'Günahsız yere' yatanlar varmış! - Ayşenur Arslan

Hatırlayacaksınız, çarşamba günü size Davut Yıldız’dan söz etmiştim. Hani, askeri casusluk davasındaki genç astsubaydan. Yakından izlediğim için biliyorum, bu dosya da delik deşik!.. Okuyunca inanmakta zorluk çekiyorsunuz.
Ama, diyelim ki; iddiaların hepsi doğru ve hepsi “kanıtlandı”! Yine diyelim ki; Davut Yıldız, savcının istediği azami cezayla, 6 yıl hapse mahkûm edildi. Bu durumda, cezaevinde kalacağı süre 16 aydır.
İşte bunları anlatmış ve eklemiştim. “16 ay sonra çıkması gereken astsubay Davut Yıldız 18 aydır TUTUKLU”!..
Meğer, eksik söylemişim. Genç astsubay 20 aydır tutukluymuş. Yani, iki ay değil, daha şimdiden 4 AY FAZLADAN cezaevindeymiş!..
Başbakan Erdoğan kaç ay hapis yatmıştı sahi? 4 AY, değil mi?.
Yıllardır o ‘dört’ ayı anlatır durur Başbakan. Oysa Davut Yıldız, daha hüküm giymeden “hakkında istenen maksimum cezayı 4 AY fazlasıyla çekmiş oldu”.

YILLAR SONRA İTİRAF
 HSYK için yeni yasa çıkacakmış. Her nasıl olacaksa, ‘Yargı’ Adalet Bakanı’na bağlanmak suretiyle düzeltilecekmiş! Ayrıca, vaktiyle göz yumdukları haksızlıkları, adaletsizlikleri gidereceklermiş.
Erdoğan’ın, 25 yıllık yol arkadaşı, bugünün bakanı Veysel Eroğlu o adaletsizliklerden söz ederken coşmuş, taşmış! Gazetecilerle sohbet ederken, Balyoz, Ergenekon gibi davalar için şöyle demiş:
“Ben günahsız yere birçok insanın cezaevinde tutulduğunu düşünüyorum. Askeriyede ast-üst ilişkisi son derece nettir. Biri bir plan ve seminer düzenlediğinde, listede ismi olanların ‘Ben gelmiyorum’ deme şansı da yoktur. Dolayısıyla; ‘Üstünün çağırdığı toplantıya katıldı’ diye bir insanı suçlu ilan etmek, darbe planlarının içinde göstermek son derece yanlıştır. Bunu planlayan veya darbe faaliyetlerinin içinde olan kişi sayısı 5-10’u geçmez. Ama 100 kişilik bir heyeti sorumlu tutmak kabul edilir değil.”

SAMİMİYSENİZ, HAYDİ!
 Peki, bunu şimdi mi anladınız? Bir vakitler haksız yere yargılananlar, avukatlar, biz gazeteciler bunları anlatırken duymadınız, görmediniz mi? Diye soracağım…
Anlamı olmayacak.
Biliyorum, özellikle canı yananlar “Dünü bırak, yarına bak!” diyecek.
O yüzden, başka bir soru sormak istiyorum. Hem bakan Veysel Eroğlu’na, hem ‘yeniden yargılama’ konusunda formül üretmeye çalışan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a ve hem de bir başbakan olarak bütün bunlardan sorumlu olması gereken Başbakan Erdoğan’a sorum şu:
Davut Yıldız’ın HEMEN YARIN TAHLİYE EDİLMESİ İÇİN; NE YASA DEĞİŞİKLİĞİNE GEREK VAR, NE DE MÜTHİŞ FORMÜLLERE!..
Eğer samimiyseniz…
Hesap çok açık. Çok basit.
·          İstenen azami ceza: 6 yıl.
·          Bu durumda Davut Yıldız’ın yatması gereken süre: 16 ay.
·          Davut Yıldız’ın ‘tutuklu olarak’ cezaevinde yattığı süre: 20 ay. Hatta 21. ayına girdi.
Genç astsubayın hayatından çalınan günleri, haftaları da unutun. Ama onu hemen yarın, YARIN cezaevinden çıkartın! Davut Yıldız özgürlüğüne kavuşuncaya kadar da, lütfen adalet sözcüğünü ağzınıza almayın!

CEZAEVİNDEN MEKTUP VAR
 “Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda Sağlık Astsubayı olarak görev yapmaktayım. 10 Mayıs 2012 tarihinde engelliler yemin töreninde, ambulans içinde görevimin başında iken telefonum çaldı. Açtığımda; polis olduklarını, evimi aramaya geldiklerini, kapının önünde beklediklerini belirttiler. Ben de ‘Şaka yapacak zaman değil’ dedim, telefonu kapattım. Sonra tekrar aradılar ‘Kapıyı kıracağız’ dediler. Ben de şaka mı, değil mi diye karşı büfeciyi aradım. ‘Evet, polis doldu burası’ dedi. Hemen, beni arayan polise ‘Bekleyin, geliyorum’ dedim. Komutana arz ettim durumu. ‘Korkacağım bir durumum yok, hemen gelirim’ dedim. Komutanım şüphelendi ‘Bu aralar askeri personele devamlı iftiralar atılıyor, dikkat et’ dedi ve de yanıma iki askeri personel verdi.
Evimde ve işyerimde yapılan aramalardan sonra Devletin güvenliğine ilişkin gizli belge, örgüt üyeliği, fuhuş, kadın ticareti, tehdit ve şantaj suçlamaları ile gözaltına alındım.
Hücrede 4 günü, tanımadığım havacı binbaşı ve denizci yüzbaşı ile geçirdim. Denizci yüzbaşı ‘Diğer komplolardan hiçbir farkı yok, en az 16 ay tutuklu kalırız’ dedi. İnanamadım. ‘Ben bir şey yapmadım ki, neden tutuklanayım’ dediğimde ‘Son beş yılda kim ne yaptı, askerler neden içerde sanıyorsun. Biz de bir şey yapmadık ama görürsün tutuklayacaklar’ dedi.
Şaşırdım, inanamadım; olamaz dedim. Ama 14 Mayıs 2012 tarihinde İZMİR 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklandım. Cezaevine giderken, beraber tutuklandığımız hiç kimseyi tanımıyordum. Sonra dalga dalga tutuklanan silah arkadaşlarımızdan da kimseyi tanımıyordum, görmüşlüğüm bile yoktu. Nasıl olurdu da; örgüt üyeliğinden tutuklanırsın ve yargılanan kimseyi tanımazsın? 4 saat savcılık sorgusunda sana tek bir belge bile göstermemişlerdir ya da sormamışlardır... Buna rağmen, devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeden nasıl tutuklanabiliyorsun?
Anlamak mümkün değildi. 8 ay havalandırmada dolaşırken hep birbirimize aynı soruyu soruyorduk: ‘Neden buradayız? Ne belgesi? Ne örgütü? Suçumuz ne?’
Gazetelerde ise ‘Fuhuş Örgütü’ başlıkları çıkıyordu. Daha sonra adı ‘Şantaj Örgütü’ oldu. Daha sonra da ‘Askeri Casusluk’... Biz, vatanına bu kadar derinden bağlı insanlar vatan haini miydik yani?”
Davut Yıldız

NOT: Bu soruların yanıtları hâlâ yok. Çünkü dava hâlâ devam ediyor. Dosyada onu suçlayacak somut kanıt, tanık ifadesi falan yok. Yine de Davut Yıldız tam 20 aydır cezaevinde; sonucu, sorularının yanıtlarını ve elbette tahliyesini bekliyor.

BİZİM BURALAR…
 Berlin’den yazan Tuncay Gedük, Bilal Erdoğan’ın savcılığın çağrısına uymayıp ifade vermeye gitmediğini hatırlatıp, özetle şöyle demiş:
“Sadece pasif eleştiriler yapılıyor. Bunun aktif bir eleştiriye dönüşmesi...  Sadece Bilal Erdoğan problemi değil de, Türkiye problemi olması için şunu demek yeter: Türkiye vatandaşlarına duyurulur. Savcı ya da polis size ifade vermeye çağırırsa gitmeyin, ciddiye almayın. Neden gelmiyorsunuz diye sorarlarsa ‘Canımızdan çok sevdiğimiz Başbakanımızı örnek aldığımız için’ diye cevap verin. Hepsi bu kadar!”
Fena fikir değil de... Bir sorun var Tuncay Bey. Almanya’yı bilmem ama buralarda sade vatandaşa “Neden gelmiyorsun” diye sorulmuyor. Derdest edilip götürülüyor.
Nedenini tahmin etmek zor değil. Zaten yazınızda şunu da tesbit etmişsiniz:
“İktidara gelmiş birisi, yapılan eleştirileri makama değil de, kendi şahsına diye algıladığı andan itibaren, bilin ki o artık bir diktatördür.”

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget