Bir hurma cumhuriyeti haline gelen Türkiye’de giderek sertleşen, ahlak
ve sınır tanımayan, hukuku ve kamu düzenini altüst eden, çatışan
tarafların suç ortağı olduğunu unutmamak gerekiyor. Siyasal İslamcı
iktidarın her iki kanadı da dinci karşı devrimin, 12 yıllık karanlık
dönemin; neo-liberal yağma düzeninin ortak sorumlularıdır.
Daha önce ortaya attığım ve mevcut durumu çok iyi açıkladığını
düşündüğüm kavramla ifade edersek eğer; Türkiye yeniden fetrete düşmüş
durumda. Merkezi otorite iki iktidar odağı arasında parçalanmış; oluşan
siyasal otorite boşluğu bütün toplumsal dinamikleri harekete geçirmiş
halde.
Bu fetret döneminde muhalefet güçlerinin kendi seçeneklerini büyütmek
yerine, çatışan taraflardan birini desteklemesi ya da yedeğine düşmesi,
oyunun dışında kalmaya, iktidar mücadelesini kaybetmeye yol açacaktır.
Asıl aktörlerden kim kazanırsa kazansın, yedeklenen güçler her halükârda
kaybetmiş olacaktır.
ŞEHZADELER SAVAŞINDA SOL
Sol ve CHP, bu şehzadeler savaşında kendi bağımsız hattını kurmak ve
cepheden bir muhalefet çizgisi izlemek zorundadır. Eğer, örtülü de olsa,
taraflardan birinin desteklendiği ya da yedeğine düşüldüğü takdirde, bu
tutum siyasal felakete yol açar. Bunu yapan parti ya da hareket,
intihar eder. Ne yazık ki, kendisini sol’da sayan iki büyük siyasal
muhalefet gücü bu hatayı yapıyor.
Öyle anlaşılıyor ki CHP, bu kavgada Cemaati destekleme konusunda
kararlı. Cemaat ve ABD desteğiyle iktidar olabileceğine ikna edilmiş
görünüyor. Evet, belki bu yolla iktidar olunabilir ama o sizin
hükümetiniz olmaz. Sizi iktidara taşıyan güçlerin elinde rehin
olursunuz.
BDP ise AKP Hükümeti'ni “çözüm süreci” adına desteklemeyi sürdürüyor.
Kürt siyasal hareketi, böylece dinci-faşizan bir rejimin inşa edilmesine
destek verdiğinin farkında mı bilmiyorum, ama Türkiye’nin tarihsel,
ilerici, aydınlanmacı ve devrimci birikiminden hızla uzaklaştığı açık.
Gittikleri yerde 200 yıllık gericilikten ve emperyalizmle işbirliğinden
başka şey bulamayacakları da kesin.
CHP, Cemaatin bugün AKP ile çatışsa da, iktidarın bir parçası olduğunun
farkın değil! Cumhuriyetin tarihsel kazanımlarını birlikte tasfiye eden,
cinayeti beraber işleyen 12 yıllık iktidar ortaklarından habersiz
görünüyor! Ortada net bir oportünizm var.
İKİ KİRLİ KILIÇ
Cemaate karşı mücadeleyi yükseltmek, devlet içindeki “Yeni Gladyo’nun
tasfiye edilmesini istemek neden AKP iktidarına ve yolsuzluklara karşı
mücadelenin üzerini örtsün ki? CHP’yi yöneten anlayışın temel tezi bu.
Afedersiniz ama siz iki işi birlikte yapamıyor musunuz? Biz aptal mıyız?
Masonik, mafyatik bir çeteye; sola, yurtseverlere ve aydınlanmacılara
karşı acımasız bir şekilde tertip kuran (elbette AKP Hükümeti'nin
desteği ve katılımıyla) yeni tipte bir Gladyo yapılanmasına karşı
mücadele ederken, neden yolsuzluklara karşı eleştirimizi geri çekelim
ki?
