Başbuğ’un suçu - Kurtul Altuğ

T.C. Devleti’nin 26 . Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne kapatıldı. Haberini duyar duymaz aklıma rahmetli dostum emekli Büyükelçi ve Yazar Coşkun Kırca geldi. Rahmetli Kırca, ölümünden bir süre önce Genelkurmay 2. Başkanı olan Başbuğ’u yanında bir Fransız yazar olduğu halde ziyaret etmiş ve o ziyaretten sonra bana Paşa’yı şöyle anlatmıştı:
“-TSK’nın yetiştirdiği, Atatürk’ e, onun ilkelerine bağlı bir General. Başbuğ’a dikkat ettim. O nefis İngilizcesiyle Fransız konuğuyla sohbet ediyor. TSK için en önemli ilkenin laiklik olduğunu, TSK’nın siyasetin dışında tutulması gerektiğini anlatıyordu. “
2008 yılında başlayan Ergenekon kapsamında pek çok aydın ve emekli general tutuklandı. PKK törörü hızla tırmanıyordu. Genelkurmay Başkanlığında Yaşar Büyükanıt vardı. Büyükanıt kendisinden sonra Genelkurmay Başkanı olarak İlker Başbuğ’u işaret ediyordu. O sırada gündemde seçim vardı. Org. Büyükanıt, ABD’den sesleniyordu : “- PKK terörünün arkasında kimin olduğunu biliyorum ama arkamda siyasi irade yok.” Kuşkusuz Kuzey Irak’taki Kukla Barzani’yi,- kim bilir belki de- ABD’yi işaret ediyordu. O anda mimlendi. Hem nişan aldı hem de sesini aniden kesiverdi.
Sonra seçime az kala Büyükanıt ve Başbakan Erdoğan Dolmabahçe’de bir araya gelerek uzun, uzun konuştular. Bir süre sonra Büyükanıt bir gece yarısı internete koyduğu bir muhtıra ile AKP’nin seçimi kazanmasını sağladı. Sonra da görevini Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Başbuğ’a devretti. Başbuğ KKK’da görev yaparken, Kara Harp Okulu öğrencilerine verdiği bir derste “Atatürkçü düşünce sistemine” vurgu yaparak subay adaylarını uyarıyordu: Ülkenize, laik cumhuriyete ve vatanın bölünmez bütünlüğüne sahip çıkmak en önemli görevinizdir.” O da o an mimlenmiş bir Orgeneraldi.
AKP yine iktidarda
O seçimler AKP tarafından kazanılmıştı ve Genelkurmay Başkanlığında artık Başbuğ Paşa oturuyordu.
Aman efendim Batı dünyası Başbuğ Paşa’ya ne övgüler yağdırdılar. Onun “kaya gibi sert, buz gibi soğuk bir general“ olduğunu anlattılar durdular. Bir süre sonra ülkenin kazılmayan toprağı kalmadı. Güvenlik güçleri bir taraftan gömülü silahları ve mühimmatları buluyor, diğer taraftan da, Genelkurmay’n sır sayılan odalarını, hukuka saygısından ardına kadar açıyordu! Bir yandan da TSK’nın subaylarını töhmet altında bırakacak iddialar ortaya atılıyordu: Suikastlar, kendi uçağını, kendi camisini bombalamalar, iktidara sahip olma arzuları. Çok geçmedi yeni operasyonlarla önce Deniz, sonra Hava Kuvvetleri mensuplarını Hasdal’a hapsetmeye başladılar. Genelkurmay Başkanı Başbuğ iddiaları lanetliyor, masaları yumrukluyordu. Ama bu arada komutanlarına sahip çıkamıyor, Silivri’deki aydınlar için “Yargı nasıl olsa halleder!” deyip duruyordu. Son YAŞ toplantısında ordu bir kere daha tasfiyeye uğratıldı. Yine çok general hapse atıldı. Artık iş çığırından çıkmıştı. İlker Paşa konuşmamayı seçti. 12 Eylül referandumuna böyle gidildi ve referandum sonucunda siyaset yargıyı tümüyle ele geçirdi. Kendisini koruyacak bir komutan bulamayan TSK mensupları çaresizdi. Başbuğ’un süresi doldu ve gitti ama, 1.5 yıl sonra o “her şeyi yargıya bırakan” Genelkurmay Başkanı önce özel savcıların önüne çıkarıldı sonra özel mahkemeye götürülerek çok güvendiği yargı tarafından tutuklandı.Başbuğ, korumak için kılını bile kıpırdatmadığı silah arkadaşları gibi yalnız kaldı. Oysa Türkiye’de bu bir ilk ve TSK’ya en ağır darbeydi. 720 bin kişiye hükmeden bir Genelkurmay Başkanı “terör örgütü kurmak ve onu yönetmekle” suçlanıyordu.
Atatürk ne kadar doğru söylemiş:
“-Ben asla bitaraf olamam. Çünkü bitaraf olanlar bertaraf olurlar.”

Kurtul Altuğ/AYDINLIK

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget