Dile kolay, tam 90. yıl… Tam 90 yıl sönmeyen bir ateş... Çevresini aydınlatan, karanlığa projektör tutan, olayların üzerine cesaretle giden bir gazete…
Eğmeyen bükmeyen, gizlemeyen, örtmeyen, susmayan susturulamayan bir gazete…
Dar kadrosu, kısıtlı olanaklarıyla bir aydınlanma ışığını, karanlıkla kuşatılmaya çalışılan bir toplumun üzerinde ısrarla tutmaya çalışan bir sinerji ve umut merkezi…
1 Haziran 1921’de Dr. Şefik Hüsnü tarafından yayımlanmaya başlanan Aydınlık dün 90. yılını geride bıraktı…
Bir yayın organını tüm engellemelere, yokluğa ve baskıya rağmen 90 yıl ayakta tutan iradenin kökeninde; onu yayımlayandan çok, onu ayakta tutmakta ısrar eden vefakar aydınlanmacıların büyük katkısı vardır…
Medyanın kuşatıldığı bir ülkede, üstelik karanlığın hakim olmaya çalıştığı şu dönemlerde Aydınlık Gazetesi’nin önemi daha da artıyor…
Siyah devekuşları!..
Bir yandan iktidar medyasının manipülasyonu, diğer yandan iktidarın susuturduklarının korkaklığıyla toplum gerçeklerden uzak tutulurken; umut bağlanan ancak ne hikmetse etliye sütlüye karışmadan, kendi yağında kavrulmaya razı; “Küçük olsun benim olsun” zihniyetinden kurtulamayan mevkuteler var!..
Kafası karışık, eskimiş ve de köhnemiş, hikmeti kendinden menkul; her satırı her gün tekrarlayan kimi papağanların elinde güç ve caka oyuncağına dönüştürülen o gazeler, misyonlarını körelterek sansür ve kıyımda da başrolde oynamaya devam ediyorlar..
Söyler misiniz, tarikat ve cemaat kuşatmasına karşı sessiz kalan, Atatürk’ün kurumlarına kızan Truva atlarının başını tutan bu sol-takiye zihniyetinin, işbirlikçi kalemlerden ne farkı kalır?..
Yavrusunu yiyen kedi misali, gerçek yüzünü karanlık sayfalarının ardında gizleyen o gazetelerin, Cumhuriyet‘in kuşatıldığı şu süreçte, devekuşlarını kıskandıracak duruşları ibret vericidir!..
Her gün iki Aydınlık!..
Bu karanlık, ülkenin üzerinden kalktığında, tarih yalnızca kuşatmacılardan değil, devekuşlarından, işbirlikçilerden ve suskunluğun kölesi olan taşeron seyislerden de hesabını soracaktır!..
Aydınlık şu şüreçte işte bu yüzden cesurdur!..
Aydınlık bu yüzden çok önemlidir…
Aydınlık bu yüzden her geçen gün etkisini daha da hissetiren bir yayın organıdır…
Türkiye hızla kuşatılırken, ülkenin dinamiklerinin ayağına çelme takılırken, Kemalist, ulusalcı, solcu, yurtsever güçler zindanlarda çürütülürken, karanlığın ortasındaki tek haykırış Aydınlık’tır.
Gücünüzü birleştirin!..
Aydınlık; toplumun her kesiminde sinerji ve umut merkezine dönüştürülen, güçbirliğinin, dayanışmasının ve bütünleşmesinin tek adresidir!..
Aydınlık’ın; Türkiye’ninkaranlıktan kurtarılmasına yönelik çağrılarına, çabalarına kulak verin, destek verin, güç verin!..
Bu yüzden her gün en az iki Aydınlık alın..
Birini haykırışa ortak olmak için okuyun, diğerini ise bir komşunuzu, arkadaşınızı, dostunuzu güçbirliğine ortak etmek için armağan edin!..
Göreceksiniz, her evde her işyerinde bir Aydınlık olduğunda Türkiye karanlıktan kurtulacaktır!..
Karanlığa karşı bir mum yakmak için elinizde her zaman Aydınlık olsun!..
Yolunuz, rotanız, geleceğiniz ve de her sabahınız Aydınlık olsun!..
Karganın Diktatörü!..
“-Bence seks, şiddet ve ölüm yaşamı oluşturan öğelerden bazıları. Ve insanlar seksle, şiddetle ilgimi çekiyor.
-Herkeste sado mazoşist eğilimler var. Böyle bir sevişmede vahşet olabilir, kardeşlik olabilir, öfke olabilir. Ben sevişmeyi böyle algılıyorum, onun için de sado mazoşist eğilimler ortaya çıkabilir. Bu bana çok aykırı gelmiyor.
-Sekte tabular, yasaklar kalkmalı. Eski kültürlerde var aslında. İki kardeş arasındaki cinsel ilişki Mısır’da, Roma’da var. Birbirini bu kadar çok seven insanların, kadınla erkek arasındaki sevginin son noktası olan sevişmeye ulaşmamalarında bir yanlışlık olduğunu iddia ediyorlar. Sekste sınıra inanmıyorum. İki insan da istiyorsa her şey olabilir.
-Her çeşit ilişkiyi onaylarım ben. Kadında fahişelik olmalı.
-Ben yaşlı kadınlardan hoşlanırım.
-Hayvanla cinsellik normal.. Eşcinsellik de doğal.
-Günde 8-10 kişiyi öldürmek isterim. Böyle bir vahşet var insanlarda…”
Ahlakı alttan almak!..
Yukarıdaki satırların sahibini tanıyorsunuz… Önceki gün “Taraf” adlı psikolojik harp merkezindeki köşesinde “Cumhuriyet yeniden kuruluyor” başlığını atan, Atatürk’e diktatör diyen, Büyün Önder‘in en büyük eserine “çarpık cumhuriyet” diye çamur atan şahıs!..
Aydınlanma devrimine hakaret yağdıran o şahıs, köşe yazısı adı altında iftira ve hezeyanlarını şöyle sergilemişti:
“Biz cumhuriyeti kurup başına Mustafa Kemal’i getirmedik. Mustafa Kemal’i başa geçirip etrafına bir cumhuiryet kurduk. Tek partili bir diktatörlük de desteğini ordudan aldı…”
Ahmet Altan, Atatürk’ün Cumhuriyet’ini kiralık kalemleriyle yıkmaya çalışan “2.cumhuriyetçi” denilen zavallılar güruhunun önderlerinden biri!..
Meydanı boş bulmuş sallıyor!.. Dünkü yazımda, “İşkembe diktatörü” demiştim ya, şimdi o başlığı hak etmediğini anladım!..
Ahmet Altan olsa olsa yukarıdaki sapkın düşüncelerinin diktatörü olur!..
Diyeceksiniz ki, kanla, savaşla, mücadeleyle kurulmuş bu Cumhuriyet, böylesi zavallıların hezeyan taarruzuyla yıkılacak bir cumhuriyet değildir!..
Haklısınız, Cumhuriyet’in temelinde soylu bir mücadelenin iskeletleri var!..
Altan gibiler ancak ar ve hayayı, ahlakı vu utancı yıkarlar ki, altında da o ve onun gibiler kalır!…
Vay kılavuzu karga olan 2. cumhuriyetçilerin haline vayyy!..
Önderiniz buysa arkasından sakın yürümeyin, hele önünden hiççç!..
Yorum Gönder