Hayret ve İbretle İzliyoruz - Gündüz Akgül

Son günlerde dile getirilen yolsuzluk savları nedeniyle ülkede oluşan gündem insanı hayrete düşürüyor.
AKP, 11 yılı aşkın bir süredir, bu gün “paralel devlet”, “çete” diye adlandırdığı Cemaatle al gülüm ver gülüm hesabı ortak yönetimle devleti yönetirken, kendileri açısından ortada bir sorunları yoktu.
Ne zaman ki erk bölüşmesinde anlaşamadılar kıyamet kopmaya başladı.
Göze çarpan ilk olay, Özel Yetkili Mahkeme Cumhuriyet Savcılarının, MİT Müsteşarı Hakan Fidan hakkında soruşturma açmaya kalkışmasıydı.
Başbakan, Müsteşarını koruma altına almak için MİT mensuplarının ancak Başbakanın izni ile soruşturulabileceği konusunda özel yasa çıkardığı gibi amaçlarının kendisine kavuşmak olduğunu belirterek “o zaman gelin beni alın” dedi.
Kılıçlar bir kere çekilmişti, her iki tarafta diğerine darbe vurmak istiyordu. Özel dershanelerin çoğunun Cemaate ait olduğu bilen iktidar, dershaneleri özel okula dönüştüreceğini söyleyince büyük kıyamet koptu.
Emniyet güçlerinin çoktan izlemeye aldığı yolsuzluk savları ilgili olarak Terörle Mücadele Mahkemeleri (TMM) Cumhuriyet Savcıları tarafında 3 Bakanın çocukları ile ilgili gözaltı kararı alması ve 4 bakan hakkında soruşturma başlatması kıyametin büyüklük dozunu daha da arttırdı.
Bu safhadan sonra yapılanları masaya yatırıp yurttaşların büyük bir bölümünü hayrete düşüren olaylara bakalım.
-Soruşturmalarla ilgili Emniyet şubelerindeki personelin başka görevlere tayinleri çıktı. (medyaya yansıdığı kadarıyla 350 civarında)
- Başbakan'ın siyasi başdanışmanı Yalçın Akdoğan, Gülen cemaatini ima ederek orduya kumpas kurulduğunu savladı.
-Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin Yargıtay’da “Cemaatin İmamı” diye nitelendirilen kişi önemli bir holdingin dosyası ile ilgili ne karar verilmesi gerektiği hususunu dosyanın kısa bir özeti ile birlikte Pennsylvania’ya göndermiş dedi.
-Soruşturmayı yürüten TMM Cumhuriyet Savcısı Muammer Akkaş’tan soruşturma dosyası alındı. Cumhuriyet Savcısı görevinin engellediğini basına dağıttığı bildiri ile kamuoyu ile paylaştı. Başsavcı, Savcısını yalancılıkla suçladı.
-Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) 13 üyesi bildiri yayımlayarak Cumhuriyet Savcısına destek verdiler.
-Adalet Bakanlığına getirilen Bekir Bozdağ, HSYK tüm üyelerini değiştirecek ve yetkilerini kendisinde toplayacak yasa tasarısı hazırladı.
-Yasa tasarısı görüşmelerinde hazır bulunmak isteyen Yargıçlar Sendikası Başkanı Yargıç Ömer Faruk Eminağaoğlu iktidar milletvekilleri tarafından dövüldü.
-İzmir’de başlatılan yolsuzluk olayında yine emniyet yetkilileri soruşturmadan alındı, Adalet Bakanlığı Müsteşarının İzmir Başsavcısını tehdit ettiği TBMM de dile getirildi.
-Ergenekon, Balyoz diye adlandırılan davalara damgasını vuran ve kahraman ilan edilen Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz hakkında, yolsuzluk soruşturması nedeniyle linç kampanyası başlatıldı. Savcı Öz, Başbakanın kendisine iki kişi gönderdiğini, soruşturmayı kapatmasını istediğini ve tehdit ettiğini söyledi.
-Başbakan Cumhuriyet Savcısını yalanladı. Cumhuriyet Savcı’sının iş takip etiğini söyledi.
-Her kesimden olaylara el koyup krizi çözmesi istenen Cumhurbaşkanı, Anayasanın ve yasaların kendisine tanıdığı yetkiyi kullanarak krizi hukuk çerçevesinde çözmesi gerekirken, ne yazık ki Pennsylvania’ya elçi göndermeyi yeğledi.
Bu kavganın hayrete düşüren olaylarını sıralarsak sayfalar yetmez bu kadarla yetinip olayların yorumuna geçelim.
Başbakana ve tüm sorumlulara ve soruyorum.
-Türk ordusuna kumpas kurulup çökertilirken siz neredeydiniz?
-Size dokunana kadar kahraman ilan ettiklerinizi, ne oldu da birden bire linç etmeye kalktınız?
-Anayasanın 104 Maddesi, Cumhurbaşkanına devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını sağlama görevi vermişken, bir devlet organı olmayan Pennsylvania’daki cemaat liderine elçi göndermesi hangi görevle ve hangi hukuki gerekçeyle açıklanabilir?
-Cumhuriyet Tarihinde bir Başbakanın, bir Cumhuriyet Savcısını soruşturmayı kapatması ve tehdit etmesi örneğine rastlanmamaktadır. Cumhuriyet Savcısının bir görevi ihmal veya kötüye kullanma durumu varsa hukuk devletinde hesabını soracak kurumlar vardır.
-12 Eylül 2010 Tarihli Anayasa referandumu öncesinde dilimizin döndüğü kadar, amaç HSYK ve Anayasa Mahkemesini yeniden yapılandırılıp iktidara bağlı hale getirmek olduğunu, diğer maddelerin bu amacı gizlemeye yönelik bulunduğunu söylememize karşın, bu günkü durumu görüp saçını, başını yolan “yetmez ama evet”çilere laf anlatamadık.
-Öküz öldü ortaklık bozuldu örneği, iktidar ile cemaatin arası bozulunca, referandumla yapılan düzenlemenin yetmediğinin farkına varıp, yargıyı hepten yürütmeye bağlamak için bu telaş niye? Yoksa beğenmediğiniz Yargıç ve Cumhuriyet Savcılarının cemaat mensupları olduğunu fark etmediğinizi mi savlıyorsunuz?
Beyler farkında mısınız? Hukuku katlettiniz, artık Yargıç kararlarını uygulamayan bir kolluk yarattınız.
Yıllarca söyledik. Hukuk bir gün herkese gerekir diye tınmadınız. İşte şimdi size gerekti ama ortada hukuk bırakmadınız ki.
Henüz vakit varken yargıdan elinizi çekin. Yargıyı her şeyi ile yargıya bırakın.
Bir hukukçu olarak bu hukuksuzlukları hayret ve ibretle izlediğimi belirtmek istiyorum.

12.01.2014
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet savcısı

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget