ın ofisinde bulunan DVD’ye dönersek; Tek delil oydu, Göktaş
bununla tutuklandı. Ancak polisler bunun üzerindeki parmak izlerini
almadığı gibi, uzun süre Savcılığa göndermedi, sonra da Adli Emanet’te “kırıldığı”
ortaya çıktı. DVD o kadar önemli, etkili ve işlevseldi ki, ek ifadesi
sırasında ünlü Savcı Zekeriye Öz, Levent Göktaş’a şu itirafta bulundu:
“Aslında
biz seni tutuklatmak istememiştik. Asıl Hüseyin Buzoğlu’nu (Ergün
Poyraz’ın Avukatı-MY) tutuklatmak istemiştik. Fakat hâkim Yargıtay’dan
geldiği için herhalde Yargıtay üyelerinin gizli çekimlerine kızmış. O
yüzden seni tutukladılar.”
Göktaş böyle hapse kondu. Onun Avukatlığını üstlenen Gazi Üsteğmen Serdar Öztürk “kumpas”ın peşine düştü. Ancak 4 ay sonra aldığı tüm tedbirlere rağmen kendi bürosunda da sözde “İrticayla Mücadele Eylem Planı”, nam-ı diğer “AKP ve Gülen’i Bitirme Planı”nın kopyası, mermiler ve Genelkurmay’a ait birtakım belgeler bulundu. O da tutuklandı.
Bunları polisin koyduğundan adı gibi emin olan Öztürk, savunmalarında isim isim “kumpasçıları”
söyledi. O isimler arasında Ali Fuat Yılmazer de vardı. Bürosuna gizli
belge konması talimatını Yılmazer’in verdiğini, hatta bizzat bu
operasyonu yönetmek için İstanbul’dan Ankara’ya geldiğini iddia eden
Öztürk, Mahkeme ve Savcılıktan ısrarla şunları talep etti:
“Ali
Fuat Yılmazer’in 2-6 Haziran 2009 arası HTS kayıtlarını getirin,
hakikaten Ali Fuat Yılmazer o tarihte İstanbul’dan Ankara’ya gelmiş mi?
Benim ofisime girildiği ve arama yapıldığı dönemde Bestekâr Sokak
civarında sinyal kaydı var mı, görelim. Ayrıca Ali Fuat Yılmazer’in 1
Şubat 2009-3 Haziran 2009 tarihleri arasındaki ev, cep ve işyerinden
yaptığı tüm telefon dökümleri çıraktılarak, görüştüğü emekli polisler
belirlensin, Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü görevlileri Mehmet
Yayla, Metin Ertemur, İbrahim Karabulut, Ahmet Çevik ve Hasan Ertemur’un
mukayese için parmak izleri alınsın.”
Ancak ne Yılmazer’in HTS kayıtları getirtildi, ne de o polislerle bağlantısı araştırıldı.
-İhanet Ortaya Çıktı, Kaçacaklar-
Son
gelişmelerin ardından Serdar Öztürk, kaldığı Sincan Cezaevi’nden yeni
bir suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyor. Yarın Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı’na müracaat edecek olan Öztürk, başına gelenleri
özetledikten sonra, Ali Fuat Yılmazer’e yurtdışına çıkma yasağı
konmasını isteyecek.
Dün Cezaevinde ziyaret ettiğim Öztürk, Yılmazer’in 10 yıllık ABD vizesi aldığını da hatırlatıp, şunları söyledi:
“Yaptıklarının
ihanet olduğu ortaya çıktı. Kaçmaya çalışacaklar. Böyle Müslümanlık
olmaz. İhsan Eliaçık’ın da söylediği gibi Cemaat bölünecek. Samimi
olanlar ayrılacak ve hainlerden hesap sorulacak.”
-Haşhaşi Benzetmesi ve TSK’daki Paralel Yapı-
Serdar Öztürk, Başbakan Erdoğan’ın Cemaat hakkındaki “Haşhaşiler”
benzetmesiyle ilgili ilginç bir rastlantıyı da paylaştı. 2009’da Levent
Göktaş tutuklandıktan sonra defalarca İstihbarat eski Daire Başkanı
Sabri Uzun’la görüşen Öztürk, “Bir görüşmemizde bu yapılanmayı Haşhaşilerin yapılanmasına benzettim. Sabri Uzun da hak verdi. Yani ilk benzetmeyi yapan benim” dedi.
Paralel devletin üzerine gidilirken, TSK’daki yapılanmaya dokunulmamasını eleştiren ve “Yanlış yapılıyor” diyen Öztürk, şu iddialarda bulundu:
“General
seviyesinde örgütlenmiş vaziyetteler. ABD’de okuyan General çocuklarına
ve bunların burslarını hangi işadamlarının verdiğine baksınlar. Tüm
bunların kayıtlarının Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’nda olduğunu
düşünüyorum.”
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
19 Ocak 2014
Yorum Gönder