Acı haberi güneşli bir günün içinde almıştım...
Günlük gazeteleri okuyordum Girne sahilinde. İçimde bir şeyler düğümlendi. Tarihin yapraklarında 1978 yılı karşıma çıktı ansızın.
Bir süre Akdeniz’in mavi sularına kaydı gözlerim...
Gözlerin ve gönüllerin derinliğinde Paul Eluard’ın dizelerini anımsadım:
“İnsanlarda tek sıcak kanun,
üzümden şarap yapmaları,
kömürden ateş yapmaları,
Öpücüklerden insan yapmalarıdır.
................
İnsanlarda tek zorlu kanun,
tekmil harplere, sefaletlere rağmen
kendilerini ayakta tutmaları,
ölüme rağmen yaşamalarıdır.”
***
Prof.Dr. Server Tanilli, bir terör saldırısı sonucu felç oldu...
O direndi, ölüme karşı.
Hani insanı yaşatan kelimeler vardır ya; hani yunmuş, arınmış sözler... Paul Eluard’ın dizelerinde... Tanilli, işte bunları yaptı yurtdışındaki tedavisi sırasında.
Çocuk kelimesini, aşk kelimesini, sevgi kelimesini, emek kelimesini, insanlık, çağdaşlık, laiklik kelimesini öğretti hepimize.
Hem faşistlerin saldırısına hem de 12 Eylül darbecilerinin saldırısına meydan okudu.
1402’lik oluşu, Fransa’da öğretim üyeliği yapması ve 18 yıllık sürgün hayatı.
1992 yılından bir yıl önceye değin Cumhuriyet’te her hafta yayımlanan yazıları...
18 yıl sonra Türkiye’ye döndüğünde onu karşılayanlar arasındaydım.
Tekerlekli bir aygıttaydı...
Gözlerinin içi gülüyordu o yurtsever bilim insanının.
İçinde buruk bir sevinç vardı.
Gözleri dolu dolu olmuştu İlhan Selçuk boynuna sarıldığı an.
***
Faşistler öldürememişti Tanilli’yi...
Felçli olarak geçen yıllar... Acılar ve hüzünler... Koyu karanlığın içine düşen umutlar...
Hepsi ama hepsi bir ırmağın çarpıntısı gibiydi...
Tanilli’yi sonsuzluğa uğurladık dün.
Cenaze törenine yetişemedim.
Ve bu yazıyı yazarken, tarihin yapraklarında Mustafa Balbay geliyor gözlerimin önüne...
İstanbul, Bursa, Adana, İzmir TÜYAP Kitap Fuarı...
O içten merhaba... Sohbet... Yeni çıkan kitaplarını imzalayıp bize verişi.
Balbay 1002 gündür Silivri zindanında...
Ne denli üzülmüştür Mustafa, Tanilli’nin ölüm haberini alınca...
Yaşamının son iki yılını hastanelerde geçiren, ameliyat olan Tanilli...
1 Mayıs’ta Taksim’de, Silivri duruşmalarında, Van ve Erciş depremi için verilen konserde...
Özgürlük sevdalısı bir yurtsever, bir sosyalist devrimci.
Tekerlekli sandalyeye tutsak.
Böbrekleri çalışmıyor, kalbi tekliyor ama yılmıyor, direniyor.
***
Maviler giyinmiş bir sabah...
Yazı masamın başındayım...
Belden aşağısı tutmayan bir bilim insanının, yazarın öyküsünü anlatmak çok zor benim için.
18 yıllık sürgün yaşamı da, Türkiye’ye dönüşü tekerlekli sandalyede geçti onun.
Umutsuz bir umutla ölmek...
Gövdesi parçalanmış bir çınar ağacının ölümü gibidir.
Yurtsever olmak yürek ister...
Bir çınar devrildi...
Gövdesinin kabukları parçalandı...
Bir donanma fişeği sanki güneşin içinde.
Bir acı, bir hüzün, bir sevda, bir şiir...
Onurlu olmak, onurlu yaşamak.
***
Tanilli ve Balbay...
Silivri zindanında yatan gazeteciler... Tuncay, Ahmet Şık, Nedim, Soner, Doğan, Hikmet Çiçek, Barış...
Hopa’daki eylemlerin ardından tutuklanan 23 kişi... Ölen emekli öğretmen Metin Lokumcu.
Altı aydır tutuklu bulunan 23 kişinin 10’u üniversite öğrencisi...
Suçları “terör çalışması” gençlerin... Hüküm giymedikleri halde yarın okullarından atılacaklar.
Yaşamların altüst olduğu bir Türkiye...
Parasız eğitim isteyen öğrencileri, adı olup kendisi olmayan bir terör örgüne koy, tutukla, altı aydır iddianameyi hazırlama, sonra okuldan atılması için kolları sıva...
Bu mu adalet, eşitlik ve özgürlük?
Hikmet Çetinkaya/Cumhuriyet
Yorum Gönder