“İpten adam almak.” Bu tabir en çok avukatlar için kullanılan bir tabirdi. Halk arasında bir avukatın ne kadar başarılı olduğunu anlatmak için özellikle bu tabir kullanılır ve “öyle bir avukat ki adamı ipten alır” vurgulaması ile değeri belirtilirdi.
Bu gün yine kızım Dr. Pınar Baysan’ın kendi arkadaşlarından aldığı ve bana gönderdiği, bu tabirin nerden geldiğini anlatan bir yazıyı, çok enteresan bulduğum için sizlerle paylaşmak istedim. Yazıyı olduğu gibi aktarıyorum:
“Yargıtay üyesi Osman Aslan’ın ağzından bu sözün nereden geldiğinin hikâyesi:
Bir tarihte varlıklı bir İngiliz, ağır bir suç islemiş. O sucun cezası 'idam' imiş. Adam kendini savunması için hemen ülkenin en ünlü avukatını tutmuş.
Avukat demiş ki: - Merak etme... Ben seni kurtarırım., Mahkeme başlamış. Avukat savunmasını yapmış. Ve hâkim kararını açıklamış. -İdam!..
Avukat, hapishaneye gitmiş, müvekkiliyle konuşmuş:
—Merak etme, seni kurtarırım.
—Nasıl?
—Bu işin temyizi var... Temyiz, idamı bozacaktır, sen hiç merak etme demiş.
Dava dosyası temyize gitmiş. Temyiz mahkemesinin kararı: “Mahkemenin kararının onanması” şeklinde oluşmuş... . İdam!
Adam 'hani beni kurtaracaktın' diye avukatına çıkışmış. Avukat hala sakin:
—Merak etme. Seni kurtarırım. Daha her şey bitmedi. Konu, Avam Kamarasına gelecek. O zaman hallederiz demiş.
Gerçekten de mahkeme kararı Avam Kamarası’na gelmiş. Konuşulmuş, tartışılmış. Sonunda, parmaklar kalkmış:
-İdam!...
Adam sinirli mi sinirli. Avukat da sakin mi sakin:
—Merak etme. Seni kurtarırım. Lordlar Kamarası, idamı geri çevirir. Endişen olmasın.
Lordlar Kamarası toplanmış. Olayı incelemiş. Kararını vermiş:
-İdam!...
Adam elinden gelse avukatı bir kaşık suda boğacak. Ama avukat hiç oralı değil:
—Merak etme. Seni kurtaracağım. Kraliçe onay vermeden, hiçbir idam cezası infaz edilemez. Kraliçe bu kararı mutlaka bozar.
Dosya kraliçe’nin önüne gelmiş. Kraliçe imzayı basmış:
-İdam!...
Londra'da bir meydanda idam sehpası kurulmuş. Hâkim, savcı, avukat, güvenlik görevlileri, halk orada. Adamı idam sehpasına çıkarmışlar.
Adamın avukata donuk bakışlarından alev fışkırıyormuş. Avukat ise adama 'sus' işareti yapmaktaymış; 'Merak etme, seni kurtaracağım.' gibisinden.
Ve cellât, yağlı ilmeği, adamın boynuna geçirmiş. Alttaki iskemleye de tekmeyi vurmuş. Adam, ipte sallanmaya baslarken avukat yerinden Fırlamış, cebinden bıçağı çıkarmış ve adamın boğazındaki ipi kesivermiş. Adam zar zor nefes alır bir halde yere yuvarlanmış.
Hemen hâkimler, savcılar, görevliler koşup gelmişler:
—Avukat!.. Sen ne yaptın? Demişler.
Avukat, cebinden İngiliz Ceza Yasasını çıkarmış:
Yasada, müvekkilimin işlediği sucun cezası idam... Siz de onu idam ettiniz... Ama yasada 'idam edilerek öldürülür' diye bir hüküm yok...
Bu durumda ceza infaz edilmiş sayılır.
Bunun üzerine İngiltere’de bir hukuk tartışması başlamış. Kraliçe, avukatın bu becerisinden dolayı adamı affetmiş.
Ve İngiliz Ceza Yasası’nın idamla ilgili maddesi yeniden düzenlenmiş.
'İdama mahkûm edilen kişi, asılmak suretiyle öldürülür.' olarak değiştirilmiş.”
Şimdi biraz düşünüyoruz. Sayın Prof. Feyzioğlu acaba ne yapmaya çalışıyor Acaba bir hukuk adamı ve Barolar birliği başkanı olarak ipten adammı almaya çalışıyor? Yoksa iktidarın mevcut suistimallerin yarattığı krizi önlemek için halkın beklentilerine karşı ipe un sermesine yardımcı mı oluyor? Bu konuda görüşler o kadar farklı ki. Sağcı muhafazakâr siyasi liderler kendisini “Artistlik yapmakla” itham ederken sol cenah “ Sıkışık durumda kalan İktidar liderlerine takas yolu ile kendilerini kurtarma şansı veriyor” şeklinde tenkitlerini yapıyor ve onun dik duruşunu seven bazı ünlü yazarlar onu “Cumhurbaşkanlığına layık görüyorlar.
Bize göre Sayın Feyzioğlu; tıpkı bizim gibi 1000’e yakın tutuklu muvazzaf ve emekli subay, astsubayın en ağır şekilde yargılanma ve cezalandırılmalarından, daha doğrusu gözleri önünde işlenen hukuk cinayetlerinden bir uzman olarak çok fazla rahatsızlık duymuş gibi, her fırsattan yararlanarak ilk önce ve hemen onların mağduriyetine son vermek istiyor. Bizce de doğrusu bu. Mevcut diktavari şartlar, hukuksuzluk ve haksızlıklara rağmen bir koltuğun arkasına saklanma yerine dimdik ve tek başına ayakta duran ve olumlu, sadece olumlu davranışlarda bulunmak isteyen ve aksaklıkları düzeltmek isteyen bir hukuk adamı.
Diğer yandan şüphesiz Cumhurbaşkanlığına layık bir insan, ama çok tecrübesiz görünüyor. Kendisine kapısını açacak bir siyasi partide biraz pişmesi halinde ülkesine çok yararlı bir devlet adamı olacağına inanıyoruz. Çünkü bir siyasi partide gerçek anlamda dürüst ve güvenilir devlet adamı noksanlığının o ülke halkının başına ne belalar açtığını açıkça görebiliyoruz.
Dr. M. Galip Baysan
Yorum Gönder