İşte Bahçeli'nin asıl sorunu - Oray Eğin Köşe Yazısı
Devlet Bahçeli'ye çok ağır eleştiriler yönelttim. Ama Diyarbakır'a gitmesi, çok az miktarda bir insana konuşma yapmasına rağmen bu adımı atması, partinin boykotunu kırması alkışlanacak bir tavır.
Yaptığı konuşmayı okudum. Neredeyse mükemmele yakın. Samimi, dürüst, içten. Bazı noktalarına katılmıyorum. Özellikle 'Anadil mi karnınızı doyuracak' kısmına. Anadilinden mahrum bırakılmış biri bir başkasının bu 'açlığını' nasıl küçümseyebilir? Bunun nasıl bir ihtiyaç olduğunu anlayamamış işte...
Ama ufak noktalar dışında çok güzel bir konuşma yaptı Bahçeli.
Şu sözleri tekrar hatırlatmak
istiyorum:
'Siz Türk milletinin eşit, onurlu ve yeri doldurulamaz birer mensubusunuz. Siz bizim her şeyimizsiniz. Gönlümüzdesiniz, dilimizdesiniz. Washington'dakiler sizi benden daha fazla sevemez. Brüksel'dekiler benden daha çok anlayamaz. Erbil'deki peşmerge sizi benden daha çok sahiplenemez.
'Türk milletinin hiçbir evladı bu ülkenin zencisi değildir. Buna inandık. Türk milletinin hiçbir ferdi bu ülkenin ötekisi değildir. Kimsenin kendi evinde yabancı olmasını istemedik, aklımızdan geçirmedik. Diyarbakırlı kardeşim, siz bizsiniz biz de siz.
'İstanbul'da oturup ahkam kesenlere bakmayın. Onların keyfi beyde yok. Ama size gelince ağızları başka şeyleri söylüyor. TÜSİAD'ın TESEV'in raporlarını hazırlayanlar buraya gelmeyenlerdir. Rapor hazırlayacaklarına fabrika açsınlar işsizlere iş versinler.
'Ben buraya oy istemeye gelmedim. Sivas Gavurdağı hattını yıkmaya geldim. Bin yıllık kardeşliği ayakta tutmak için karşınızdayım.'
Bu satırlar bir anlamda Milliyetçi Hareket'in 'açılım' manifestosunun kayıtları değil mi? Yıllardır ırka dayalı siyaset yapan, ötekileştirme üzerine politika inşa eden, bu uğurda can yakan bir hareket evriliyor, normalleşiyor, demokratikleşiyor.
Düşünün, ben bile bu konuşmayı beğeniyorum. Ama MHP'nin en büyük hatası da bu değil mi? Kendisini bana mı beğendirecek, yoksa Anadolu'daki kemik seçmenine mi? O seçmenle Beyaz Türkler arasında uçurumlar yok mu? Beyaz Türk'ün alkışladığı Anadolu'daki Türk-İslam sentezine inanmış seçmende karşılığını bulur mu? Zaten MHP'nin asıl problemi de burada. Devlet Bahçeli'nin en büyük yanılgısı da: Milliyetçi bir partiye eski CHP gibi bir kıyafet giydirmeye çalışmak. Halbuki 90'lı yıllarda şehit cenazeleri arttıkça söylemini sertleştiren MHP'nin de oyları patlamıştı. Stadyumlarda PKK terörüne karşı başlatılan İstiklal Marşı okuma uygulamaları, Türk bayraklarının yanında neredeyse eşit miktarda üç hilalli bayrak sallanmaları MHP'yi iktidar ortağı haline bile getirmişti.
MHP seçmeni açılım, kardeşlik mesajı falan istemiyor ki... Türklük diyor, İslam'a sahip çıkılsın istiyor. Başka da bir dertleri yok... Hele entelektüel kaygılarının olmadığını çok iyi biliyoruz.
Bütün bunları da iktidar partisi yapıyor, o seçmenin kalbini kazanıyor. Dahası dünya sahnesinde de Türk'ün yıllarca kırılan gururunu okşuyor: Bugün Başbakan Erdoğan yeniden şekillenecek bir Ortadoğu'nun liderliğine oynuyor, bu konuda da önü sonuna kadar açık. Dünyada sıcak paranın olduğu Arap sermayesi sadece Türk şirketlerle iş yapmak istiyor, Türk olmak artık resmen prim kazandırıyor. Herkesin korktuğu İsrail'e 'haddini' bildiren de bir Türk, Libya'dan gazetecileri kurtaran da, Suriye'ye 'reform' talimatı veren de.
Dış politikasından Türkiye'ye bir gurur fırsatı sunan iktidar böyle adımlar atarken, Türk'ün gururunu yıllarca sahipleneceğini söyleyen MHP neler yapıyor? Entelektüel kabul, Beyaz Türklere kendini kanıtlama derdinde...
Bu işte bir tuhaflık yok mu?
