AKP'nin Teröristbaşının Ağzından “Soykırım” İftirasını Kabulü
Paralel devlet savaşları, kumpas itirafları, dünün yargısız infazcılarının “darbecileri, Ergenekoncuları” kurtarma telaşı... Adeta bir mucize, bir sihirli dokunuşla herkesin birden bire “hidayete” ermesi... Galiba “kumpasın”, “manidar zamanlamanın” âlâsına düşürülüyoruz!..
Günlerdir “paralel devlet” savaşlarına kaptırmış giderken, etrafımızda olanlara dikkat çekmeye, Türkiye’nin İran ve 2015’e göre dizayn edildiğini anlatmaya çalışıyorum. Kıbrıs, Irak, Suriye, Akdeniz, Ege... “Kırmızı çizgi” mizgi kalmadı. Nihayet “Ermeni soykırım” iftirası...
Ermeni isyanlarının babası Fransa’nın Cumhurbaşkanı Hollande bir koşu geldi, Cumhurbaşkanı Gül’ün gözünün içine baka baka, “soykırım” iftirasını sahiplendi. Lâkin Gül MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu’nun vurguladığı gibi, “Önce siz Ermenilere Fransız üniforması giydirip, katliam yaptırdığınız için özür dileyin” bile diyemedi.
Hollande gitti, iktidarın “paralel ortağı” teröristbaşının yazdığı mektup piyasaya sürüldü. Teröristbaşı, kelimesi kelimesine şunları söylüyor:
“Ermeni halkının içine düşürüldüğü durum tam bir soykırım gerçeğidir. Türkiye Cumhuriyeti'nin de bu olgunlukla meseleye yaklaşması ve bu acılı tarihle yüzleşmesi kaçınılmazdır.”
Teröristbaşının yazdığı mektupla AKP’nin ne alakâsı mı var? Ülkeyi beraber yönetmiyorlar mı? Teröristbaşı ne isterse yapmıyorlar mı? Teröristbaşı, “AKP’ye darbeyi ben durdurdum, Erdoğan’ı ben kurtardım” demiyor mu?
Bitmedi. O mektubu Adalet Bakanlığı görmüş, ilgili yerlere ulaştırılmasına ve yayınlanmasına izin vermişse, bunun anlamı nedir? Teröristbaşının “Ermeni soykırım” iftirasını en hafif ifadeyle "mâkul" karşılamak değil midir?
Böylesi önemli bir konu, “Teröristbaşının da fikir özgürlüğü var" diye geçiştirilebilir mi?
-Washington’daki Buluşma-
Teröristbaşının “soykırım” mektubuyla, devlet bağlantısını anlatmadan önce önemli bir buluşmayı hatırlatalım:
Daha “paralel devlet” savaşları başlamamış, o günlerde ülke “türban”a dolanmıştı. BDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş başkanlığında bir heyet Ekim ayı sonlarında “Suriye Kürdistanı”nı görüşmek için Washington’a gitti. Bu arada azılı Türkiye düşmanı Ermeni teşkilâtı ANCA’nın bürosuna da uğrayıp, “Ermeni-Kürt ortaklığını geliştirme imkânlarını, Batı Ermenistan ve Kürdistan’ın demokratik hedeflerini” konuştular.
O günlerde şunu yazdım:
“Soykırımcı ‘Büyük Ermenistan’ tezlerine göre, Batı Ermenistan bugünkü Ermeni devleti. Ya ‘Doğu Ermenistan’; Diyarbakır’ı bile içine alan harita. Diplomatlarımızı katleden Ermeni terör örgütü ASALA ile PKK’nın irtibatı malûm. Teröristbaşı yakalandığında İmralı’daki sorgusunu yapan, bugün Silivri’de tutuklu emekli kıdemli Albay Hasan Atilla Uğur’a 1982’de Beyrut’ta ASALA ile yaptığı görüşme hakkında şunları anlatmıştı: ‘Önce çok ilgilendiler, ama sonra detaylara girdiğimizde Kürdistan olarak belirtilen toprakların aslında Ermenilerin olduğunu, bu yüzden sıcak bakmayacaklarını söylediler. Ben şu aşamada şurası senin, burası benim tartışması yapmamızın sağlıklı olmadığını, öncelikle ortak düşmanımız olan Türkiye Cumhuriyeti’ne savaşımızı yaymamız gerektiğini söyledim. ASALA ile ilişkimiz bu çerçevede iken 1983 yılında bölündüler, sonrasında Atina ve Fransa’daki sorumluları öldürülünce örgüt dağıldı’... ‘Ortak düşman’ Türkiye Cumhuriyeti’ni hallettikleri zannıyla, ‘paylaşım masasına’ oturmaya hazırlandıkları ortada. Acaba BDP heyetinin Ermenilerle birlikte önünde poz verdiği harita nerenin haritasıdır?”
-11 Gündür İncelenen Mektup-
Gelelim mektubun sebeb-i hikmetine. Bir vakitler Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in “paralel yapılanma” dediği KCK’nın eşbaşkanı Bese Hozat Ocak başında Paris’teki PKK cinayetlerinin yıldönümünde şöyle bir açıklama yaptı:
“Türkiye’de resmi devletin dışında bir de oluşan paralel devletler vardır. Mesela Fethullah Gülen cemaati paralel bir devlettir. İsrail lobisi, yine milliyetçi Ermeni ve Rum lobileri paralel birer devlettir. Paralel devletlerin birbiriyle ortaklaştığı ciddi bir çıkar ilişkisi vardır. Paralel devletlerin resmi bir hukukları, anayasaları yoktur. Görünürde resmiyete kavuşmuş bir orduları da yoktur, ama resmi olandan daha güçlü ve örgütlü bir güce sahiptirler... Paralel devlet Gladyo devletidir, NATO destekli cemaatin ve lobilerin illegal devlet örgütlenmesidir.”
Tabi PKK, BDP ve HDP içinde kıyamet koptu. Burada yer alan Ermeniler istifa noktasına gelirken, açıklamanın düzeltilmesini ve özür dilenmesini istedi.
11 Ocak’ta İmralı’ya giden BDP’li Pervin Buldan ve İdris Baluken ile HDP’li Sırrı Süreyya Önder konuyu tereröristbaşıyla görüştü. Teröristbaşı da, “19 Ocak’ta Ermeni vatandaşlara geniş kapsamlı bir mektupla seslenmeyi düşündüğünü" söyledi.
O görüşmede teröristbaşının KCK eşbaşkanı Bese Hozat’a sahip çıkıp, “Beni en iyi Bese anlamış” dediği de öne sürüldü. Ancak BDP-HDP heyeti hızlı bir açıklamayla bunu yalanladı.
Sonrasında teröristbaşının bahsettiği mektubu yazdığı, ancak Adalet Bakanlığı’na “takıldığı” bildirildi.
İşte bugün Agos Gazetesi’nde tam metni yayınlanan mektup, Adalet Bakanlığı’na “takıldığı” söylenen o mektuptur. Mektupta, “soykırım” iftirası ve “Türkiye Cumhuriyeti’ni tarihiyle yüzleşmeye” çağırma dışında şunlar da var:
“Bu soykırıma rağmen Ermeni halkının trajedisiyle birlikte kendini bugüne taşıyabilmiş olması büyük bir mucizedir. Bu mucize, hiç şüphesiz mazlum Ermeni halkının büyük emekleri ve mücadelesi sonucu gerçekleşmiştir.”
“Kürt halkının özgürlük mücadelesi ile Ermeni halkının acılarının sağaltılması, eşit haklara sahip yurttaşlar olarak bu topraklarda yaşama mücadelesi iç içe geçmiştir. Demokrasiyle taçlandırılmış bir cumhuriyet hem geçmişiyle hesaplaşmış hem de farklı bütün kimliklerin özgürce yaşadığı bir cumhuriyet olacaktır.”
“Bizler, sadece Kürt halkının değil; bu kadim coğrafyanın bütün halklarının ve inançlarının özgürlüğü için mücadele ediyoruz, diyebiliriz.”
“Zorlu koşullarıma rağmen sürdürmeye çalıştığım barış arayışının hiçbir halkın zararına ve aleyhine olmayacağı, olamayacağı 30 küsur yıllık mücadelemizin her anında saklıdır zaten. Bizler burada bütün halkların çıkarına amansız bir uğraş verirken bizi boşa çıkartmak için canla başla uğraşan bütün derin, açık, paralel yapılara, lobilere ve cemaat türü yapılara karşı herkesi daha dikkatli olmaya ve objektif bir bakış açısıyla meseleleri ele almaya davet ediyorum.”
Teröristbaşının hezeyanlarını değil, şunları soruyorum:
- Bu mektubu Adalet Bakanlığı veya MİT, yani “devlet” gördü mü?
- Gördüyse bu “iftiralara” nasıl ve neden göz yumdu?
- Görmediyse, o mektup İmralı’dan nasıl çıktı, kimlere nasıl ulaştı?
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
30 Ocak 2014
Günlerdir “paralel devlet” savaşlarına kaptırmış giderken, etrafımızda olanlara dikkat çekmeye, Türkiye’nin İran ve 2015’e göre dizayn edildiğini anlatmaya çalışıyorum. Kıbrıs, Irak, Suriye, Akdeniz, Ege... “Kırmızı çizgi” mizgi kalmadı. Nihayet “Ermeni soykırım” iftirası...
Ermeni isyanlarının babası Fransa’nın Cumhurbaşkanı Hollande bir koşu geldi, Cumhurbaşkanı Gül’ün gözünün içine baka baka, “soykırım” iftirasını sahiplendi. Lâkin Gül MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu’nun vurguladığı gibi, “Önce siz Ermenilere Fransız üniforması giydirip, katliam yaptırdığınız için özür dileyin” bile diyemedi.
Hollande gitti, iktidarın “paralel ortağı” teröristbaşının yazdığı mektup piyasaya sürüldü. Teröristbaşı, kelimesi kelimesine şunları söylüyor:
“Ermeni halkının içine düşürüldüğü durum tam bir soykırım gerçeğidir. Türkiye Cumhuriyeti'nin de bu olgunlukla meseleye yaklaşması ve bu acılı tarihle yüzleşmesi kaçınılmazdır.”
Teröristbaşının yazdığı mektupla AKP’nin ne alakâsı mı var? Ülkeyi beraber yönetmiyorlar mı? Teröristbaşı ne isterse yapmıyorlar mı? Teröristbaşı, “AKP’ye darbeyi ben durdurdum, Erdoğan’ı ben kurtardım” demiyor mu?
Bitmedi. O mektubu Adalet Bakanlığı görmüş, ilgili yerlere ulaştırılmasına ve yayınlanmasına izin vermişse, bunun anlamı nedir? Teröristbaşının “Ermeni soykırım” iftirasını en hafif ifadeyle "mâkul" karşılamak değil midir?
Böylesi önemli bir konu, “Teröristbaşının da fikir özgürlüğü var" diye geçiştirilebilir mi?
-Washington’daki Buluşma-
Teröristbaşının “soykırım” mektubuyla, devlet bağlantısını anlatmadan önce önemli bir buluşmayı hatırlatalım:
Daha “paralel devlet” savaşları başlamamış, o günlerde ülke “türban”a dolanmıştı. BDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş başkanlığında bir heyet Ekim ayı sonlarında “Suriye Kürdistanı”nı görüşmek için Washington’a gitti. Bu arada azılı Türkiye düşmanı Ermeni teşkilâtı ANCA’nın bürosuna da uğrayıp, “Ermeni-Kürt ortaklığını geliştirme imkânlarını, Batı Ermenistan ve Kürdistan’ın demokratik hedeflerini” konuştular.
O günlerde şunu yazdım:
“Soykırımcı ‘Büyük Ermenistan’ tezlerine göre, Batı Ermenistan bugünkü Ermeni devleti. Ya ‘Doğu Ermenistan’; Diyarbakır’ı bile içine alan harita. Diplomatlarımızı katleden Ermeni terör örgütü ASALA ile PKK’nın irtibatı malûm. Teröristbaşı yakalandığında İmralı’daki sorgusunu yapan, bugün Silivri’de tutuklu emekli kıdemli Albay Hasan Atilla Uğur’a 1982’de Beyrut’ta ASALA ile yaptığı görüşme hakkında şunları anlatmıştı: ‘Önce çok ilgilendiler, ama sonra detaylara girdiğimizde Kürdistan olarak belirtilen toprakların aslında Ermenilerin olduğunu, bu yüzden sıcak bakmayacaklarını söylediler. Ben şu aşamada şurası senin, burası benim tartışması yapmamızın sağlıklı olmadığını, öncelikle ortak düşmanımız olan Türkiye Cumhuriyeti’ne savaşımızı yaymamız gerektiğini söyledim. ASALA ile ilişkimiz bu çerçevede iken 1983 yılında bölündüler, sonrasında Atina ve Fransa’daki sorumluları öldürülünce örgüt dağıldı’... ‘Ortak düşman’ Türkiye Cumhuriyeti’ni hallettikleri zannıyla, ‘paylaşım masasına’ oturmaya hazırlandıkları ortada. Acaba BDP heyetinin Ermenilerle birlikte önünde poz verdiği harita nerenin haritasıdır?”
