Kürt sorununda pek konuşmadığımız şeyler - Can Ataklı Köşe Yazısı
Sevgili okurlar; artık son haftadayız, haftaya bugün seçim sonuçları belli olacak, kim kazanmış, kim kaybetmiş, Türkiye’nin yeni geleceği ne olacak öğreneceğiz. Yeni parlamento ile bir anayasa yapılıp yapılmayacağının da ipuçlarını göreceğiz. Tabii girdiğimiz son haftanın bizlere neler yaşatacağını herhalde heyecanla bekleyeceğiz.
En kritik hafta
Kuşkusuz seçimden bir önceki hafta en kritik günler olacak. Seçim meydanlarının ateşi çok yükseldi. Özellikle Başbakan üslup konusunda hiçbir engel tanımıyor. Ne ölüye saygısı var, ne protestocuya, ne bir kadına, ne tarihimize. Diğer parti liderleri de üslupta Erdoğan’a yetişmek için çok çaba harcıyor ama güçleri o kadarına yetmiyor.
Kürt sorunu
Seçimlerin en can alıcı noktası partilerin Kürt sorunu üzerine yaptıkları çeşitlemeler. Kürt açılımına kalkışan AKP, son anda viraj alıp bu sorundan uzaklaşmaya çalışırken CHP ve MHP’de belirgin bir atak dikkat çekiyor. İki partinin bu beklenmedik atağı bölgede sempati yaratırken AKP’ye karşı da görünür bir öfke dalgası yükseliyor.
Türkiye’deki etkisi
Partilerin ve özellikle televizyondaki tartışmacıların seçimleri âdeta sadece Kürtler üzerinden yürütmeleri Kürt olmayan kamuoyunda ne kadar etkili oluyor şu anda bunu pek bilmiyoruz. Çünkü bu tartışmalar içinde halk pek yok. Ancak çeşitli yerlerden gelen haberler görünmeyen bir tepkinin giderek egemen hale geldiği sinyalini veriyor.
Bağımsız bir aday
Örneğin Balıkesir’den bağımsız aday olan Serap Yeşiltuna’nın başlattığı bir hareketin kamuoyunda ne ölçüde sempati gördüğünü çok merak ediyorum. 1980 doğumlu Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümü mezunu Yeşiltuna’nın ana sloganı şu: Balıkesir’i PKK’dan kurtar. Yeşiltuna kendisini ulusalcı olarak tanımlıyor.
Irkçılık mı yapıyor?
Serap Yeşiltuna Türkiye genelinde yayın yapan gazete ve televizyonlara da röportajlar verdi ve genellikle “ırkçı” bir söylem geliştirmekle de suçlandı. Kendisi politikasının ırkçı olmadığını ileri sürüyor ve Kürtlerle bir sorunu olmadığını, ama Kürt maskesi altında PKK’lı teröristlerin Batı bölgesini adeta istila ettiklerini söylüyor.
Sessiz destek
Yeşiltuna Balıkesir halkından yeterli oyu alır mı bilemem, ancak söylediklerini paylaştığım Kürt olmayan çevrelerde tedirgin bir destek olduğunu da gözledim. Gizliden gizliye “Kürtlere düşman değilim, ama ne olacaksa olsun, ama herkes yerine gitsin” görüşünün yayıldığını fark etmemek mümkün değil. Bu çok tehlikeli bir gidiştir.
Nereden kaynaklanıyor
Kendimizden saklamanın âlemi yok. Her ne kadar medyada âdeta Kürt propagandası yapılsa da, AKP tabanının bile sırf Tayyip Erdoğan uğruna Kürt açılımını destekler göründüğünü kabul etmek durumundayız. Kürt olmayan milyonlarca kişi Kürtlerin bitmek bilmeyen taleplerine karşı giderek daha derin bir öfke duymaya başlıyor.
Terör tehdidi bunalttı
Gözlediğim kadarıyla en büyük tepki, başta PKK lideri olmak üzere Kürt hareketinin temsilcilerinin başları her sıkıştığında terör sopasını ellerine alarak “İsteklerimiz kabul edilmezse cehennemi birlikte yaşarız” mesajları vermesine geliyor. Kürtlerin her bahane ile sokaklara dökülmesi, ortalığı yakıp yıkmaları halkı fena halde bunaltmış.
Dokunsan patlar mı?
En büyük endişem, toplumun bir kesiminde oluşan, ama özellikle terör korkusundan ve Kürt olmayanların şimdilik örgütlü olmamalarından dolayı açığa çıkmayan öfkelerinin beklenmedik bir olayla patlaması. Zaman zaman çeşitli Anadolu kentlerinde yüreğimizi ağzımıza getiren olaylar yaşanmasına rağmen henüz çok tatsız bir olay yaşanmadı.
Yeşiltuna’nın endişesi
Balıkesirli Serap Yeşiltuna iş arama bahanesiyle Güneydoğu’dan gelenlerin, kısa sürede örgütlü topluma dönüştüklerini, bu birlik ve beraberlik sayesinde adeta mafyalaşarak bulundukları yerde egemen olduklarını ileri sürerek “Madem özerklik istiyorlar, artık yerlerine dönsünler” diyor. Ama itiraf etmeliyiz ki, Yeşiltuna’nın bu irkilten düşüncesine katılan pek çok kişi var.
Kürtler de düşünmeli
Özgürlükler adına rahatsız edici gibi gelse de, Kürt vatandaşların da oturup düşünmesi gereken bir konu var. Elbette her Kürt kendi kimliğinin tanınmasını isteyecek, demokratik eşitliğini savunacaktır. Ama bunu terör üyesi olmadığı halde şiddet yoluyla halletmeye çalışmak ve bu yolla tehdit etmek de günün birinde ters tepebilir.
Ya Türkçülük başlarsa
Bunun karşılığı kimi bölgelerde Türklerin de örgütlü biçimde Kürt düşmanlığı yapmaları demektir ki, bu yolun açılması halinde dökülecek kanın önüne ne akıl ne mantık geçebilir. Türkiye’yi bir kan gölüne çevirmeye hiç kimsenin hakkı yoktur ve olamaz. Kürtlerin haklı taleplerini siyasete alet etmenin yaratacağı sakıncaları artık görmek gerek.
İçi boş açılım
Üç yıldır, iktidarın hiçbir hazırlık yapmadan başlattığı Kürt açılımını eleştiriyorum. Kimi zaman Kürt vatandaşların yanlış “ayrımcı suçlamalarına da göğüs germeye çalışarak uyarılarımı çekinmeden söylüyorum. Türkiye’de yaşayan herkes Kürtlerle, terörü birbirinden ayırmayı biliyordu üç yıl öncesine kadar. Bilinmeyen Kürtlerin ne istediği idi.
İstekler ortaya çıktı
Sonunda Kürtlerin ne istedikleri daha açık biçimde dile getirilmeye başlandı. Aklı başında herkes bu taleplerin büyük bölümünün haklı olduğuna inandı, destek verdi. Ancak iktidar belli ki dış talimatlı Kürt açılımını siyasi gücüne katkı sağlamak için kullanmaya kalkınca hiçbir sorun çözülemediği gibi kördüğüm haline getirdi. Facia burada.
Kimseye kızmayın
Elbette herkes Kürt sorununun çözülmesini, boşuna akan kanın durmasını istiyor, özlüyor. Ancak siyasi kaygılarla Kürt sorununun çıkmaza sokulması, üstelik bugüne kadar hiç yaşanmamış biçimde düşmanlıkların körüklenmesi, durumu artık terör boyutundan çıkarmış halkları karşı karşıya getirmiştir. Kürt olmayanların tepkisini de anlamak gerekir.
İlkesizlik- sevgisizlik
Partiler seçim yaklaştıkça bir taraftan Kürt sorununu derinleştirip çıkmaza sokarken diğer yandan da güya diğer oyları kaybetmemek için milliyetçi söylemlere de bel bağlamaktadır. Bu kadar ilkesizlik sonuçta sevgisizlik doğurmaktadır ki, yazının başından beri anlatmaya çalıştığım derin kaygılarımın nedenini her herhalde özlü biçimde anlatmaktadır.
Çare zor değil
Oysa Kürt sorununun çözümü o kadar da zor değil. Öncelikle iktidar sorunun çözümü için ne düşündüğünü açıkça söyleyecek. Ardından diğer siyasi partilerin görüşünü alacak. Bunu toplumun bu konudaki tarafları ile oturup konuşacak. Herkesin üzerinde mutabık kalacağı temel ilkeler belirlenecek. İlk etapta bunlar hemen yerine getirilecek.
Anayasa hemen çözemez
İktidar, kendisine destek olan bir avuç sözde liberalin peşinde sorunu anayasada yapılacak bazı değişikliklerle çözebileceğini sanıyor. Oysa bu büyük yanılgı. Bir kere Anayasa’da henüz söylenmese bile yapılacak değişikliği toplumun tamamına kabul ettirmek o kadar kolay değil. Hele iktidar güçlü olmazsa bunun olanaksız olacağını rahatlıkla söyleyebilirim.
Gizli pazarlık olmaz
İktidar hem kendi fikrini açıkça söylemiyor hem de bir dizi gizli görüşme yapıyor. İmralı ile yapılan gizli görüşmeler şimdilik açığa çıkmasa da toplumda tedirginlik ve endişe yaratıyor. AKP bu pazarlıkların nasıl yapıldığını, görüşmelere kimlerin katıldığını; neler konuşulduğunu, neler vaat edildiğini kamuoyuna açıklamak zorundadır.
Tepkiyi durduramaz
Aksi halde toplumda oluşan görünmeyen tepkiyi frenleyebilmek bir süre sonra zorlaşabilir. Bunun bedeli de takdir edersiniz ki çok ağır olur. AKP iktidarı, sırf oy uğruna kanattığı ve üzerine merhem süremediği Kürt sorununun altına kalabilir. Ama bu aynı zamanda Türkiye’nin de aynı sorunun altında kalması demektir. O halde biraz izan.
Hepinize iyi haftalar dilerim...
Yorum Gönder