1.Zafer
Sözde Ermeni Soykırımı ya da Asılsız
Ermeni İddiaları bazı tarihçilerin, Osmanlı Devleti'nin 1915 yılında.
Anadolu’da yaşayan Ermenilere karşı sistematik bir yok etme harekâtı ve
soykırım yaptığı şeklindeki iddialarıdır.
1948 yılında kabul edilen Birleşmiş
Milletler kararlarına göre de Ermeni tehciri soykırım olarak kabul edilmemişti.
Buna rağmen, zaman zaman aşırı milliyetçi
Ermeni örgütü ANCA ve Ermeni tezlerinin en güçlü destekçileri tarafından ABD
Hükümeti Ermeni Soykırımı’nı tanımaya çağırılır.
ABD
Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi 10 Ekim 2007 günü yaptığı oturumda, 30 Ocak 2007
tarihinde Kaliforniya Senatörü Mr. Schiff ve arkadaşları tarafından verilen
karar tasarısı önergesini 21 oya
karşılık 27 oyla kabul etmişti.
Bunun üzerine hükümet adına Dışişleri
Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada sadece “kınama”
ile yetinilmişti. ABD’de tasarıya karşı lobi faaliyetlerini yürüten ve
Temsilciler Meclisi üyeleriyle temaslarda bulunan Egemen Bağış da yaptığı açıklamada “karşı oy kullananların sayısının 21′e çıkmasını” memnuniyet verici
bulduğunu ve bunun yürüttükleri lobi faaliyetinin bir sonucu olduğunu matah bir
şey gibi söylemişti.
Oysa iddia edilen soykırım aslında yer
değiştirme idi. (tehcir)
Ne soykırımla ne de katliamla ilgisi
vardı.
Düşmanla işbirliği yapan ve ülkenin
birliğine zarar veren bir topluluğun zararlı faaliyetlerinin engellenmesi
amacıyla ve iç güvenlik nedeniyle başka topraklarda yerleşime zorlanması
yönünde alınmış bir önlemdi.
Birinci
Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti, İngiliz ve Fransız ordularına karşı birçok
cephede savaşırken, Ermeniler de doğuda Çarlık Rusya ordularıyla birlikte
Osmanlı ordusuna saldırmaya başlamış ve Kayseri, Bitlis, Erzurum, Diyarbakır,
Sivas, Trabzon, Ankara, Van, İzmit, Adapazarı, Adana, İzmir gibi pek çok
şehirde isyanlar çıkartmışlardı.
Tehcir edilen Ermenilerin önemli bir
bölümü, isyanları önleme girişimleri sırasında, savaşın zor şartları altında
göç yollarındaki hastalık ve soygunlarda ve Osmanlı hükümetince kontrol
edilemeyen bazı fanatiklerin saldırıları neticesinde yaşamlarını
kaybetmişlerdir. Öte yandan Rus işgali ve Ermeni isyanları nedeniyle 1914-1915
yılları arasında yaklaşık 800 bin Türk de göç etmek zorunda kalmıştır. Bu göç
sırasında da binlerce Türk ölmüştür.
Doğu
Perinçek’in oğlu Akademisyen ve Tarih Yazarı Mehmet Perinçek Rus arşivlerinde yürüttüğü titiz
çalışmalar sonucunda bulduğu belgelerle, bu tartışmalara çok önemli katkılarda
bulunarak ve sadece ülkemizde değil tüm dünyada tartışmalar yaratacak
gerçekleri kitaplarında dile getirmiştir.(
150 Belgede Ermeni Meselesi)
***
2005 yılı dünyanın en demokratik, özgür
ülkelerinin başında gelen İsviçre’de Ermeni soykırımının inkârının
cezalandırılması için yasal düzenlemelerin yapıldığı bir yıldı. Yasaya göre “ Ermeni soykırımı yoktur” demek yasaktı. Bunu her kim söylerse
hapis ve para cezasına çarptırılacaktı.
