Türkiye’de dünya tarihinde eşine rastlanmayan tüyler
ürpertici olaylar
yaşanıyor. Son iki yıldır bu rezaletler
iyice zıvanadan çıkıyor.
Gezi Parkı’nda başlatılan meydan savaşında Başbakan’ın
polisleri
7 ölü, 13 kişiyi kör ve 4 bin kişiyi
yaralayarak
destan yazıyor.
Gezi Parkı dünyayı ayağa kaldırıyor. Başbakan ne yapacağını şaşırıyor.
Olayları önce CHP, sonra AB ülkeleri ve faiz lobisi yaptı
diyor. Hiçbiri tutmayınca faturayı İsrail’e kesiyor.
Son ülkeyi allak bullak eden devlet soygununa “Selçuk,
Osmanlı,
Cumhuriyet dahil” hiçbir devirde tanık
olunmadığı
belirtiliyor.
Hükümet paniğe kapılıyor, Başbakan, yine halkı keriz yerine koyarak gezi parkındaki yöntemi uyguluyor.
Önce bunu Türkiye’nin kalkınmasını istemeyen AB yaptı,
sonra “ayakkabı kutusuna dolarları halk bankasını
batırmak için ABD koydurdu” diyor. ABD buna sert tepki
gösterince bu kez fezlekeyi paralel devlete
(cemaat)
kesiyor.
Başbakan’ın tüm bunlar “diplomaside yarattığımız
harikalar ve ekonomideki büyük başarılarımızı
baltalamak için yapılıyor” şeklindeki hezeyanları
toplumda şaşkınlık yaratıyor.
Esed-Esed seni yok edeceğim diyor. Ama Esed onu yok ediyor. Bunun adı diplomasi harikası oluyor.
100 milyar dolarları aşan rüşvet ve hırsızlıklarla iflas
etmiş bir ekonomiye, başarı demek zilletine düşüyor.
Yıllarca AKP’de Başbakan yardımcılığı yapan Abdullatif
Şener, Erdoğan’ın ciğerini biliyor. “bunlar, yol,
köprü,
havaalanı gibi avantalı işler dışında bir yere kazma
vurmaz” diyor.
Hırsızlar vatansever, hırsızları yakalayanlar vatan haini oluyor
Hırsızlıkların boyutları feleklerini şaşırtıyor.
Zekeriya Öz’e iki kişiyi gönderip, Bilal Erdoğan’la
ilgili suç dosyasının kapatılmasının istenmesi, İzmir
Başsavcısı’na, Binali Yıldırım’ın bacanağının suç
dosyasının toz edilmesi tehdidinde bulunulması tüyler
ürpertiyor.
Karşısında ne söylerse yutan bir güruh bulmuş, ha babam
sallıyor. “Yolsuzluk yapan oğlum da olsa affetmem” diyor.
Buna peh peh peh derler.
Eğer sen samimiysen oğlunu savcılığa gönderir açık, şeffaf, hatta halk huzurunda yargılanmasını istersin.
Eğer Bilal Erdoğan masumsa ne kumpas, ne de paralel devlet bir
Başbakan’ın oğlunun kılına dokunamaz. Aksi halde gök kubbe
başlarına indirilir.
Ancak, yarası olan gocunuyor. Bilal Erdoğan savcılığa
gitmeyerek suçunu kabulleniyor. Başbakan da oğlu
Bilal’ı
sorgulanmaktan kurtarmak için 14. Lui gibi “devlet benim”
diyor. Başta yargı, tüm anayasal organ
ve kurumları yerle bir
ediyor. 2500 polis ve polis şefi azlediliyor. Tüm savcılar
yolsuzluk dosyaları
ellerinden
alınıp sürülüyor.
Bilal uğruna her taraf yakılıp, yıkılıyor. Devlet, Bilal
Erdoğan’a kurban ediliyor. Artık yetim hakkı yiyen,
hırsızlık yapanların kılına dokunmak hiçbir babayiğit
savcının haddi olmayacak. Türk halkı da tüm bu
rezaletleri
hazmetmeye devam edecek.
Galata Köprüsü’nü satan Sülün Osman bunların yanında amatör kalıyor
Başbakan, cemaate “Haşhaşiler” diyor. Sormak lazım:
Ayakkabı kutuları ve çelik kasalardaki milyonlarca dolar
soygunun failleri, parkta kese kağıdı içindeki soygun
paralarını (haramiler gibi) paylaşanlar mı Haşhaşidir,
yoksa bunları yakalatan cemaat mi?
Biz bugüne kadar Erdoğan ve Gülen şerikliğiyle ilgili
sayısız eleştirilerde bulunduk. Bu eleştiriler nedeniyle
Fethullah Gülen bize dava açtı.
Ancak, vicdan sahibiyiz. Soruyoruz; “Suriye’de Esad
yanlılarının kafalarını kesip futbol topu yapan, vahşi
hayvanlar gibi ciğerlerini söküp, yiyen El Kaide, El Nusra ve
Suriyeli muhaliflere TIR’lar dolusu silah
gönderenler mi
Haşhaşidir yoksa cemaat mi?”
250 bin kişinin katili Sudan Devlet Başkanı El Beşir, Taliban
lideri Hikmet Yar, Hamas lideri Meşal, BM’ce küresel
terörist El Kadı gibi Haşhaşilerle kanka olmak neyin
nesidir?
Siz 12 senedir Haşhaşi dediklerinizin şeriki değil miydiniz?
Adama “söyle dostunu kim olduğunu söyleyeyim” demezler mi?
Soruşturmadan kurtulmak için komik, afaki senaryolarla bunu
cemaat yaptı diyen bir lider ve ona inanan bir halka Uganda
dahil dünyanın hiçbir ülkesinde tanık olunmuyor.
Tüm bu yaşananlara karşın hâlâ “bunları savunanlar” ya
bunlardan büyük avantalar alanlar ya da idrak
özürlüsü
olanlardır.
Sonuç :
Bir AKP’li milletvekili, “Tayyip Erdoğan’ın Tanrı’nın
bütün vasıflarını taşıdığını” fetva buyuruyor. Yani onu
Tanrı yerine koyuyor. Müslüman halkın gıkı çıkmıyor.
Hüseyin Çelik, Tayyip Erdoğan Tanrı’nın Türk Milleti’ne lütfudur diyor.
Oysa Tanrı, Türk Milleti’ne “size Atatürk gibi bir dehayı
lütfettim, kadrini, kıymetini bilemediniz. Şimdi size
layığınız olanı gönderdim” diyor.
Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin, Tayyip Erdoğan’a dokunmak bile ibadettir diyor.
Ancak Başbakan’a dokunanlar abad oluyor. Başbakanın dokunduklarının ise hayatları kayıyor.
Tanrı Türk Milleti’ne acısın. Amin…
Yorum Gönder