Devletten boşalttıkları Cemaat mensuplarını uzaya mı gönderecekler?

Adına Ergenekon dedikleri tertiple ilgili iddianame henüz kabul edilmemişti. Bu davaya en ağır eleştirileri yönelten dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'a, Başbakan Erdoğan, 15 Temmuz 2008'de, “Savcı millet adına vardır, biz de millet adına hakkı aramanın gayreti içindeyiz. Bu anlamda savcılık ise evet savcıyım” yanıtını veriyordu. 
O günlerde, bu konuşmayı konu alan yazımda, aynen şu ifadeleri kullanmıştım, “Başbakanın sözlerini bir kenara not edin. En geç 5-6 yıl sonra, 'Evet Savcıyım' diyen Başbakan, sadece bu sözleri unutmakla kalmayıp, savcı Zekeriya Öz'ü de inkâr edebilir. Çünkü hep söylüyorum, AKP tek başına iktidarda değil. Atlantik ötesindeki müttefiki ile cicim ayları geçecek. İşte o zaman, her adımları ABD'nin kontrolünde olan bu zoraki ortaklar arasındaki kavgayı, kıyameti göreceğiz..” 
17 Aralık kasırgasının ardından iktidar, en büyük operasyonu emniyette ve yargıda yapıyor. Polis teşkilatının neredeyse tamamına yerleştirdikleri Cemaat'in adamlarını ayıkladıklarında, hepsini trafikte görevlendirmeyeceklerine göre, “onları nereye koyacaklar” sorusunu soran çıkmadı. 
Aynı şekilde, yargıda, özellikle de 12 Eylül referandumundan sonra tüm kilit kurumlara yerleştirdikleri Cemaat mensuplarını görevden alıyorlar. Mübaşir yapamayacaklarına göre, bunları yargının neresinde görevlendirecekler? Bunu da soran yok. 
TRT'ye, Cemaatin medyası Samanyolu ve Cihan haber ajansından sayısız eleman almışlardı. Bunlar, “Bülent Arınç'a Suikast” ve “Ankara'da Genelkurmay'a ait bomba yüklü kamyon” gibi konularda verdikleri son dakika haberleri ile kamuoyunu zehirlemiş, TRT'yi istedikleri gibi kullanır olmuştu. Cemaatin TRT'deki bu kadroları da uzaklaştırıldı. 
Başbakanlıkta görev verdikleri Cemaat mensupları birer ikişer ayıklanıyor. Başta Maliye ve İçişleri olmak üzere birçok bakanlıkta da aynı durum söz konusu. 
Devlete doldurdukları bunca Cemaat mensubu uzaya gitmeyeceğine göre, köşelerde hazır kıta olarak bekleyecek. Taraflar barıştığında ise her şey eskisi gibi olmasa bile, orta yol bulunup kervan yürüyecek mi? Yoksa iktidara geldiğinde, Cemaatin elemanlarına muhalefet mi sahip çıkacak? Sahip çıkıldığını gösteren ifadeleri, muhalefetin üst düzey temsilcilerinin ağzından duymaya başladık bile. Ama şunu unutmasınlar, 90'lı yılların sonları ile 2000'li yılların başlarında, Samanyolu televizyonunda yıllarca program yapan Prof Dr Erol Manisalı ile Doç Dr Emin Gürses, adına Ergenekon denilen tertip başladığında ilk zindana atılan isimler arasındaydı. Cemaat onlara hiç acımamıştı. Bu nedenle, kiminle dans edeceklerini bilmelerinde yarar var. 
İktidar, dinlemeleri tespit etmiş, yapanları da belirlemiş. Siz değil miydiniz bunlarla el ele vererek dinlemeleri yaygınlaştırıp, korku imparatorluğunu yaratan. Siz değil miydiniz yurt dışından aldığınız yeni dinleme araçlarını bunlara teslim eden?
İki bin kişilik örgüt belirlenmiş. İçinde polis, hâkim, savcı, memur, üst düzey bürokrat, kamu yöneticisi vs varmış. Bunları bugün oturdukları koltuklara yerleştiren, makam, mevki pazarlıkları yapan siz değil miydiniz?
Cemaatin ekonomik kaynakları kurutulacakmış. Bunlarla ihale paylaşımlarını, maden arama izinlerini, yatırım alanlarını, kaynak aktarımlarını pazarlık eden siz değil miydiniz?
Fişlemeler yapılmış, insanlar mağdur edilmiş. O fişlemelerin sizin bilginiz dışında yapıldığına inanılmasını mı bekliyorsunuz? Bizzat sizin milletvekiliniz, “Artık fişleme sırası bizde” dememiş miydi? 
Orduya kumpas kurulduğunu itiraf ederek, suçu eski müttefiklerine atıyorlar. Bu işleri birlikte planlayan siz değil miydiniz? Bu davalarda, beraat kararı veren ya da şerh koyan hâkimleri görevden alıp, yerine Cemaatten arkadaşlarınızı getiren yine siz değil miydiniz?
Türkiye'de paralel devlet varmış. Demokratik ülkelerde bu olmazmış. Cemaatin adamları oraya gizli saklı mı geldiler? Söz konusu yapıyı, yaptığınız atamalarla, attığınız imzalarla oluşturan siz değil miydiniz? 
Şimdi kalkmış Saf, Temiz ve Masum rolünü oynuyorlar. 
Madem bunlarla bu kadar içli dışlı değildiniz, her yıl Türkiye'nin tüm illerini dolaştırdığınız Türkçe Olimpiyatlarına bakanlarınızla, milletvekillerinizle, vali ve üst düzey bürokratlarınızla neden katıldınız? Neden Türkçe Olimpiyatları'nın açılış ve kapanış törenlerine ailecek gidip, en romantik mesajları Pensilvanya'ya göndererek, “Bitsin artık bu hasret, dön gayrı” dediniz? Hocayı da oralarda gözyaşlarına boğdunuz. Yoksa bunların hepsi bir tiyatro oyunu muydu?
Gelelim sadede. Kişi kendine Aydın demekle Aydın olmaz. Buna karar verecek olan halktır. Aydın, kolay ulaşılamayacak bilgileri araştırarak bulur, halk ile paylaşır. En karmaşık konuları, herkesin anlayacağı dilde yazıya dökerek halkı aydınlatır.
Düşüncelerimi, öngörülerimi aşağılayanlar oldu. Kimileri bunu yaparken, nazik ifadeler kullandı, kimileri de, “Sen bunları nereden biliyorsun” diye başlayan hakaret ve küfürle biten cümleleri öne çıkardı. Bunları hiç dert etmedim, etmem de. 
Öngörülerimden başlayarak, kendimi anlatmam ukalalıktan başka bir şey olmaz. En doğrusu sizi, toplumda tanınan saygın kişilerin anlatmasıdır. 
Aşağıda, hakkımda yıllar önce yazılmış iki yazının bulunduğu linkleri veriyorum. Zaman ayırıp sırasıyla okursanız, daha 1999'da, bugün gelinen noktayı öngördüğüme ilişkin bilgileri bulacaksınız. Kısacası söz uçar, yazı kalır.
https://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=8105989
https://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=8110353

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget