Yeni-k AB! - Mustafa Balbay

2000’lerin başında dünyanın geleceğine yön verme iddiasıyla genişleyen Avrupa Birliği (AB) kendi geleceğini netleştirme arayışı içinde.
Bugünkü tabloyu daha iyi
değerlendirmek için dünyanın tek kutuplu hale geldiği 1991’i kısaca anımsatmak gerekiyor.
Aralık 1991’de kutbun bir ucu olan Sovyetler Birliği’nin kansız ama çok tozlu bir biçimde çökmesinin ardından, AB ile ABD arasında Moskova’nın kapsama alanı içindeki topraklarda etkin olma yarışı başladı.
ABD’nin başlıca kozu NATO idi, AB’nin ise genişleme. NATO hızla büyüdü, 15 üyeden 25’e çıktı. AB de kendi hantallığı içinde çok hızlı yol aldı. Sovyetler çöktüğünde 15 üyeli olan AB, tüm Doğu Avrupa’yı içine alıp 27’ye çıktı. Yine bu süreçte ortak para birimine geçti. Ancak 27 üyeden sadece 17’si kendi para biriminden vazgeçip Avro’yu seçti.
Bugünkü zorlanmanın kökeninde büyük ölçüde 1991 sonrası, hesabının çok iyi yapılmadığı anlaşılan genişleme var.
***
AB bütünlüğü içinde hesabın iyi yapılmadığını söylesek bile, başı çeken ülkelerin gelişmelerden payını alarak yola devam ettiğini görüyoruz.
20. yüzyıldaki iki dünya savaşının da kökeninde Almanya’nın kendine biçtiği rolleri yaşama geçirme arayışı var.
Büyük devletler tarihi hedeflerinden hiç vazgeçmediği için kuşaklar değişse bile hedefe ulaşma çabası devam eder. O yüzden de tarih tekerrür ediyormuş gibi görünür.
Almanya belki de savaşlarla yapamadığını ekonomi ile yapacak. Ancak bu süreçten AB’nin “yeni” mi yoksa “yenik” mi çıkacağı henüz belli değil.
***
Türkiye’nin AB ile ilişkilerini AKP hükümeti çerçevesinde ele alırsak...
AKP’nin iktidara geldiği Kasım 2002’den 2005’e kadar sürdürülen AB politikası ne kadar abartılı ise bugünkü de o kadar sığ.
Elbette AKP’nin kendi iktidarını güçlendirme politikası çerçevesinde her iki yaklaşımın da getirileri vardır. Ancak Türkiye’nin genel çıkarları açısından baktığımızda tablo bu.
Görünen o ki, önümüzdeki dönemin tartışma konularından biri AB ile ilişkilerimiz olacak. Dileğimiz, çanak tutmakla kafa tutmak arasında üçüncü bir yolun açılabilmesi.
Türkiye, Avrupa Konseyi’nin kurucusu.
Türkiye, 300’e yakın Avrupa kurumunun eşit katılımlı üyesi.
Bunlar AKP kurulmadan çook önce yaşama geçmişti.
En popüler konudan, futboldan örnek verelim. Şike tartışmalarında dananın kuyruğu Avrupa kupalarındaki temsilde çıkmadı mı?
Aslında AB’ye tam üyelik süreciyle Avrupa ile ilişkiler aynı şey değil. AKP hükümetinin pek çok konuda yarattığı kafa karışıklığı burada da yaşanıyor.
Türkiye, coğrafyası gereği dünya ile komşu bir ülke. Bu durum bizi köprü de yapabilir merkez de yapabilir. Atatürk’ün temellerini attığı politika daha çok merkez olma hedefine yönelikti. Doğu’da Kâbil’e kadar uzanan Sadabad Paktı’nın Batı’da Zagreb’e kadar uzanan Balkan Paktı’nın tarifi buydu.
Ne var ki AKP’yi Türkiye Cumhuriyeti tarihinin bu tür birikimleri ilgilendirmiyor.

Mustafa Balbay/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget