Server Tanilli'yi 90'lı yıllarda ilk kez Strasbourg'un.Odyssee.( Odise)sinemasında görmüştüm.
Tekerlekli sandalyesiyle Odyssee'de her yıl bu dönem aralık başında yapı lan." Türk sinema günlerine,gelmişti.Strasbourg ve civar Alman kentlerinden akan,gurbetçilerle., Türk aydınları.sanatçılarını bir araya getiren sinema şenliğinin müdavimlerinden olan.
Hoca.; film gösterileri ardından yapılan tartışmalara damga vurur,sinema üzerindeki yorumlarlarıyla etkinliğe can katardı.Tanilli'nin ölüm haberini aldığımda,gözlerimin önünde hemen.Avrupa'nın beş müze sinemasından biri olan.Odyssee,nin,tılsımlı ortamı canlandı...
Salon dolusu insan tarafından memleket hasretiyle izlenen bir filmin ardından.Tanilli'nin ışıklar yanarken tekerlekli iskemlesinden söz alış anını düşündüm...
Tanilli deyince aklıma gelen ilk özelliği bu,ölene dek hiç yitirmediği heycanı,yaşam coşkusu ve misyon sevdası,entelektüel angajmanı oluyor.
Ne kadar dolu bir insandı Server Tanilli...
Ne kadar çok yönlüydü...
Taşıdığı ışığı etrafa yaymaya ne kadar azimliydi...
Sinema tutkusuna,ellerimin arasında tuttuğum.Uygarlık Tarihi.kitabında da uzun uzun yer vermiş...
Lütfü Akad'dan Güney sinemasına dek uzanan etraflı bir Yeşilçam sineması sentezi var bu değerli kitabın içinde.Uygar düşünce,yolunda vurulmak,UygarlıkTarihi., biliyorsunuz...
Tanilli'nin vurulması ve ardından ömür boyu felçli kalmasına yol açan yapıt.Bu çok değerli yapıtı.Hoca.; 1972 75 yıllarında öğrencilerine verdiği,uygarlık tarihi dersi,notlarından oluşturuyor.
Apar topar sonra kitap yüzünden DGM'de yargılanıyor.Mahkemede onu mahkûm etmeyi başaramıyorlar.Ama arkadan vuruyor,vurdurtuyorlar.Yıllar süren acılar,ameliyatlar,tedaviler...bir daha onu ayağa kaldıramıyor ama iradesini de teslim alamıyor...
Tanilli canla başla bilakis...kaldığı yerden...daha büyük bir azimle çalışmalarına devam ediyor.Durmaksızın yazıyor ve trajedinin ardından bir düzineyi aşan,birbirinden çarpıcı.ilginç eser üretiyor..."Pişman değilim." Uygarlık Tarihi.rin.Türkan Saylan'm anısına ithaf edilmiş 23.baskısının arkasında.Tanilli'nin istanbul DGM başkanlığına verdiği savunma var." Yazdıklarım.yazılması gereken şeylerdi"diyor.Hoca.o tarihte zincire vurulmak istenen düşünceleri için." Bugün yazmaya kalksam gene aynı şeyleri yazardım.Hiçbiri hakkında.en ufak bir pişmanlık duymuyorum.Kalemimden çıkmış her cümlenin her kelime ve hecenin altında,entelektüel şeref ve haysiyetim yatmaktadır,insanım,hayatta dönebileceğim şeyler olabilir.Ama entelektüel şeref ve haysiyetimden.ölüm pahasına da olsa dönemem.
Atilla İlhan'/.... mısraları geliyor aklıma.O sözler ki kalbimizin üstünde dolu bir tabanca gibi ölüp ölesiye taşırız.O sözler ki,bir kez çıkmıştır ağzımızdan uğruna asılırız." Üçü de şimdi artık yok.Ne Server Tanilli,Ne Atilla İlhan,Ne de Türkan Saylan...
Birer birer bizleri bırakıp gitseler de arkalarında böyle çok yiğit bir,entelektüel şeref,haysiyet,mirası bırakıyorlar.Ruhları şad olsun,ışıklar içinde yatsınlar.
Balbay'in 1000.gününde kıssadan hisse
Tanilli'yi uğurlarken Mustafa Balbay da çok yazık ki.Silivri Toplama Kampı Zulümhanesinde.1000.gününü doldurdu.Mustafa hapse girerken mini minnacık bir bebek olan ve babasını bugüne değin sadece demir parmaklıklar ardında görebilen oğlu Deniz şimdi yaşında.Başka söze gerek var mı.Mustafa hakkında.gün bugün kesinleşen yargı yok.Ama." tek kişilik hücrede,hâlâ tutuklu.
Ne acımasız bir toplumuz...Aydınlarını,sayıları sanki çokmuş gibi ne büyük hoyratlıkla harcayan toprakların insanıyız." Uygarlık tarihimi yazdın,Al sana DGM,DGM olmadı al sana tekerlikli sandalye.Tanilli'ye 33 yıl önce reva görülen acımasızlıklar,bugün başka yollar ve biçimlerde sürdürülerek." Silivrizulumhanesi.halini alıyor.Gazetemizde dün Tanilli'nin elinde.Balbay ve tüm aydınlarımızın yanı başındayız,yazılı bir pankartla çekilmiş bir fotoğrafı vardı.Tanilli.sağlık sorunlarına rağmen,Balbay'm son duruşmalarından birine katılmıştı.Kimbilir.duruşmada neler geçti Server Hoca'nın aklından.
Mustafa'ya bir an önce özgürlüğüne ve sevdiklerine kavuşmasını dilerken.Server Hocamızı.o tarihi savunmasında mahkeme heyetine yaptığı can alıcı hatırlatma ve bir kıssadan hisse ile uğurlayalım.
" Ben içinde yaşadığım çağa ve topluma karşı sorumluluğumu yerine getirdim.Şimdi sorumluluk sırası sizde...Unutmayınız ki siz de çağa ve topluma karşı sorumlusunuz...Her mahkeme kararı,onu verenlerin yalnız hayatları boyunca değil,onu verenler hayattan çekildikten sonra da anılır,iyi anılır,kötü anılır ama anılır...Sizleri,tarih ve toplum huzurunda sorumluluklarınızla baş başa bırakıyorum."
Nilgün Cerrahoğlu/Cumhuriyet
Yorum Gönder