Ne işin var entelektüel çevrelerde, gidip kendi seçmenini ikna et.
twitter.com/orayegin
facebook.com/oryegn
Duayen sorusu
Mehmet Ali Birand'ın Başbakan Erdoğan'la yaptığı söyleşinin ardından kendisine yalaka diyenlere yanıtı:
'Arkadaşlar, 40 yıldır bu işi yapıyorum. Biraz durun bakalım. Siz daha emekleme dönemindeyken Türk başbakanlarıyla değil dünya liderleriyle konuştum. Neyin nasıl yapılacağını çok iyi bilirim. Beğenmiyorsanız ya gelin kendiniz yapın ya da televizyonunuzu başka kanala çevirin.' Çok şey söylenebilir, o 40 yılda bu işin nasıl yapıldığı üzerinde durulabilir. Ama hiç uzatmaya gerek yok. Aynı söyleşide Birand'ın Başbakan'a yönelik şu sorusu bile 'duayen gazeteciliği' gösteriyor:
'O ölen öğretmeni sonradan aradınız değil mi?'
İlk okumada belki anlamayan olduysa, bir kez daha hep beraber yüksek sesle tekrar edelim: 'O ÖLEN ÖĞRETMENİ SONRADAN ARADINIZ DEĞİL Mİ?'
İki gazeteciden yanıt
- Yavuz Semerci hiç de nazik olmayan bir not yollayarak kendisinin hedefleri arasında 'Genel Yayın Yönetmenliği olmadığını' yazmış, 'O deneyimi yaşadım ve beceremedim.'
- Hıncal Uluç'tan ise çok kibar bir mesaj aldım 'Köşe yazarlarının seçimi' yazımla ilgili. Hıncal Abi 'Defalarca Sırrı Süreyya'ya oy vereceğimi yazdım' diyor. Vallahi sandıkta insan tek başına, ben yine de mühür MHP'ye kayar diye düşünüyorum. Tabii benimki temenni!
Ya seçilirlerse...Ne yalan söyleyeyim ikisine geçmişte hiç sempatiyle bakmadım. Hala da düşüncelerim değişmiş değil. Ama ne Tuncay Özkan'ın, ne Doğu Perinçek'in yıllardır hapis yatmalarını kabullenemiyorum.
İsterim ki Tuncay Özkan dışarıda olsun ve kendisiyle hiç sevmediğim, yıllarca eleştirdiğim, açıkçası sakıncalı da bulduğum gazeteciliğini eşit şartlarda tartışabileyim. Onu acımasızca eleştireyim, onunla kavga edeyim. Beni o da hiç sevmez, defalarca şikayet etmiştir, patronlara kadar uzanmıştır... Ama şimdi görülecek hesaplarımı erteledim tabii ki.
Doğu Perinçek'e Tuncay Özkan'dan bile daha mesafeliyim. Yıllar önce işi gücü bırakıp eşcinselliğin bir hastalık olduğunu falan kanıtlamaya çalışıyordu, artık ciddiye alınacak noktayı çoktan geçmişti. Çok sakıncalı işler yaptı, çok yanlış yayıncılık yaptı, çok kişiyi mağdur etti. Ama aynı Perinçek siyasi hayatının büyük bölümünü de hapiste geçirdi, çocuğunun büyümesini bile göremedi.
Ama her şey bir yana, bu iki isim de sevin sevmeyin 'nevi şahsına münhasır' karakterlerdir.
Delidirler, çılgındırlar, kesinlikle sempatik değildirler. Ve karıştırıcılardır.
İkisi de Meclis'e girmek için bağımsız aday olarak yarışıyor. İkisinin de Meclis'e girmelerini çok önemsiyorum. Sırf ortalığı karıştırsınlar, zamanında Çetin Altan'ın, şimdilerde Kamer Genç'in yaptıklarını yapsınlar diye.
Bir Doğu Perinçek Meclis'te 50 vekil gücünde olur. Fena mı olur, Meclis'e biraz tartışma gelir hiç değilse. Ezber bozulur. Sadece lidere göre el kaldıran milletvekili olmaz. İkisine de verecek oyum yok ama seçilirlerse çok daha eğlenceli bir Meclis olacak kuşkusuz.
Onlar deli saçması fikirlerini söyleseler bile hiç değilse biraz aykırı ses de yükselir o kürsüden...
***
Samimi olacağım: Bu yazıyı epeydir erteliyordum.
Öyle bir ortam yaratıldı ki, her şeyden korkar olduk. Şimdi bu yazı üzerine de ne komplolar döşenir kim bilir...
Ama yapacak bir şey yok. Düşüncemi inkar edemem. Düşündüğümü yazmak her şeyden önce benim insanlık borcum. Dahası, hayat uzun bir maraton. Sırf korktuğum için bu düşüncemi ertelemenin yıllar sonra utancını yaşamak daha da kötü.
Bize bu korku ortamını yaşatanlar utansın.
Yorum Gönder