-11 Gündür İncelenen Mektup-
Gelelim mektubun sebeb-i hikmetine. Bir vakitler Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in “paralel yapılanma” dediği KCK’nın eşbaşkanı Bese Hozat Ocak başında Paris’teki PKK cinayetlerinin yıldönümünde şöyle bir açıklama yaptı:
“Türkiye’de resmi devletin dışında bir de oluşan paralel devletler vardır. Mesela Fethullah Gülen cemaati paralel bir devlettir. İsrail lobisi, yine milliyetçi Ermeni ve Rum lobileri paralel birer devlettir. Paralel devletlerin birbiriyle ortaklaştığı ciddi bir çıkar ilişkisi vardır. Paralel devletlerin resmi bir hukukları, anayasaları yoktur. Görünürde resmiyete kavuşmuş bir orduları da yoktur, ama resmi olandan daha güçlü ve örgütlü bir güce sahiptirler... Paralel devlet Gladyo devletidir, NATO destekli cemaatin ve lobilerin illegal devlet örgütlenmesidir.”
Tabi PKK, BDP ve HDP içinde kıyamet koptu. Burada yer alan Ermeniler istifa noktasına gelirken, açıklamanın düzeltilmesini ve özür dilenmesini istedi.
11 Ocak’ta İmralı’ya giden BDP’li Pervin Buldan ve İdris Baluken ile HDP’li Sırrı Süreyya Önder konuyu tereröristbaşıyla görüştü. Teröristbaşı da, “19 Ocak’ta Ermeni vatandaşlara geniş kapsamlı bir mektupla seslenmeyi düşündüğünü" söyledi.
O görüşmede teröristbaşının KCK eşbaşkanı Bese Hozat’a sahip çıkıp, “Beni en iyi Bese anlamış” dediği de öne sürüldü. Ancak BDP-HDP heyeti hızlı bir açıklamayla bunu yalanladı.
Sonrasında teröristbaşının bahsettiği mektubu yazdığı, ancak Adalet Bakanlığı’na “takıldığı” bildirildi.
İşte bugün Agos Gazetesi’nde tam metni yayınlanan mektup, Adalet Bakanlığı’na “takıldığı” söylenen o mektuptur. Mektupta, “soykırım” iftirası ve “Türkiye Cumhuriyeti’ni tarihiyle yüzleşmeye” çağırma dışında şunlar da var:
“Bu soykırıma rağmen Ermeni halkının trajedisiyle birlikte kendini bugüne taşıyabilmiş olması büyük bir mucizedir. Bu mucize, hiç şüphesiz mazlum Ermeni halkının büyük emekleri ve mücadelesi sonucu gerçekleşmiştir.”
“Kürt halkının özgürlük mücadelesi ile Ermeni halkının acılarının sağaltılması, eşit haklara sahip yurttaşlar olarak bu topraklarda yaşama mücadelesi iç içe geçmiştir. Demokrasiyle taçlandırılmış bir cumhuriyet hem geçmişiyle hesaplaşmış hem de farklı bütün kimliklerin özgürce yaşadığı bir cumhuriyet olacaktır.”
“Bizler, sadece Kürt halkının değil; bu kadim coğrafyanın bütün halklarının ve inançlarının özgürlüğü için mücadele ediyoruz, diyebiliriz.”
“Zorlu koşullarıma rağmen sürdürmeye çalıştığım barış arayışının hiçbir halkın zararına ve aleyhine olmayacağı, olamayacağı 30 küsur yıllık mücadelemizin her anında saklıdır zaten. Bizler burada bütün halkların çıkarına amansız bir uğraş verirken bizi boşa çıkartmak için canla başla uğraşan bütün derin, açık, paralel yapılara, lobilere ve cemaat türü yapılara karşı herkesi daha dikkatli olmaya ve objektif bir bakış açısıyla meseleleri ele almaya davet ediyorum.”
Teröristbaşının hezeyanlarını değil, şunları soruyorum:
- Bu mektubu Adalet Bakanlığı veya MİT, yani “devlet” gördü mü?
- Gördüyse bu “iftiralara” nasıl ve neden göz yumdu?
- Görmediyse, o mektup İmralı’dan nasıl çıktı, kimlere nasıl ulaştı?
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
30 Ocak 2014