Başbakan'ın oğlu Bilal Erdoğan, resmen kanun kaçağı!
Hakkında, "çıkar amaçlı terör örgütü kurmak ve yönetmek" suçlamasıyla başlatılan bir soruşturma var!
Ancak gecenin kör vaktinde bu ülkenin önde gelen aydınlarının evine
baskın yapan savcılar, bir türlü beyefendi hakkında işlem yapamıyor!
Bırakın zorla alıp götürmeyi, bunu akıllarına bile getiremiyor!
Düşünsenize:
Beyzade hakkında "davet" çıkaran savcı bile görevden alındı.
Bu işlemi yapabilecek polislerin tamamı sürgün edildi.
Hepsini bırakın; bu yüzden Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu Yasası değiştiriliyor!
***
Bilal Erdoğan'ın "şüpheli" sıfatıyla ifade vermeye gitmesi gereken tarih, 2 Ocak 2014'tü...
Üzerinden 12 gün geçti ama koskoca İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı bu işe el koyup, o ifadeyi aldırtamadı.
Neden?
Çünkü Bilal'in soyadı Erdoğan!
Yani; cumhuriyet devletinin padişahının (!) oğlu...
Bu beyzadenin önce yurtdışına kaçtığı iddia edildi.
Hatta Azerbaycan'da olduğu bile söylendi.
Ancak önceki gün babasının makam aracında boy gösterdi!
Delikanlıca ortaya çıkıp, "Neymiş bakalım hakkımdaki iddia? Benim
alnım ak, veremeyeceğim hiçbir hesap yok" diyerek savcılığa gidemiyor.
Otuz iki yaşında ama korkak çocuklar gibi, babasının ceketinin altına saklanıyor!
***
Sanmayın ki bu, babasının Bilal'e ilk sahip çıkması...
Babasının arkadaşının verdiği bursla ABD'de okudu.
Babasının ilişkileri sayesinde stajını Dünya Bankası'nda yaptı.
Babası onu yurtdışında çalışmış gibi gösterdi; askerlikten 21 günlük "misafirlik" ile yırttı.
Ve...
"Babasının veliahtı" olmaya hazırlanıyordu.
Yani kimilerinin planına göre, Recep Tayyip Erdoğan'dan sonra onun tüm koltuklarına Bilal Erdoğan oturtulacaktı.
İddiaara göre, Başbakan'ın bu "soruşturmaya", bu kadar büyük tepki vermesinin asıl nedeni de bu...
***
Dönelim konumuza:
Ey bu ülkenin savcıları, hakimleri, yüksek yargı mensupları:
Siz ki Genelkurmay'ın Kozmik Odası'na girilmesine, devletin en
stratejik bilgilerinin yargı denetimine açılmasına bile sıcak
baktınız...
Eğer şimdi terör örgütü kurmakla suçlandığı halde ifade vermeye gitmeyen Başbakan'ın oğluna boyun eğerseniz...
Babasının makam arabasına kurulup "Bakın buradayım. Sıkıysa gelip
alın" dercesine fotoğraf çektirerek adaletle dalga geçmesine seyirci
kalırsanız...
Hepinize yazıklar olsun!
Eğer o ifadeyi almazsanız; sakın bundan sonra bu ülkede bir kişi bile "herkesin yasalar önünde eşit olduğunu" söylemesin bana...
Çok fena küfrederim!
ALTINCI KEZ!
Dr. Mürüvvet Meryem Türkili, okur akrabalarımın başta
gelenlerindendir. Gündemi sıkı takip eder, gönderdiği e-posta'larla
zihnimi açar... Son e-posta'sını aynen yayınlıyorum:
"Ergenekon Mahkemesi'nin 23 yıl hapis cezası verdiği Prof. Dr. Fatih
Hilmioğlu'na, tekrar götürüldüğü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde
karaciğerinde üçüncü kanser nodülü oluştuğu görülerek, "Cezaevi
şartlarında yaşayamaz" raporu verilmiş...
Üstelik bu, aynı içerikteki altıncı rapormuş!
Buna rağmen hasta, hastanede yatırılıp gerekli müdahale yapılmıyor.
Sorum, bu raporu imzalayan yetklilere:
Bu hasta; babanız, kardeşiniz, oğlunuz olsa ne yapardınız?"
GÜNÜN SORUSU
Tayyip Erdoğan'ın 1999'da söylediği iddia edilen bir söz, son
günlerde Facebook'ta paylaşım rekorları kırıyor. Bu metinde bugünün
Başbakan'ın, "Eğer bir gün duyarsanız ki Tayyip Erdoğan çok zengin
olmuş, bilin ki haram yemiştir" dediği iddia ediliyor. Başbakan'a iki
sorum var:
Böyle bir söz söylediniz mi?
Çok zengin oldunuz mu?
Yatacak yeriniz yok!
Dört beş yıl önce Başbakan'dan fırça yiyen ve o günden bu yana
ülkedeki rejmin değiştirilmesine dahi göz yuman patronlar örgütü TÜSİAD,
dün nihayet sessizliğini bozmuş ve "torba tasarı"yı eleştirmiş...
Bu tasarıdaki bazı düzenlemelerin, internet ekonomisini olumsuz etkileyeceğini söylemiş...
***
Ülke yangın yerine dönmüş, yürütme yargıya tecavüz eder hale gelmiş; adamların derdine bakın:
"İnternet ekonomisi olumsuz etkilenecekmiş..."
TÜSİAD üyesi büyük patronlar; ne bu dünyada ne de ötekinde yatacak yeriniz yok!
İktidarın eski gücünün kalmadığını hissettiniz ya "ucundan" yoklayarak sözüm ona diş gösterir gibi yapıyorsunuz!
Üstelik, bunu bile beceremiyorsunuz...
Oysa hepinizin bu döneme ait sicili ortada:
Kiminiz üç beş kuruşluk çıkar için iktidara eşeklik yaptı, en
masumunuz vergi cezasından korkup "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın"
dedi.
Bu yazıyı neden mi yazdım?
Günü gelince hesap sorulacakların en başın sizin geldiğinizi hatırlatmak için!
Günün İsyanı!
Bülent Ersoy, Mevlid Kandili'ne denk gelen televizyon programına
türban takarak çıkmış ve semazenler eşliğinde ilahiler söylemiş...
İsyanım kendisine:
Biz senin bu camiadaki nice erkeklerden daha delikanlı olduğunu
sanırdık; din ticareti yapanların kervanına katılınca boyun mu uzadı,
günahların mı silindi?
Yorum Gönder