Bu
büyük yalana, utanmazlığa karşı Perinçek’i kimse tutamadı soluğu İsviçre’de
aldı.
İnsan haklarına, ifade özgürlüğüne
tamamen ters düşen yasa karşısında eğilip bükülmedi. Aslanlar gibi dik durdu ve
hiçbir şeyden korkmadı.
Lausanne, Opfikon ve Köniz kentlerinde üç
değişik toplantıya katıldı ve bu toplantılarda sırasında Osmanlı İmparatorluğu
döneminde Ermenilere soykırımı yapıldığı iddialarını Türk Devletinin yapamadığı
büyük bir cesaretle “uluslararası yalan”
olarak ifade etti.
İsviçre-Ermenistan Derneği de bu
ifadelerin “ırkçı ayrımcılık”
kapsamına girdiği gerekçesiyle Perinçek’ten davacı oldu.
Doğu Perinçek’i gözaltına alıp mahkemeye
sevk ettiler.
Davaya ilk aşamada bakan Lausanne Polis
Mahkemesi, davacı tarafı haklı bulmuştu.
Yargılama
sonunda karar, 90 gün hapis cezası ve günlüğü 100 İsviçre Frank’ı tazminat
cezasına mahkûm edilmişti.
Bu kararlar sonucu Türkiye’de yer
yerinden oynamıştı.
Doğu
Perinçek kamuda bir kahraman olmuş ve olay yakın takibe alınmıştı.
Mahkemenin gerekçeli kararında Ermeni
soykırımının gerek İsviçre'de gerekse genel olarak kabul görmüş “tarihi bir olay” olduğu kaydedilmişti.
Kararda, Avrupa Konseyi böyle bir soykırımı tanımamış olsa da tanımış gibi
gösterilmişti
Daha sonra ceza paraya çevrildi ve
İsviçre’ye 9 bin İsviçre Frank’ı ceza ödendi!
Perinçek’in Vaud Kanton Yargıtay’ı ve
ardından İsviçre Federal Mahkemesi önündeki temyiz başvuruları da büyük ölçüde
aynı gerekçe ve ifadelerle reddedilmişti.
İsviçre yargısı önünde aradığını
bulamayan Perinçek, kumpas olduğu
iktidar tarafından da itiraf edilen düzmece Ergenekon davası ile demir
parmaklıklar ardına hapsedilmiş olmasına rağmen bu çok önemli davanın ucunu
bırakmadı. İfade özgürlüğünün ihlal edildiği teziyle 2008 yılında AİHM
gündemine taşıdı. Sonuçta 5 yıl süren davada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi,
Doğu Perinçek’e ceza veren İsviçre’yi haksız bularak tazminata mahkûm etti.
Bütün Avrupa ülkelerine emsal olacak
kararda “İsviçre, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğüyle ilgili maddesini ihlal etti” denildi.
Doğu Perinçek Avrupa’yı dize getirmekle
kalmamış, devletin yapamadığını büyük bir cesaretle yapmış hem kendi bir zafer
kazanmış hem de Türkiye’ye kazandırmıştır.
Devletin yok edilmek, yargıya darbe
yapılmak istenen bir süreçte bu büyük başarıya imz atmış olan Doğu Perinçek
bugün ne yazık ki halen demir parmaklıklar ardındadır.
Zafer
2
Perinçek hakkında, Cumhurbaşkanı Abdullah
Gül’ün şikâyeti üzerine, Ergenekon davasının 30 Mayıs 2012 tarihli
duruşmasındaki sözleri nedeniyle açılan soruşturma da takipsizlikle sonuçlandı.
Perinçek “Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan, 12 Eylül’ün çocukları ve esas Gladyo
olanlardır. Yani Abdullah Gül’ler, Tayyip Erdoğan’lardır” demişti
Kararı Aydınlık’a değerlendiren Avukat
Ümit Kaplan, Perinçek’in, “ABD planının
enstrümanları” ve “Türkiye’yi
bölmenin memurları” şeklindeki nitelemelerinin dayanağının Erdoğan ile
Gül’ün kendi eylemleri ve açıklamaları olduğunu söyledi. “Sayın Perinçek
gerçekleri dile getirmiştir. Erdoğan’ın BOP Eş Başkanı olduğunun itirafı,
Gül’ün eski ABD Dışişleri Bakanı Powell’la yaptığını itiraf ettiği gizli anlaşma
bu hususu kanıtlamaktadır” diyen Kaplan ayrıca
“Sayın Perinçek hakkında Ergenekon davasında yaptığı savunma nedeniyle,
hâkimlere, savcılara, Erdoğan ve Gül’e hakaret ettiği iddiasıyla çok sayıda
dava açılmıştır. Bu beraat kararı, o
davalar açısından yol gösterici niteliktedir ”dedi.
Perinçek’in verdiği mücadeleler, elde
ettiği bu başarılar onun ne kadar yürekli bir vatansever olduğunun kanıtıdır.
Perinçek’i yıllardır zindanlara
kapatmalarının nedeni Gül’ün eski ABD Dışişleri Bakanı Powell’la yaptığını
itiraf ettiği gizli anlaşmayı kamuya duyurması ve iktidarın
üzerine çok gitmesidir.
Perinçek ve partisi günümüzde Ana
Muhalefet Partisi CHP’nin yapacağı ama ne yazık ki yapmadığı Atatürk ve
İlkelerine sahip çıkmaktadır. Bunu kimse görmezden gelemez ve gelmemelidir.
Suçları vatanı sevmekten, hizmet etmekten
başka bir şey olmayan Perinçek ve nice vatansever komutanlarımız,
gazetecilerimiz, aydınlarımız bugün halen o kara zindanlarda çile
doldurmaktadırlar. MHP kendi milletvekilini bile iktidarın pençesinden,
zindanlardan kurtaramamış başarısız bir partidir bence.
Halen çok hasta olan ve mutlaka hastanede
tedavi görmesi gereken başta Fatih
Hilmioğlu ve diğer sağlıkları bozulmuş olan tutsaklarımızın sağlıksız
koşullarda devlet eliyle ölmelerini bekleyenlere, seyredenlere lanetler olsun.
Bugün gelinen nokta 11.11.2008 tarihinde “soykırımın inkârı” hakkındaki yasayı
soran gazetecilere “aramızdan provokatörler
çıkabiliyor” yanıtını veren bir cumhurbaşkanı ve devletin içinde paralel devlet
olduğunu söyleyen yolsuzlukları, rüşvetleri örtmek isteyen, hukuka darbe
yapmaya kalkan bir başbakan ve de iktidar ile
yönetilip yönlendirilmeye çalışılıyoruz.
Kurtuluşumuz sadece Atatürk’te birleşmek
tek yumruk olarak güçlenmekten geçmektedir.
Şu sırada başbakan konuşuyor ve çok iyi
hatip olduğundan mangalda kül bırakmıyor. CHP
Genel Başkanı Kılıçdaroğluna saldırıya başladı. Tayyip Erdoğan’la ilgili
bir şey varsa açıklayın diyor. Bilinmeyen ne kaldı ki? Yine peygamberimizden söz ediyor.
CHP’in İst.adayı Sarıgül hakkında
açıklama yapacağını söylemişti. Söyleye, söyeleye 2004 yılında CHP raporunu
çıkartıp gösterdi. Yüzde ellinin beynini yıkamaya başladı. Neyse bakalım daha
neler diyecek?
Başbakana acıdım doğrusu, çok çaresiz
kalmış demek ki.
Dinlemek üzere burada kesiyorum.
Sevgiyle kalın.
Yorum Gönder