İmlayla cebelleşiyorum üstüne inceltme işareti koymadan, allem edip kallem etmeyi de ihmal etmeyerek. Tayyip’i de Tayip diye yazabiliriz, y ziyanlığına ne gerek var? Türk Dil Kurumu’nda türk öne, (mürettip dikkat türkün t’si küçük harfle yazılacak, özel isim değil ki, haddinden fazla türk var) Atatürk arkaya! Atatürk’ün A’sı büyük yazılmak zorunda, iki tane Atatürk yok ki, mükerrer mümtaz var, majüskül M’ye gerek yok! Dizgici arkadaşın da kafası allak bool lack! (bullak diye de dizilebilir, çünkü dilimizde bool lack diye bir laf yok) Hala hâlâ gelmedi, cümlesinde şapa oturuyoruz. Şap da çok gülüyor halimize, yoksa hâlimize mi? Şap şapşallaşmış durumda, imlâ kılavuzu da, imla kılavuzu olarak yazılıyor. İmla kim? (imla olsa olsa eskimo ismi olabilir, o zaman İ majüskül olmak zorunda)
Tito’nun Yuyoslavyası’na gittiğimde, Dubrovnik henüz bombalanmamıştı, herkes yugoslavdı. (mürettip dikkat: yugoslavın y’sinin majüskül yazılması gerekmiyor, çünkü artık yugoslav yok)
Madem inceltme işaretleri tedâvülden kalktı, o zaman doğru okuyabilmemiz için “imlâğ” yazmamız gerekir, dilimizin zenginliği hiçbir dilde bulunmayan yumuşak g’ye saygılarımızı sunarak. Örneğin Çarşamba’da:
-Biliyorsun,
yerine;
-Biliğin.
derler, (son haftalarda çok yapmaya başladın bu hatâyı mürettip kardeş, sakın “yerine”yi “Biliyorsun”un önündeki tire işaretinin altına, “derler”i “Biliğin’in altına dizme, satırın başına çek, diyalog noktalarından sonra satırbaşından küçük harfle başlıyorum, sana gerip gelse de)
Yugoslavya’nın sonbaharı arap baharlarından çok önce oldu! (arabın a’sını büyük harfle dizme sakın mürettip, herkes arap! Bahar isimli bir sevgilin varsa b’yi majüskül yazabilirsin)
Mürettiple mücadelem mâni oluyor halimi takrire, Yugoslavya diye bir ülke vardı, bombalanmamış Dubrovnik’e gittiğimde. (Yugoslavya’nın ilk y’sini küçük harf olarak da dizebilirsin mürettip kardeş, çünkü artık öyle bir ülke yok son baskı dünya haritalarında, mükerrer devlet var artık o coğrafyada)
Belgrad bombalanırken, üst düzey yöneticilerle al takke ver bandana, enseye tokat, göze parmak muhabbetindeki CIA ajanları Belgrad’da fing atıyorlardı. Etnik grupların birbirleriyle dalaşması tezgâhlanıyordu. ABD Yugoslavya’yı paramparça etmekte kararlıydı.
Fing atıcı CIA ajanları, merkezi otoriteyi yıpratma derdindeydiler. Bir yandan da orduyu bölmek için ellerinden geleni yapıyor, üst düzey yargı mensupları ve kimi hükümet yetkilileriyle de pişpirik ve black jack oynuyorlardı. Başbakan yardımcısı Perişiç;
-Double only one cart!
diyor. Açıyor kartı ayakları ıslak krupiye; sinek valesi! CIA ajanı atıyor masaya kupa valesini;
-This is a pişti!
-Valeyle pişti olmaz!
Diye müdahale ediyor, ayakları ıslak krupiye.
-Ben yaptım oldu.
diye noktalıyor kumarı CIA ajanı. Pesperişan Perişiç!
Paramparça Yugoslavya şimdi mutsuz, hepsinin gönlünde yatıyor bir Tito özlemi!
-Lan biz bir yanlış yaptık galiba!
diye düşünüyorlar.
Yanlışı siz yapmadınız, CIA planladı ve uyguladı, sizler uygulama içinde hırpalananlar, sağa sola savrulanlar oldunuz, yugo kardeşler. Endonez kardeşler gibi ve daha beşbenzemezi ülkeler gibi...
Her ülkenin başına gelebiliyor yani böyle patlangoç şeyler,
(potlangoç diye bir lâf yok, ben gözümden uydurdum, emeğine sağlık mürettip kardeş.)
Manitu bizi Ankara’da mûkim CIA’dan korusun!
Ferhan Şensoy/AYDINLIK
Yorum Gönder