Peki, Türkiye böyle bir ülke midir?
“Allah'a şükürler olsun ki biz öyle bir ülke değiliz” desem, kim bilir bana nasıl kızarsınız.
Tüm
bilimsel araştırmalar ortaya koymuştur ki, Yolsuzluk ve Rüşvet, en çok
diktatörlerin ve diktatörlüğe eğimli olanların yönettiği ülkelerde
görülür.
Peki, Türkiye böyle bir ülke midir?
“Şükürler olsun ki, Türkiye'de diktatör ve buna eğimlilerin kırıntısı yok” desem, bana söversiniz.
Tüm
bilimsel araştırmalar ortaya koymuştur ki, Yolsuzluk ve Rüşvet, en çok
dini ve manevi değerleri sömürenlerin işbaşında olduğu ülkelerde
görülür.
Peki, Türkiye böyle bir ülke midir?
“Allah yar ve yardımcımız olduğu için Türkiye böyle bir ülke değil” desem, beni memleketten sürersiniz.
Tüm
bilimsel araştırmalar ortaya koymuştur ki, Yolsuzluk ve Rüşvet, en çok
medyanın baskı altında olduğu, gazetecilerin oto sansür uyguladığı
ülkelerde görülür.
Peki, Türkiye böyle bir ülke midir?
“İftira ediyorlar, böyle bir ülke değiliz” desem, beni, arkamdan teneke çalarak kovalarsınız.
Tüm
bilimsel araştırmalar ortaya koymuştur ki, Yolsuzluk ve Rüşvet, en çok
kendi medyasını (yandaş medya) yaratmış, bol miktarda iliştirilmiş
gazetecisi olan iktidarların yönettiği ülkelerde görülür.
Peki, Türkiye böyle bir ülke midir?
“Vallahi billahi Türkiye bu tür ülkelere benzemiyor” desem, herhalde yüzüme tükürürsünüz.
Kısacası
otoriter, baskıcı iktidarların, diktatörlüklerin, dini ve manevi
değerleri sömürenlerin yönettiği ülkelerde yolsuzluklar ortaya çıkmaz.
Bu
ülkelerde, bilgi ve haber kaynakları kıt olan, tek taraflı
bilgilendirilen, ayrıca baskı ve korku içinde yaşayan toplum,
yolsuzlukları ve rüşveti görmez, göremez. Ortaya çıkanlara da inanmakta
zorluk çeker, hatta inanmaz.
Yolsuzluk ve Rüşvet, batılı ve
çağdaş demokrasi ile yönetilen ülkelerde de görülür. Ama bu tür
skandallar çok yaşanmaz. Çünkü o ülkelerde, demokrasi ile toplumsal
bilincin gelişmiş olması, yolsuzluk ve rüşvet olaylarına engeldir. Ama
hepsinden önemlisi, yolsuzluk ve rüşvet olaylarının üzerine gidecek
bağımsız yargı ile bunları haberleştirecek özgür medyanın varlığı,
yolsuzluk yapacaklar için caydırıcı unsurlardır.
Her şeye
rağmen batılı ve çağdaş demokrasi ile yönetilen ülkelerde, az da olsa
yolsuzluk ve rüşvet olaylarına rastlanır. Ama bunlar ortaya çıktığında
ise kimse kalkıp, “Dış güçleri”, “Faiz lobilerini”, “Yabancıları”
suçlama kolaycılığına kaçarak, “Bizi kıskanıyorlar” diyerek komik duruma
düşmez. Bazen sorumlu bakan ya da başbakan, kimi zaman ise hükümet
topluca istifa eder.
Kimse kalkıp yargıyı, emniyet teşkilatını hallaç pamuğu gibi atmaz.
Devletin
en kritik noktalarına yerleştirdiği eski müttefiklerine “Paralel
devlet” suçlaması yaparak, işin içinden sıyrılabileceğini düşünmez.
Peki, Türkiye gelişmiş bir demokrasi ve toplumsal bilincin olduğu, bağımsız yargı ile özgür medyanın bulunduğu bir ülke midir?
Maalesef
böyle bir ülkede yaşamıyoruz diyenlerin arasındayım. Zaten, demokrasi,
insan hakları, ifade ve medya özgürlüğü gibi alanlarda, uluslar arası
kuruluşların yayınladığı listelerde son sırlarda yer aldığı
hatırlanırsa, Türkiye'nin nasıl bir ülke olduğu anlaşılacaktır.
Bunun içindir ki, Yolsuzluk ve Rüşvet ülkemizin gerçeğidir.
Toplumun önemli bir bölümünün bu gerçeği görmeyip, “Dik dur eğilme” demesi, ülkenin daha da acı bir gerçeğidir.
Bu
gerçekleri yok sayıp, iktidarın güç kaybettiğini, yapılacak ilk
seçimlerde, muhalefetin hükümet olacak oy oranına ulaşacağını sanan bazı
kesimlerin durumu ise acının da acısı bir gerçektir.
Ülkenin
sorunlarını anlatacak, iktidarın yanlışlarını, kötülüklerini dile
getirecek, halkı ikna edecek politikalar ve söylemler üretemeyenler, hiç
beklemedikleri bir anda, altın tepside sunulan fırsat olan, Yolsuzluk
ve Rüşvet Operasyonu sayesinde oy patlaması yapacaklarını sanıyorlar.
Aslında hükümet olmayı, “Armut piş, ağzıma düş” yöntemine bağlayanları gördükçe, ülkemin geleceği için çok üzülüyorum.
Kanal
B'de, Ekim 2004'ten bu yana Cuma akşamları hazırlayıp sunduğum Bekleme
Odası programında, daha ilk günden başlayarak söylediğim ve sürekli
tekrarladığım cümleyi hatırlatayım; “Türkiye'nin gerçek gündemi,
İşsizlik, Yoksulluk ve Yolsuzluktur. Üretilen suni gündem maddeleri ile
gerçek gündem örtülmektedir.”
17 Aralık 2013'ten itibaren yaşananlara bakanlar, 10 yıldır boş laf etmediğimi söyleyecektir.
Yorum Gönder