Miting (3) - Cüneyt Arcayürek Köşe Yazısı
Bu seçimde Diyarbakır, mitinglerin gözde kenti.
İlk mitingi geçen genel seçimlerde Diyarbakır’dan ve bölge illerinden oy
alamayan CHP düzenledi.
“Yeni” Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Diyarbakır’a gitti.
İkinci mitingi AKP düzenledi. RTE, hükümetin bölgesel ve genel, başarılı hizmetlerini anlattı.
CHP ve MHP’ye saldırdı ve Kürt sorununun çözümüne değinmedi bile.
Üçüncü mitingi önceki gün MHP düzenledi. Devlet Bahçeli, ne CHP ne de AKP liderinin söylemediği sözleri birkaç kez yineledi.
***
MHP mitingine geçmeden önce gelecek günlerde tartışmaların odağına oturacak bir konuya değinelim:
Kılıçdaroğlu, “Bu kardeşiniz” diye Kürtlerden biri olduğunu anımsattığı konuşmasında, dolaylı biçimde de olsa sorunun çözümüne değinmedi.
Avrupa Konseyi’nin imzaladığımız Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’ndaki “çekinceleri” -şayet iktidara gelirlerse- Bakanlar Kurulu kararı ile kaldıracaklarını açıkladı.
Fakat nedense CHP ve diğer partiler “Nedir bu çekinceler?” diye kamuoyunu aydınlatma gereğini duymuyor.
Öğrenebildiğim kadarıyla TBMM’nin onayından geçen Yerel Yönetimlere Özerlik Şartı 31 madde.
Şart’a taraf olan devletlere 20 maddeyi ülkelerinin koşullarına göre onaylamama yetkisi verilmiş.
Fransa, İtalya, Almanya gibi devletler 20 maddenin kimilerini onaylamadıklarını açıklamışlar. 1985 yılında zamanın (Özal) hükümeti kimi maddeler dışında Yönetimlere Özerlik Şartı’nı kabul etmiş, Meclis’ten geçirmiş.
Öğrendiklerim yanıltmıyorsa, kimi maddelere göre yerel yönetimlerin gelir kaynaklarını nereden edindikleri ve nerelerde kullanıldıkları, devlet denetimi dışında. Yerel yönetimlere başka ülkelerle -örneğin kredi- anlaşmaları yapma olanağı veriyor. Ülkenin bütünlüğüne karşı hareketleri yasaklamıyor.
Bu maddeler, Türkiye’nin onay dışı bıraktığı maddeler.
Bu arada bölgedeki kimi BDP belediyeleri Şart’ları aynen uygulamaya girişiyor. AKP’den ses yok!
***
MHP mitingine gelince: Medya Diyarbakır’da MHP liderine ve partisine olaylı tepkiler olasılığından söz ediyor ve hatta bekliyordu. Hiçbir şey olmadı.
Bahçeli ne eskiyi karıştırdı ne de “yeni” olduğunu söyledi.
İzmir’de ne söylüyorsam Diyarbakır’da aynı konuşmayı yaparım, diyordu. Öyle yaptı.
Bu seçimde MHP’nin yüzde 10 barajının altına düşeceği varsayımlarını tersyüz eden, saldırılara karşı dik duran lider kimliği sergiledi.
Kasetlerle kurmaylarının istifa ettikleri gün, “Devlet yok, halka gidiyorum” demesi ve o gün bir mitingde hiçbir şey olmamış gibi konuşması lehine yazılan nottu.
Gazetecilere göre, Diyarbakır’da kalabalık büyük değil. Beklenmiyordu da!
Bahçeli’nin konuşması barışa ve birlikte yaşamaya yönelikti.
Diğer liderlerin bir kez olsun yineleyemediklerini söyledi. Örneğin “Adımız bir, acımız bir oldu. Biz birlikte büyüdük. Türk milleti olduk” dedi. Konuşmayı Atatürk’ün sözü ile, “Ne Mutlu Türk’üm” diyerek bitirdi.
Medya konuşmanın içeriğini geniş ölçüde yansıtmaktan kaçındı. Barışa, çözüme açık ifadeleri yazmaktan uzak durdu ve sadece “Anadil eğitim anayasaya girerse karnınız mı doyacak?” cümlesini magazinsel bir anlayışla sergiledi.
MHP’nin barajı aşmamasını içeren dilekleri tutmadı. Bahçeli’nin ve örgütün sağlam duruşu sonuç verdi. Olaylar bu partinin parlamentoda yer almasında yarar görenlerin beklentileri yönünde gelişti.
***
The Economist, Washington Post gibi gazetelerin AKP aleyhinde ve CHP’ye oy verilmesini isteyen yazıları hâlâ başköşelerde.
Lakin, kimi siyasetçilerin tuhafına gidecek “bir şey” oldu!
ABD Ankara Büyükelçiliği Siyasi Bölüm Diplomatı Laura De Otalvaro’nun; Zonguldak AKP İl Başkanlığı ziyaretinde, “12 Haziran seçimlerinde AKP’nin birinci parti çıkacak -gibi- göründüğünü söylediğini”, Vatan’ın internet sayfasında okuduk.
Artık dış dünya da RTE Türkiye’sinin ne halde olduğunu görüyor, diye Economist’in çağrılarını olumlu gözle yorumlayanlar; ABD Büyükelçiliği’nin üstelik siyasi bölüm diplomatı bayanın AKP’nin birinci parti çıkacağını söylemesine ne derler bilemem!
Acaba, yabancıdan al haberi mi derler, yok, içişlerimize ne karışıyor diye eleştirirler mi?
Yorum Gönder