Hem AKP’ye hem de Cemaate karşı mücadele, bugün aralarında çatışsalar da
tek bir iktidar gücüne karşı savaşmak demektir. CHP siyasal bir intihar
koşusunun içinde olduğunun farkında mı emin değilim ama tehlikeli bir
oyun oynandığı ortada.
CHP birbiriyle çatışan iki kirli kılıçtan birisinin kabzasından tutuyor.
Bugün neredeyse bütün eleştirilerini geri çektiği Cemaat, 2007’den
itibaren kurulan bütün tertiplerin sorumlusudur. Evet AKP Hükümeti'yle
birlikte yaptılar, ama operasyon gücü Cemaattir.
Ergenekon, Balyoz, Şike, Devrimci Karargâh, Oda TV, KCK, Askeri Casusluk
gibi bütün davaları, bugün CHP’nin sahip çıktığı savcılar ve polisler
tezgâhladı. Sahte dijital kanıtları üreten, insanların ev ve işyerlerine
bunları koyan, telefonları dinleyen, şantaj kasetleri oluşturan,
uydurma gizli tanıklar üreten, sahte ihbar mektupları yazan, toprağa
muhimmat/silah gömen bu çetedir. Biliyoruz. Başbakan da itiraf ediyor.
Türkan Saylan’ı Kürt çocuklarına –ki onlara göre bütün Kürtler PKK’lı
oluyor- burs veriyor, Harp Okulu öğrencilerine burs verdiği kızları
gönderiyor diye iftira metni niteliğinde iddianameler yazan, CHP’nin
bugün sahip çıktığı savcılar ve Zekeriya Öz değil midir? Zekeriya Öz,
nasıl olur da “temiz eller” soruşturması yapar?
O KILIÇTA HRANT’IN KANI VAR
CHP’nin kabzasından tutuğu kılıç kirlidir. O kılıçta Hrant
Dink’in, Necip Hablemitoğlu’nun, Danıştay Yargıcı’nın kanı var.
Karşımızdaki, bir inanç hareketi değil aynı zamanda bir cinayet
şebekesidir. Ben bütün bunları yazdığım, ortaya çıkarmak için mücadele
ettiğim, gerçeğin peşinde koşan bir gazeteci olmaya çalıştığım için
hapisteyim.
Kuddisi Okkır cinayetinin sorumlusu bu çetedir. Vicdansız ve
acımasızdırlar. Ölüm yatağındaki insanları, o dinmek bilmeyen
dinci-gerici kinleri ve intikam duyguları nedeniyle hapishanelerde
tutmayı sürdürüyorlar. Bugün Suriye’de tekbir getirerek insan boğazı
kesen, kestiği insan başlarını sergileyenlerin kininden farklı değil bu
çetenin intikam ateşi.
Prof. Fatih Hilmioğlu, sırf Malatya İnönü Üniversitesi’ni bir El Ehzer
Medresesi olmaktan çıkardığı ve oradaki dinci yapılanmayı dağıtıp çağdaş
bir üniversite yarattığı için, acımasızca öldürülmek isteniyor.
Türkiye’de neredeyse herkesin serbest bırakılmasını istediği, 10 yıl
rektörlük yapmış bir insanın hapiste tutulması çetenin sıradan bir
işidir. Kinleri böyledir.
Unutmayın ki, bu çetenin elinde CHP için de hazırlanan dosyalar, şantaj
kasetleri ve dijital belgeler var. Böyle şantaj kasetlerinin olduğunu
biliyorum, bunu bazı CHP yöneticileri de biliyor. Ayrıca Deniz Baykal’a
yapılan siyasal amaçlı şantajın sonuçları ortada.
Sonuç olarak ortada Başbakan’ın itiraf ettiği, bir illegal yapılanma,
gerektiğinde cinayet bile işleten bir çete, masonik bir örgüt var.
Mafyatik yöntemler de kullanan, ahlaki hiçbir sınır tanımayan bir örgüt
söz konusu.
YENİDEN YARGILAMA
Bazı CHP sözcüleri/yöneticileri AKP Hükümeti'nin hem bu çeteyi tasfiye
konusunda hem de bu dönemde açılan davalarda yeniden yargılanmanın ve
özgürlüğün yolunu açacak yasal düzenlemeler konusunda samimi olmadığını
söylüyor.
