Gazeteci Mustafa Balbay’ın Silivri’deki tutukluluk hali tam 1000 günü doldurmuş. Doğu Perinçek 3 buçuk yıldır tutuklu. Ulusal Kanal Genel Yayın Müdürü Turan Özlü 100. gününü devirdi. Mehmet Haberal da öyle, Kozinoğlu güneşi göremeden demir parmaklıklar arkası ile, hastaneler, ya da cankurtaranlar arasında yok oldu. Hasdal’da yatan amiraller, orgeneraller, albaylar, gencecik subaylar… İP Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin, Genel Başkan Yardımcısı Erkan Önsel ve Doğu Perinçek’in oğlu araştırma görevlisi Mehmet Perinçek de aynı durumda.
Bu işin tadı kaçtı
Yıllara varan tutukluluklar artık hukuki bir sorun olmaktan çıktı, başka bir boyuta taşındı. AİHM’nin Türk üyesi Sayın Prof. Sevil Karakaş konuştu. Mahkeme bir başka örnek kararını açıklayarak demek istedi ki, “Bu işi düzeltin arkası gelecek.” İşte son AİHM kararı:
STRASBOURG (AA) – Türkiye’de uzun süredir tartışılan tutukluluk süresinin uzunluğu, yargılamanın ertelenmesi uygulamalarına, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden (AİHM) emsal karar çıktı. AİHM, 2007 yılında yolsuzluk ve sahtekarlık suçundan tutuklanan Veli İsmail Altınok’un yaptığı başvuruda, “Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesinin 4. ve 5. fıkralarını ihlal ettiğine” hükmederek, mahkeme masrafları da içinde olmak üzere toplam 4 bin Avro maddi tazminat ödemesine karar verdi.
Mahkemenin gerekçeli kararında, “Türkiye’de süren tutukluluğa itiraz etmek için etkili bir yasal mekanizmanın olmaması ve telafi edici başvuru yolu bulunmamasının sistematik bir sorun olarak ortaya çıktığı” belirtildi ve Türkiye’ye gerekli düzenlemeleri yapması tavsiye edildi.
Bu haber devletin resmi ajansı AA tarafından verilmesine ‘uydurma’ diyecekler. Bu ülkede sahtekarlıktan mahkum edilen birine tanınan hak, neden milletvekilleri dahil, gazetecilerden, aydınlardan esirgeniyor?
İktidar cephesinde
Sayın Cumhurbaşkanı durumdan şikayetçi. Muhalefet yakınmakta. Gazeteciler Cemiyeti, sendikaları ayakta.
AKP Genel Başkan Yardımcısı diyor ki:
“-Biz de bu durumdan hiç memnun değiliz ama kimse bizden yargıya müdahale etmemizi beklemesin!”
Size inandırıcı geliyor mu? O halde Deniz Feneri sanıklarının salıverilmesine nasıl karar verildi? Diyecekler ki, “Durum farklı. Onların kimi teröre yataklık etti, kimi de yazarak çizerek terörü destekledi.” Hani Yargı kararı, hani kanıtlanmış deliller? Diyecekler ki: “Onları salıverirsek ya kaçarlar, ya da delilleri karartırlar.” Pes doğrusu!
Bunca zaman kanıtlanmayan delilleri nasıl hücreden çıkar çıkmaz karartacaklar? Lütfen söyleyin Mustafa Balbay, Mehmet Haberal milletvekilliği bırakıp kaçacak mı? Ya parti lideri eli kolu bağlıyken nasıl kaçacak, delil karartacak? Ahmet Şık, ya da Nedim Şener ellerinde kalemden başka silah olmayan bu insanlara, bu uygulamayı reva görenlere sorarım: “Siz de hiç vicdan yok mu?”
Diyorlar ki: “Elde yargıya başvurmak ve tahliye istemek için uygun yasa yok.”
Anayasa Hukuku Profesörü Erdoğan Teziç, bunu ekranlarda açıkladı ve Meclis Başkanı’na çağrıda bulundu:
“-Sayın Başkan! Anayasanın size verdiği yetkiyi kullanarak hiç değilse milletvekilleri için yargı organına iki satır yazı yazın ve bu ağır vebale ortak olmayın.”
Ben buna benzemeyen ama basın özgürlüklerini yok sayan iktidarlar gördüm. Siz hiç gazeteciden hükümet devirme gücünde olan birini gördünüz mü? Ha! Holding basınına gelince onların ağababaları çıkarlarına dokundurup, karlarını kestiniz mi, hükümet de devirirler, liderleri de istedikleri gibi değiştirirler.
Kurtul Altuğ/AYDINLIK
Yorum Gönder