Ankara’da 1960’ta Demokrat Parti iktidarına karşı Kızılay’da ünlü “555K” gösterisinin yapıldığı 5 Mayıs günü Türkiye’de Moskova çıkışlı bir bomba patladı.
Pilot Francis Garry Povers, Adana’da İncirlik Üssü’nden havalanmış, Sovyetler Birliği üzerinde casusluk uçuşuna yönelmişti. Rusya, 1949’da ABD’nin “atom tekelini” kırmıştı. “Soğuk Savaş” tırmandıkça tırmanmaktaydı. Kremlin, ABD’nin U2 casus uçaklarının kendi hava sahasındaki uçuşlarının farkındaydı, ancak bunlara karşı koyacak donanıma sahip değildi.
1960’a gelindiğinde Sovyetler, karadan havaya fırlatılan S-75 füzelerini geliştirince, ilk gerçek denemeyi 1 Mayıs 1960’ta, İncirlik’ten havalanan Povers’ın uçağına karşı Urallar üzerinde uyguladı. Hedef 12’den vurulmuş, pilot tutsak edilmişti.
Olay, 5 Mayıs günü açıklandığında Moskova, Ankara’ya, “ülkesine karşı düşmanca girişimlere yataklıkla suçlayan” bir nota verdi. DP iktidarı, bir de uluslararası sorunla karşı karşıya kalmıştı.
Bu olay ABD kamuoyunda değişik tepkilere yol açtı. Uçak düşebilirdi, ama pilotun tutsaklığı kabul edilemezdi. Bunun üzerine uçak firmaları kolları sıvadılar!
***
Mart 1965’te Çin Halk Cumhuriyeti’ne gitmiştim. Benden birkaç gün önce Çinliler hava sahaları içinde “pilotsuz” Amerikan uçağını düşürmüşlerdi.
O zamanki adıyla başkent Pekin’de Savunma Bakanlığı’nın bahçesinde bu pilotsuz Amerikan uçağını gören ilk yabancı gazetecilerden biri olmuştum.
Çin, 1964’te ilk “atom bombasını” patlatmıştı. ABD, insansız “casus uçağı” ile Çin’in “nükleer araştırmalarının” peşine düşmüştü. Bu olay ile dünya ABD’nin ilk kez bu tür uçakları kullandığını öğrenmişti.
***
Aralık başında Afganistan’ın batısındaki Amerikan üssünden havalanan bir “pilotsuz casus uçağı” kaybolmuştu. 4 Aralık günü Tahran yönetimi, uçağın Afganistan sınırına 250 km. uzaklıkta İran topraklarında düşürüldüğünü açıkladı.
Rusya’da düşürülen U2 uçağının yapımcısı Lockheed firması, bu son model casus uçaklarından 251 tane yapmıştı. Bir tanesinin maliyeti 11 milyon lira idi.
İran Savunma Bakanı General Ahmet Vahidi “Casus uçağı artık malımızdır. Amerika özür dilemelidir” dedi. “Uçağı istedik” diyen ABD Başkanı Barack Hussein Obama, istemin hangi ülke aracılığı ile yapıldığını açıklamadı. Vahidi “Bir de utanmadan uçağı istiyorlar” sözleri ile tepki gösterdi.
Vaşington, Rusya’dan, Çin’den sonra İran’daki “nükleer silahların peşindeki” bir casus uçağını daha yitirmişti. Uzmanlar, uçağın çok az hasarlı oluşu hakkında “Uçak herhalde düşürülmedi, bir elektronik silahla indirildi” yorumunu yaparken, bugün Ankara’da beklenen ABD Savunma Bakanı Leon Panetta “uçaktan fazla bir teknoloji edinilemeyeceğini” söyledi.
Karl Marks ne demişti: “İcatlar mutfakta ve avda yapılır!” Artık son model casus uçakları da keklik gibi avlanıyor. Bakalım bu avın sonu nereye gidecek?
Nereden Nereye?
Söz Panetta’dan açılmışken, bir başka konuya değinelim. Bu satırlar yazılırken Panetta’nın Bağdat’taki “Zafer Karargâhı’nda” düzenlenecek “ABD bayrağını indirme törenine” katılması gündemdeydi.
Bu olay belleğimde, 6 deniz piyadesinin 23 Şubat 1945’te Pasifik Okyanusu’ndaki Ivo Jima’ya Amerikan bayrağını dikmeleri olayını anımsattı.
Bir savaş foto muhabirinin çektiği, o anı gösteren resim çeşitli ödüller kazanmakla kalmamış, savaşlarda ölen deniz piyadeleri için Vaşington’da yapılan Arlington Ulusal Mezarlığı’ndaki heykele de model olmuştu. Heykeli orada görmüştüm.
2003’te Irak’ı işgal eden ABD, şimdi bayrağını törenle indiriyordu. 6 Aralık’ta bu köşede yazdıklarımızı anımsayalım: “Ancak ‘Zafer Karargâhı’nın’ adı bugün kâğıtta kaldı. 170 bin askerden geride kalan 12 bini de bu ay sonuna değin Irak’tan çekilecek. Sekiz yılda öldürülen 4500 asker, 2100 sivil Amerikalı Niyazi oldu! Bu rakama yaralılar dahil değil. 104 bin Iraklı ve bu olayları izleyen 173 meslektaşımız yaşamını yitirdi. 805 milyar dolarlık savaş faturası ABD ekonomisindeki bunalımın temel nedeni oldu.”
Bir Düzeltme! Salı günkü yazımda bazı satırlar atlanmış. Şöyle olacaktı:
Günümüzde, “Demir Perde” ve “Utanç Duvarı” olayının bir başka türü yaşanıyor. İran’a egemen olan “mollarki (molla-yönetimi)” 21. yy’da devleşen internet iletişimini yoğunlaştırarak engelliyor.
Birkaç yıl önce Tahran’da bilgisayar başına oturup iletilerime bakmak istediğimde “superonline.com” adresine girememiştim. Çünkü “sakıncalı” uyarısı ile karşılaşmıştım. “Cumhuriyet” adresini denedim. Yanıt aynıydı. Pek çok Türk sitesi için de sonuç değişmemişti. Hatta “Diyanet İşleri Başkanlığı” sitesi için de “sakıncalı” yanıtını almıştım!
Bir Açıklama! Salı günü Can Dündar’ın internet sitesinin engellenmesi konusunda şöyle yazmıştık:
Türkiye’de “Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK)” düzenlemesi ile “elektronik perde”, “Güvenli İnternet Hizmeti” adı ile 22 Kasım’da devreye girdi.
İlk perdeleme gazisi Milliyet gazetesi yazarı Can Dündar oldu. Yazarın “candundar.com.tr” sitesine girmek isteyenler “Bu siteye erişim, sakıncalı içeriğinden dolayı Milli Eğitim Bakanlığı isteğiyle, Türk Telekom AŞ tarafından engellenmiştir!” yanıtı ile karşılaştılar.
Herhangi bir yargı kararı yoktu. Milli Eğitim Bakanlığı istemişti. Türk Telekom AŞ de iletişimi kesivermişti. Buna karşılık Türkiye’deki “mollarki” yanlıların siteleri kesilmiyordu!
BTK Başkanı Dr. Tayfun Acarer’den “Kurumumuzun konuyla bir ilgisi bulunmuyor” açıklamasını aldık. Anlaşılan top Milli Eğitim Bakanlığı’nın sahasındaydı. Dündar da Bakan’a “Açıklasınlar da yasağın nedenini öğrenelim” diye sordu. Bakanlığın ve Telekom’un böyle bir yasaklamaya yetkisi var mı yok mu?
Özgen Acar/Cumhuriyet
Yorum Gönder