Siyasette samimiyet testinin yolu, tam da bu konularda iktidarı
sıkıştırmaktır. Samimi olmadıklarını ben de biliyorum. Ancak AKP, bugüne
kadar görülmemiş ölçüde sıkışmış durumda.
CHP, iktidara “haydi” demeli, madem istiyorsun, gel özel yetkili
mahkemeleri bütün sonuçlarıyla ortadan kaldıralım. Bu tutumun iki sonucu
olacaktır ve her ikisinde de muhalefetin kazanacağı açıktır.
Ancak CHP, Barolar Birliği Başkanı Prof.Metin Feyzioğlu’nun önerisinde
AKP kadar bile ilgi göstermedi. Bu, anlaşılır ve kabul edilir bir tutum
değildir. Adil yargılanmaya destek verme konusunda bir tereddüt
olmadığını, bu konuda Meclis’e bir yasa tasarısı sunulduğunu biliyorum.
Ancak bunlar düşük profilli ve yasak savmaya dönük girişimler. Türkiye
gündemine taşıyacak, iktidarı silkeleyecek bir tutumla olayın üzerine
gidecek yerde, usül tartışmaları yapmak, ince iktidar hesaplarına girmek
anlaşılır değil.
Sonuçta öyle garip bir tablo çıkacak ki; söz konusu ahlaksız tertiplerin
kurbanı olan insanlar zindanlarda kalacak, bunun faturası da CHP’ye
çıkacak.
Olur mu, olur!
Ama bunun bedeli çok ağır olur. CHP’nin iki milletvekilinin bu ahlaksız
tertiple 5 yıla yakın hapishanede tutulduğunu unutmaması gerekiyor. Asıl
samimiyet testi budur.
İKTİDARI DÜŞÜRMEK ve DARBE
CHP ve muhalefet güçleri yüklense her an iktidar düşecek. Muhalefetin
bunun için ne Cemaate ne de başka bir güce ihtiyacı var. Ülke ve toplum
hazır.
Yolsuzlukların üzerine toplumsal dinamikleri de harekete geçirerek
gitmek gerekiyor. Ortada gerçek bir iktidar yok. Hükümete el koymuş, bir
tür saray darbesi yapan bir ekip var.
AKP bugün iktidarda işgalci durumundadır. Bütün meşruiyetini yitirmiş halde direniyor.
Polis yargı kararlarını uygulamıyor. Emniyet, hükümetin emrinde silahlı
bir politik örgüt konumuna gelmiş durumda. Bu ülkede hükümetin ve
AKP’lilerin yolsuzluk yapması serbest, soruşturmak ise adeta yasak.
Böyle bir iktidar fazla kalamaz. Muhalefet, kitleleri alanlara dökmeli.
Sürekli eylem ve protesto gösterileriyle gayri meşru AKP Hükümeti'nin
kendisini toparlamasına izin verilmemeli.
Bir yandan da devlet içindeki çetenin yani yeni Gladyo’nun tasfiyesi için bütün olanaklar seferber edilmelidir.
Türkiye çok özel bir tarihsel dönemeçten geçiyor. Hayatı ve siyaseti
doğru okuyan, ona uygun yol iz izleyenler kazanacak. Ancak CHP, yeni
Gladyo ile işbirliği yaparsa, biter.
CHP Cumhuriyet’in kurucu kuvvetlerinden birisidir, sıradan bir parti
değil. Dolayısıyla bütün Türkiye’nin, toplumun, Cumhuriyet’in
sorumluluğunu alan bir yerden, tarihsel bir perspektifle hareket
etmelidir. Böyle dönemlerde toplumun büyük kesimi, daha çok da CHP’ye oy
vermeyenler, dönüp bu partiye bakarlar. CHP’nin buna bir cevabı olmalı.
Sanırım CHP’nin de Türkiye’nin de en önemli eksiği sol. Sol’u yeniden
büyük siyasal güçler alanına/arenasına taşımak gerçek çare olarak
görünüyor.
Yorum Gönder