Silivri sanığı adaylar için seçimin anlamı, seçilmekten ibaret değil! - Mustafa Mutlu köşe yazısı


Milletvekili genel seçimlerine sadece üç gün kaldı... Bu seçimin öyle adayları var ki; sonuçlar onlar için çok daha özel bir anlam taşıyor.

Biliyorsunuz bu adayları:

Yıllardır Silivri’de tutuklu bulunan ve hâlâ neyle suçlandıklarını öğrenemeyen Ergenekon ve Balyoz davası sanığı milletvekili adayları...

Yani; Mustafa Balbay, Mehmet Haberal, Tuncay Özkan, Çetin Doğan, Doğu Perinçek, Hasan Atilla Uğur ve Engin Alan...

Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal CHP’den, Engin Alan ise MHP’den aday...

Ve üçünün de seçilme şansları oldukça yüksek...
Diğerleri için ise, tam bir “bıçak sırtı” durum söz konusu...



***

Tuncay Özkan’dan mektuplar alıyorum:

Bu seçime neredeyse baş koymuş; o kadar önemsiyor...

Nasıl önemsemesin ki? Çünkü derdi seçilip, zulümhaneden kurtulmak değil...

Biliyorsunuz; seçilmesi durumunda bile tahliyesi ve milletvekilliği yapabilmesi mahkeme kararına bağlı...
Onun asıl derdi; yıllardır mahkemeye anlatamadığı derdini, millete anlatabildiğini görmek!

Bu yüzden mahkeme heyetinden kestiği umudunu, seçmenlere bağlamış durumda!

Evet; bu adaylarının hiçbirinin milletvekilliği, seçilmeleri durumunda bile garanti değil...

Çünkü PKK davası sanığı Sabahat Tuncel’e tanınan hak, hapishane içine kurulmuş mahkemeler tarafından, Ergenekon ve Balyoz sanıklarına tanınmayabilir...

Ama onlar seçilmelerine yetecek oyları almaları halinde, dört metreye iki metrelik hücrelerinde çok daha umutla bekleyecekler tahliyelerini...

Üç kişilik mahkeme heyetine anlatamadıkları dertlerini, on binlerce vatandaşa anlatabilmiş ve güvenlerini kazanmış olmanın doyumsuz hazzını yaşayacaklar...

Yani 13 Haziran sabahı belki tamamı, belki bir kısmı serbest kalmayacak ama...

En azından yüreklerindeki hücreler genişleyecek, yaşama ve direnme arzuları yeşerecek...



***

Biliyorum; tüm milletvekili adayları heyecanlı bugünlerde...

Ama onlar için seçim sadece “milletvekili olup olmama” anlamına geliyor...

Silivri’deki adaylar için ise, her şeyden önce, milletin yüreğinde aklanma...

Sonra; özgürlük için büyük bir umut...

Ve ayrıca, uğradıklarına inandıkları haksızlıkları Millet Meclisi çatısı altına taşıyabilme olasılığının inanılmaz coşkusu...



***

Tuncay Özkan seçime benim bölgemden giriyor... Mektup yazmış ve oyumu istemiş...

O, her şeyden önce benim meslektaşım... Üstelik yıllardır “Bana suçumu söyleyin” diye yırtındığı halde, suçunu bile öğrenemeyen bir meslektaşım!

Kızının büyüdüğünü göremeyen bir baba aynı zamanda...

Ve yüreği yanık annesinin kıymetlisi...

Adam öldürenlerin bile yatmadığı kadar yattı cezaevinde...

Aslanlar gibi direndi; 100 güne yakındır da resmen “tabutluk”ta!



***

Biliyorum; oylar bölünmemeli...

Ama kararlarını “millet adına” veren mahkemeye, “millet” olarak bu davalardan duyduğumuz endişeyi bir şekilde iletmemiz gerekiyor...

Bunun yolu da; çoğunu hiç tanımadığım bu insanlara sahip çıkmaktan geçiyor...

Tamam; oyları bölmeyelim ama sandık başına gidince de mührü basmadan önce en azından iki derin nefes alalım ve vicdanımızın sesini duymaya çalışalım...

Eminim ki o, bize doğru yola gösterecektir!



*****

ASIN BARİ!

Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın, Batman Bölge Devlet Hastanesi’ndeki incelemeleri sırasında fırçaladığı görme engelli vatandaşımızı anımsıyor olmalısınız:
Nurullah Mehmedoğlu...

Hani geçinememekten yakınmıştı da, “Gözlerin görmediği halde sana iş verdik, daha ne istiyorsun” yanıtını almıştı...

İşte bu vatandaş, Batmanlı başka bir vatandaş tarafından sahte kimlik ve imzayla telefon hattı almakla suçlanmış...
Yandaş medya da bu haberin üzerine atlamış...



***

İyi de bu suçlama, nasıl olur da Mehmedoğlu’nun Bakan’dan yediği fırçayı haklı çıkarabilir... İkisi başka başka şeyler değil mi?

Yandaş arkadaşlara tek sözüm var:
El insaf!



*****

GÜNÜN SORUSU

Alıştık artık; Başbakan yeniden seçilmesi durumunda seçim gecesi partililerin önüne geçecek ve kardeşlikten, birlikten, bütünlükten söz edecek... “Yaradılanı severiz, yaradandan ötürü” diyecek... Herkesi kucaklayacağını söyleyecek... Sorum kendisine:

Bu sözlerinizi bu kez, altı ay olsun tutabilecek misiniz? Yoksa yine havada mı kalacak?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget