Sen o masalları külahıma anlat Başbakan Erdoğan! - Mustafa Mutlu

Sen o masalları külahıma anlat Başbakan Erdoğan! - Mustafa Mutlu Önceki gün görüştüğün Avrupa Birliği'nin liderlerine Bilal'i anlattın mı sen onu söyle... Gerisi... Bu saatten sonra gerçekten hikâye!

Sen o masalları külahıma anlat Başbakan Erdoğan! - Mustafa Mutlu
Başbakan, 12 yıl sonra keşfettiği "paralel devlet"i, yani "devletteki cemaat"i, Brüksel'de Avrupa Birliği liderlerine anlatmış. Sonra da demiş ki:
"İyi niyetimiz sömürüldü!"
***
Ne iyi niyeti be adam; çocuk mu kandırıyorsun?
Devletteki en stratejik kadroları iyi niyetinden mi bu din tacirlerine ulufe dağıtır gibi dağıttın?
Üniversitelere, liselere, ilköğretime...
Emniyet'e, İçişleri'ne, Dışişleri'ne...
Adliyeye, mülkiyeye, tıbbiyeye, maliyeye "iyilik" olsun diye mi yerleştirdin?
Her seçimde kontenjan pazarlığını iyi niyetinden mi yaptın?
***
Doğruları söylemiyorsun Başbakan; gerçekleri saptırıyorsun!
Bu tarikatçıları kendine payanda yaptın.
Onların sinsi işbitiriciliklerinden yararlandın.
Örtülü ödeneğini, emirlerine sundun.
Sana "kaset" getirmeleri için, devletteki kadroları hizmetlerine verdin.
Getirdikleri kasetlerle siyasi rakiplerini yerle bir ettin.
***
O cemaatin muhalif aydınlara kurduğu tuzaklarla, iktidardaki "dokunulmazlığın" keyfini sürdün...
Hasta ve yaşlı muhalifler, tıkıldıkları hücrelerde tek tek ölürken kılını bile kıpırdatmadın...
Emir kulu tarikatçı savcıların iddianamelerine sonuna kadar destek verdin. Sadece destek vermekle kalmadın, zırhlı makam aracını bile verdin!
Cemaatin emrine girmeyen hâkim ve savcıların görevden alınmalarına, oradan oraya sürgün edilmelerine seyirci kaldın!
***
Yani; masum değilsin Başbakan!
Tam tersine; cemaatin suç ortağısın...
Onlar neyse... Sen, bir fazlasısın!
Onlar kirliyse, sen daha kirlisin.
Çünkü onlara, yabancı gizli servislerin de telkiniyle bu gücü sen verdin.
Bu kadar sen büyüttün.
Devletin ve hepimizin başına sen bela ettin!
***
Şimdi kalkmış, utanmadan sıkılmadan tüm bunları "iyi niyet"ten yaptığını söylüyorsun!
Yemezler Başbakan...
İyi niyetin içinde "saflık" vardır:
Sen bu cemaati sırf "saf" olduğun için bu kadar güçlendirmedin; asıl amacın, onları sonuna kadar kullanmaktı... Bunu da fazlasıyla yaptın!
Bu arada günün birinde başına bela olabileceklerinden de o kadar emindin ki; o yüzden tek tek kayıtlarını tutturdun!
***
Şimdiki kavganın nedeni belli:
Dış güçler; senin artık bu ülkede onların işine yaramayacağını, çıkarlarına hizmet etmeyeceğini gördüler.
Yani ipini çekmeye karar verdiler.
Bu yüzden de cemaati senin yanından ve hizmetinden çektiler.
Olayın özeti bu...
Bu yüzden; bırak "iyi niyet" ayaklarını, "saflık ve temizlik" numaralarını da...
Önceki gün görüştüğün Avrupa Birliği'nin liderlerine Bilal'i anlattın mı sen onu söyle...
Gerisi... Bu saatten sonra gerçekten hikâye!
DEHŞET!
Kemal Kılıçdaroğlu önceki gün partisinin Meclis Grup Toplantısı'nda bir "tutanak" gösterdi ve bunu "dehşet belgesi" olarak tanımladı..
Bu tutanak, görevden alınan İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Baş tarafından tutulmuştu. Başsavcı, Adalet Bakanlığı Müsteşarlığı'na atanan Kenan İpek'in, İzmir'deki yolsuzluk operasyonundan sonra aynı gece iki defa kendisini aradığını ve tehdit ettiğini öne sürüyordu. Başsavcı'nın kaleme aldığı bu tutanağa göre Müsteşar, "Soruşturmayı durdurmaz ve savcıyı değiştirmezseniz, bunun sonuçlarına katlanırsınız" demişti.
Bu, gerçekten çok büyük bir skandaldı; çünkü yürütmenin, yargı üzerindeki baskısının en somut kanıtıydı.
Ancak Müsteşar İpek'i hemen görevden alıp hakkında soruşturma açtırması gereken Adalet Bakanı dün bir açıklama yapıp, görevden alınan Başsavcı'yı suçladı.
İyi de biz bu yargıya bu saatten sonra nasıl güveneceğiz?
GÜNÜN SORUSU
Terör örgütü PKK'nın Suriye'deki uzantısı PYD, Türkiye sınırının hemen dibindeki Cizire'de özerklik ilan edip Kürt devletini kurduğunu bütün dünyaya duyurmuş... Sorum; izledikleri Suriye politikasıyla bu gelişmeye hizmet eden Başbakan Erdoğan'a ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu'na:
Bu yeni Kürt devleti şimdi sizi "ulusal kahraman" ilan ederse, ne yapacaksınız?
Kaçak Bilal, okçu olmuş!
Vakıflar eskiden fakir fukaraya yardım yapmanın yoluydu; şimdi kamu arazilerini beleşten kapatmanın sihirli formülü haline geldi.
Başbakan'ın akrabalarının kurduğu TÜRGEV'i zaten biliyorsunuz... Üniversite kurmak için İstanbul'un en değerli arazilerini toplamış, bu yüzden de adı yolsuzluk dosyasına girmişti.
Bu kez Okçular Vakfı diye bir vakıf gündemde...
Okmeydanı'nda halkın kullandığı tek top sahası ve park arazisi, bu vakfa verilmiş...
Peki kurucuları kim?
Yine aynı isimler:
Bilal Erdoğan, Kadir Topbaş'ın oğlu Hüseyin Ersan Topbaş, Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan ve AKP İstanbul İl Yöneticisi Haydar Ali Yıldız...
Okmeydanı halkı şimdi tutturmuş; bu parkı geri istiyormuş...
Tabi, tabii...
Emin olun verirler!
Günün İsyanı!
Hükümet, seçim döneminde şov yapmak için adını sanını bilmediğimiz ülkelerle vizeleri kaldırıp bir de bununla övünüyor... Dün de Vanuatu ile vizeleri kaldırmışız... İsyanım Dışişleri Bakanlığı yetkililerine:
Kaldırdığınıza göre; demek ki bu ülke bile düne kadar bizden vize istiyormuş... Bundan utanmanız gerekmez mi?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget