Sevgili okuyucularım, Türkiye Cumhuriyeti bu ilkel kafaların oyuncağına döndü. 76 milyon insanımızla oyun oynuyorlar.
İçeride diktatörlük kurdular, çalıp çırpıyorlar.
“Bizim Allahımız var” diye bağırıp vurgun yapıyorlar. “Peygamber efendimiz” deyip malı götürüyorlar.
Kendilerini uyaranlara “Biz sandıktan çıktık, ister asarız ister çalarız” diye yanıt
veriyorlar.
Din sömürüsüyle uyuttukları kitlelerin bir bölümü bunların iflah olmaz yandaşı!
Herif kendisini uyaranlara, “Bak arkadaş, bunların çaldığı paralar senin
cebinden çıkıyor” diyenlere kızıp bağırıyor, “Soyuyorsa beni soyuyor,
sana ne” diyor!
* * *
Rezaleti sadece içeride değil, dış politikada da izliyoruz.
Suriye’nin durumu belli. Suriye’de yangın var. Üç yıl öncesine kadar
Esad’la karılı kocalı öpüşüp sarmaş dolaş olan Tayyip, Amerika’dan
aldığı emir doğrultusunda 180 derece çark edip Esad’ı devirmeye soyundu.
Suriye kan gölüne döndü, harabe oldu. Herkes birbirine karşı vuruşuyor. Kimin eli kimin kıçında, belli değil.
Şimdi bir devlet düşünün ki, komşusunda çıkan yangını ellerini ovuşturarak izliyor.
Üstelik yangına benzin sıkıyor ki daha da büyüsün, Tayyip ve iktidarının
komplekslerini gidermek için daha çok insan perişan olsun ve ölsün.
İnsanlık dışı bir olay yaşıyoruz.
Önceki gün Adana’da yine MİT’in TIR’ları ortaya çıktı. Bu TIR’lar
Suriye’de Esad’a karşı vuruşan şeriatçı örgütlere silah ve cephane
taşıyor.
Birkaç gün önce Hatay’da MİT’e ait silah ve cephane yüklü TIR’lar
yakalanmış, arama emrini veren savcı görevden alınmıştı. Önceki gün aynı
olay Adana’da gerçekleşti.
Yine MİT’in TIR’ları, yine aynı yük! Daha çok insan ölsün diye devlet eliyle gönderilen ölüm malzemeleri.
* * *
Bu kafaları çok iyi tanımak gerek!.. Bakınız AKP sözcüsü olan Hüseyin Çelik isimli şahıs bu konuda ne dedi:
“Bu TIR’ların çevrilmesi haddini bilmezliktir. Buradaki savcı
arkadaşların niyeti savcılıktan öte bir şeydir. MİT’e ait bir işlem
yapılacaksa başbakandan izin alınması gerekir. Uluslararası politikada
bazı dengeler var. Devletin kendine göre bazı sırları var. Ne yapmaya
çalışıyorsun? Sen kendini devlet içerisinde bir başka devlet olarak mı
görüyorsun? Bu haddini bilmezliktir, başka bir şey değildir. Evet, bu
MİT’e ait bir TIR’dır. Bunun içinde ne olduğu seni ilgilendirmez. İçinde
herhangi bir şey olabilir. Savcı yanlış yaparsa hesabı sorulur. Bu
arkadaş (arama emrini veren savcı) kimdir? Cemaat mensubu mudur?”
* * *
Dün mahkemeden karar alındı, TIR’larda bulunan malzemenin yazılmasına yasak getirildi.
İşte, devlette bu kafaların varlığı, bu kafaların ağzından çıkan böylesine ilkel ve gülünç sözler her şeyi anlatıyor.
Bunlar komşudaki yangına körükle giden, ateşe benzin sıkan aymazlar.
Gönderdikleri o silah ve cephane ile daha binlerce insan ölecekmiş,
ıstırap çekecekmiş, binlercesi daha Türkiye’ye kaçıp sefalet içerisinde
yaşamaya mahkûm olacakmış, umurlarında bile değil.
Bunlar için varsa yoksa Esad’ı devirmek!.. İşi inada bindirdiler ama hep
nasihat aldılar. Esad yerinde, harabeye dönen ülkesinin başında.
Bu olayda rezil olanları sıralarsak ilk sırada Tayyip, ikinci sırada onun Hariciye Nazırı olan Davutoğlu Ahmet!..
Üçüncü ise Çankaya’da oturup bu olayları etliye sütlüye karışmadan, masa
tenisi maçı izler gibi izlemekle yetinen sorumsuz Cumhurbaşkanı!
Polisin ve milletvekilinin tarih bilgisi
İstanbul’da Gezi olayları yaşanıyor, çevik kuvvet polisleri topluluğu gaz ve su sıkarak,
döverek dağıtmaya çalışıyordu. İstanbul Çevik Kuvvet Şube Müdürü Fatih Sarıyıldız, bütün personeline bir mesaj çekti:
“Çevik kuvvetimizin kahraman evlatları, Çanakkale destanından sonra
ikinci destanı sizler yazıyorsunuz. Kahramanlarla dolu bir şubede görev
yapmaktan onur duyuyorum. Sizleri yetiştiren ana babaların ellerinden,
sizlerin alınlarınızdan öpüyorum!”
Düşman ordularına karşı verilen Çanakkale savaşlarının ne olduğunu ya
bilmiyor, ya da İstanbul’da demokratik haklarını kullanan insanları
düşman olarak görüyordu.
Şube müdürüne 7.500 lira ödül verildi.
Son operasyonlarda ise görevine son verildi! Maaşına zam, işine son benzeri bir durum ortaya çıktı!!
Attığı kahramanlık mesajları da böylece boşa gitmiş oldu.
(CHP Manisa milletvekili Sakine Öz tarafından bu konuda verilen soru önergesini Meclis Başkanı Cemil Çiçek geri çevirdi!)
* * *
Buna benzer bir şeyi son olarak MİT’in TIR’ları olayında yaşadık. AKP Gaziantep
Milletvekili olan Ali Şahin isimli biri, dün sosyal medyada bir mesaj paylaştı:
“Ha TIR’ları durdurmuşsunuz, ha Kurtuluş Savaşı’nda cephane taşıyan Nene Hatun’u durdurmuşsunuz.”
Cehaletin bu kadarının Meclis çatısı altında boy göstermesi ilginçtir!
1857 doğumlu Nene Hatun Kurtuluş Savaşında yoktur. O kahraman kadın tarihimizde
93 harbi diye bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi’nde ortaya çıkmış, Rus
ordularının eline geçen Erzurum’u savunanlar arasında yer almıştır. O
sırada 20 yaşında bir gelindi.
Milletin vekilinin yaptığı benzetmeye bakın siz:
Nene Hatun ve Suriye’ye silah-cephane taşırken enselenen TIR’lar!
İki savcı
Sevgili okuyucularım, son operasyonlar sonrasında görev yeri değiştirilen ve pasif görevlere atanan savcılardan ikisi öne çıktı.
İlki, Zekeriya Öz…
Onu tanımayan yok. Ergenekon olayında yüzlerce masum insanın evlerini
ve işyerleri polise bastıran, onları tutuklatan ünlü savcı.
Tayyip kendisinden hoşnut kalmış, “Ben bu davanın savcısıyım” deyip zırhlı makam aracını Öz’ün altına vermişti.
Şimdi görevden alındı. Dün ortaya çıktı, son olaylarda kendisi hakkında
yayın yapan iktidar gazetelerine tekzipler göndermiş ama mahkeme bunları
kabul etmemiş, geri çevirmiş.
Hey gidi geçmişin ünlü savcısı Zekeriya Öz!..
Bir zamanlar en önde koşan, istediği herkesi içeri tıktıran yüce
savcı!.. Demek ki ne oldum demeyeceksin, ne olacağım diyeceksin.
Üzerinde o masum insanların “Ah”ları var. Acaba o “Ah”ların altında mı eziliyor.
* * *
İkincisi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı. Küçük bir anımsatma yapayım. Zekeriya Öz,
gücünün herkesi titrettiği o dönemde çok sayıda hakim ve savcıyla
birlikte kendi başsavcısı Turan Çolakkadı ve Ankara Cumhuriyet
Başsavcısı Hüseyin Boyrazoğlu’nu da dinletip izletmişti.
Tayyip’in HSYK’sı şimdi Turan Çolakkadı’yı da başsavcılık görevinden
aldı, pasif bir göreve atadı. Dün çalışma ekibine şiirle veda etti:
“İşte geldik gidiyoruz şen olasın Halep şehri!..”
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, İstanbul’da yargının en yüksek makamında oturan kimsedir. Yargıda ilah konumundadır.
Bu konuma gelmiş bir yargı mensubunun pasif göreve atanması, ona bir hakarettir. Generalin albay yapılması gibidir.
Turan Bey 1954 doğumlu, yani 60 yaşında. Emekliliğine beş yıl var. Eğer
eskilerin deyimiyle bu tenzil-i rütbe olayında başka bir pazarlık yoksa,
derhal emekliliğini isteyip onurunu çiğnetmemesi gerekir. Tercihini
elbette yapacaktır.
Belki de kendisine “İlk seçimde seni Yargıtay’a üye seçeriz” denilip
ağzına bir parmak bal çalınmıştır. Eğer öyleyse buna değer mi? Yanıtını
Turan Bey versin!
İşte karşımızda Türkiye’nin yargısı, Türkiye’nin yüksek yargı mensupları!
Emin Çölaşan
Yorum Gönder