Bir tane minibüsüm var. Tıngır mıngır evime gelirken bir baktım, arkamdan homurdanarak tuhaf bir şey geliyor. “Anam bu ney?” demeye kalmadı, dikiz aynasından bir de selektör çaktı gözüme, elimde direksiyon kamaştım kaldım. Vınnladı, geçti gitti yanımdan. Arkasından baktım, neydi bu diye; bir Porsche imiş meğer. Demek ki, insanın porschesi olunca uçmak zorunda kalıyor. Kullanan şöyle düşünüyordur her halde: “Açılın len! Porsche geliyor. Boşaltın çabuk yolları! Porschenin yanında siz de kim oluyorsunuz? İşte bu araba böyle gider.”
Öyle bir geçti ki yanımdan, rüzgarından savrulup ters istikamete dönmüşüm. Uzun bir süre şok geçirdim. Eve mi dönüyorum, yoksa işe mi gidiyorum diyerekten.. Bu arabalar demek ki böyle yapıyor insanı.
İki yan komşumda kırmızı bir Ferrari var. Araba o kadar yere yapışık ki delikanlı, timsah gibi sürünerek biniyor arabaya. Sabah giderken ya da akşam geldiğinde benim evimin önünden geçiyor. O geçerken televizyonun ayarı bozuluyor, çanağın yönü değişiyor. Geçen sabah duş açıldı kendiliğinden. Çocuk öyle bir geçiyor ki evdeki kediler, köpekler bir şeylerin altına zor atıyor kendilerini. Bir köpeğimin bu yüzden yatağın altında yaşıyor. Ara sıra kırılan camları değiştiren camcı. “Açık bırak camları ağabey” dedi; “Ferrari’nin basıncından kırılıyor camlar.”
Bir zamanlar, lüks arabalar benimde vazgeçilmezimdi. Söylemesi ayıp, benim debir Porsche‘um vardı. Ama ben yavaş giderdi. Bir gün bir otomobil yaklaştı yanıma. İçindeki genç sürücü “Ağabey, arabanın hakkını versene” dedi; “Araba altında ağlıyor.”
Tabii ben süratinde falan değilim. Ben o sıralar sonradan görme olduğum için işin gösterişindeyim. Şu an 90 kiloyum. O zamanlar 110 kiloydum. Porsche’u bana ceket gibi tutardı, ben de giyer, arabayı ağlata ağlata gezerdim.
Gene bir gün bir taksi şöförü yanaştı yanıma, “Ağabey piknik tüpü gibi olmuşsun bu arabayla!” dedi. Adam haklıydı. Gerçekten de ceketimin cebine bir avuç leblebi koysam, arabanın kapısı zor kapanırdı.
Bir gün dekırmızı da durmuş yeşil yanmasını bekliyordum, bir genç yaklaştı yanıma; “Levent Ağabey, sen halkçı adamsın. Yakışmıyor bu araba sana!” dedi.
Haklıydı.
Sonradan görmeliğimi tatmin eder etmez, bu tür komplekslerimden arındım ve normal yaşamıma avdet ettim. Lüks arabalarımı satıp üstüne biraz da ilave yaparak İzmit’in Yuvacık nahiyesinde bir ilköğretim okulu yaptırdım. Artık eskisi kadar görgüsüz değilim.
***
Hepsi Geçecek Tuncay!
İstanbul’da Tuncay Özkan içinbir gün düzenlenmişti. Bostancı Gösteri Merkezi’nde. Biz de oyunumuzdan bir parça oynadık. Oyunun sonunda, “Tuncay dostumdur! Özgürlüğü hak ediyor!” diye bağırdım. Bu kısmı TV’de seyrederken, sevgili Tuncay ağlamış…
Duyduğum zaman ben de ağladım…
Sevgili dostum, az kaldı. Bütün bu sıkıntılar geçecek.
***
Perinçek İçin Miting!
5 Haziran’da İzmir‘de Doğu Perinçek için bir miting düzenleniyor. Oradan da çağrıldım. Mert, dosdoğru bir adamdır Perinçek. Ona destek olmak, benim için bir onur olacak. Değerli dostum Yaşar Okuyan‘ında Yalova mitingi var. Onun da yanında olmak isterdim:. Ama aynı tarihte bizim de “Fırıldak” ile İzmir turnemiz var. Bence Yaşar Okuyan‘ı da kazanmalıyız.
***
Tehdit!
Başbakanımız isim vermeden Abbas Güçlü‘yü tehdit etti, hem de herkesin önünde. Abbas Güçlü; seninde yanındayım. Ahmet Şık‘ın, Nedim Şener‘in de yanındayım. Bütün hakkı yenenlerin yanındayım.
Geçen akşam Abbas Güçlü‘nün durumu konuşuluyordu bir televizyon programında. Okan Bayülgen‘de oradaydı. Gıkı çıkmadı. Helal olsun Okan. Yakışır sana.
***
Ajda Pekkan!
Tam olarak aklımda tutamadım ama Ajda Pekkan Egemen Bağış‘a bir şeyler verecekmiş galiba. “Elini öpeyim”, “Ayağını yıkayım” mı demiş, işte öyle bir şey. Aman Ajdacığım, sakın eğilip bükülme. Sen poşetten bir kadınsın. Dikişlerin açılıverir sonra.
Ajda Pekkan benim çocukluğumdan beri şarkı söylüyor. gerçi ben dinlemeye çalışıyorum ama… Hayatından kimler geldi, kimler geçti kadının. Bu gidişte torumlarım da onu dinleyecek anlaşılan. Estetik ameliyatlarını yapan doktorların bazıları, Hakk’ın rahmetine kavuştu. Bence bu kadın ölümsüz. Hepimizi gömer.
***
Tayyip Bey’e ‘KAL’ geldi!
Geçen akşam haberlerde izliyorum; Tayyip Bey yaylanarak ve de dayılanaraktan etrafına tehditler savuruyor. Kendinden olmayanları dinsizlikle suçluyor. Bir an kala kaldı. Dedim, inme indi adama. Ya da “İyi saatte olsunlar” göründüler kendisine ve dediler ki: “Önüne geleni dinsizlikle suçlama, çarpılırsın. Hatta çarpıldın” Beti benzi atmış adamcağızın. Allah biliyor ya ben de çarpıldı sandım. Ne zaman sonra anladım ki promter bozulmuş. Yani konuştuklarınu okudukları camekan bozulmuş. Çaresizlikten öyle kalakalmış. Yahu kardeşim, siz zengin partisiniz. Her tarafı camekan yaptırsanıza. Çiçek serasında konuşur gibi konuşsun adamcağız. Ya da önceden konuşturup banda kaydedin, sonradan dublaj yapsın kendine.
***
Beni ‘En İyi Komedyen’ Ödülüne Layık Görmüşler
Bu kadar dönek varken korkmadan, çekinmeden beni bu ödüle alyık görenlere teşekkür ediyorum. Ben de geceye sevgilimle katılmak isterdim. Ne var ki sevgilim bbenimle görünmek, görüntülenmek istemediği için “Gelmem” dedi. Haklı olabilir. Mesela görenler şöyle diyebilirler: “Yahu genç, güzel, varrlıklı bir kadın. Babası yaşındaki bir morukla ne diye geziyor ki?” Ya da “Böyle sıradan bir komik, şu asil hanımefendiye yakışıyor mu Allah aşkına?”. Muhtemelen herkes haklıdır. O gelmeyince ben de bir yalan uydurdum ve gitmedim. Ödülümü bir öğrencim aldı. Oysa sevgilim gelseydi ve de ben ödül törenine katılabilseydim, ödülü alırken ne söyleyeceğimi bile hazırlamıştım. Ziyanı yok. Orda söyleyeceklerimi burada size anlatırım.
Şöyle diyecektim:
Yahudi’ye sormuşlar; demişler ki; “Hitler’i elini kolunu bağlayıp sana versek, ne yaparsın?” Yahudi: “Demir çubuğu ateşte kızdırırım, nar gibi kıpkırmızı olduğunda, çubuğun soğuk tarafını Hitler’in poposuna sokarım.” “Yahu” demişler, “Hazır eline geçirmişsin Hitler’i, niye demirin soğuk tarafını sokuyorsun ki mabadına?” Yahudi de şöyle cevap vermiş: “Tutup da çıkaramasın diye!”
Yorum Gönder